Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ötüken Dergisinin İşleri: Ötüken'e gelen şiirleri okuyup basılabilecek olanları seçmek de Atsız'ın işidir. Bu arada bir de roman yarışmasında jüri üyesidir: "Ötüken hakkındaki tenkitlerinde de haklısın ama ne yapalım? Eldekiler bunlar. Daha iyi şiir istiyorsun. Ben, bana gelen okkalarla şiirin en iyilerini seçip Sançar'a
Yaşar Kemal hatıralarında Don Kişot karakterine birçok kez referanslar yapmıştır. Örneğin, bir keresinde şair ve ressam ar­ kadaşı Arif Dino'nun Don Kişot hakkındaki bazı sözlerini akta­ rır: "Arif Dino bir gün tutturdu, çağımızın romancıları tek tipten korkuyorlar, dedi. Ona göre dünya romanı, Don Kişot gibi, tek tipin romanıydı."32 Hem İnce Memed l'de hem Dağın ôte Yü zü üçlemesinde Yaşar Kemal Don Kişot'tan temel teknikler kullanır. Don Kişot karakterinin basmakalıp hale gelmesi ve gezgin şövalye rolüne hapsolması gibi, Memed de eşkıya rolüne hapsolur ve bu yüzden huzurlu bir yaşam hayalinden vazgeçmek zorunda kalır. Benzer şekilde, Taşbaş da bir evliya olarak rolüne hapsolur ve Meryemce de, fa rklı bir şekilde, ölü kocası İbrahim'in hatırasını ideal koca rolüne hapsederek muhafaza eder. Her üç durumda da Don Kişot'u, Taşbaş'ı ve İbrahim'i basmakalıp rollere zorla sok­ mak çok tehlikeli bir şeydir. Ortega'nın bir keresinde dile getirdiği üzere, Don Kişot'ta Cervantes idealizmi yıkmıştır.
Sayfa 257 - YKY yayınları subat 2017Kitabı okudu
Reklam
Sevgili Felipe, karşındayım işte, sahilin bu huzurlu köşesinde ve denize bakan dağların eteklerinde; burada, ne kimsenin beni tanıdığı ne de benim kimseyi tanıdığım bir yerdeyim.
Münevver Özgenç yazdı... EFELYA... - Başına bir hâl gelirse dağlara gel dağlara- demiş ya âşık; Başımıza gelmedik hâl kalmayan bu savaş-şiddet- yıkım günlerinde, şiire, öyküye, romana daha fazla sığınmalı desem yeridir sanırım. Ülke hallerinden kaynaklı kuşandığımız acıyı, kederi, hafifletmek için. Eğitimci- Şair- Yazar Mehmet
'Efelya' ile buluştuk. Eğitimci şair ve yazar Mehmet Binboğa'nın ilk romanı bugün geldi kargo ile. Şair ve yazar Barış Erdoğan'ın da vurguladığı gibi, şiirlerindeki ince hüzün ve coşkulu söylem Binboğa'nın romanında da gözlemleniyor. Ayrıca, Binboğa'yı tanıdığımdan beri birçok öyküsünde ünlü İtalyan gülmece yazarı Giovanni Guareschi'nin öykülerindeki tadı aldığımı rahatlıkla söyleyebilirim, ki Efelya'da da hüzünle karışık ince bir mizah kendini gösteriyor. Roman dopdolu, sıkılmadan bir solukta okunabiliyor, Elif ile Ferhat tiplemeleri çok çok iyi, bir anda kendinizi romanın içinde yitirip kahramanlarıyla özdeşleşiyorsunuz. Efelya'yı çok hoş kaligrafik bir yazı stiliyle imzalayıp gönderme inceliğinde bulunan değerli şair ve yazar dostum Mehmet Binboğa'ya çok teşekkür ederim. Mühür Kitaplığı'ndan çıkan Efelya, kesinlikle okunması gereken önemli bir roman, bir başyapıt. Şiir ve sevgiyle. Uğur Olgar
EFELYA / Oktay Chkotua Mehmet Binboğa Hocam, romanı bitirdim, ilk satırları okuduktan sonra da ifade ettiğim gibi muhteşem bir yapıt olmuş. Son derece akıcı, huzurlu, heyecanlı, eğitici ve mütevazı... Özellikle mütevazı diyorum, çünkü birçok yazar genelde sahip olduğu donanımı okuyucuya çok rahatsız edici bir tavırla aktarmaya çalışıyor maalesef; oysa sizin satırlarınızı okurken insan sanki kendi yazmış gibi bir hisse kapılıyor, bilmediklerini hiç rahatsızlık duymadan, hatta farkına bile varmadan, yorulmadan öğreniyor. Bu anlamda üslubunuz harika ve müthiş bir birikiminiz olduğu o kadar açık görülüyor ki... Yalnız bir ara Soçi'ye doğru uzanınca "Aman, Efelya galiba Abhazya'ya da geçecek ve dağların zirvesindeki dünya cenneti Ritza Gölü kıyısında göle adını veren güzeller güzeli talihsiz Ritza ve Abhaz su perisi Dzızlan ile sere serpe güneşlenip sohbet edecek." diye düşünmüştüm, hevesim kursağımda kaldı... Neyse, bakarsınız devamı gelir ve o da olur... Bu arada unutmadan Çelik'in acı hikayesi de içime öyle bir oturdu ki sormayın... Velhasıl sizi tanıdığım ve bu harika romanı okuduğum için ne kadar mutluyum anlatamam... Aslında duygularımı daha uzun ifade etmek isterdim ama bir süredir covid-19 belası ile mücadele halindeyim ve yorgunum, bu yüzden şimdilik bu kadarıyla yetiniyorum, selam ve sevgiler Hocam...
Reklam
Hocanın hayatı bir roman olur diye düşünüyoruz mesela. Bütün romanlar da, uyumadan önce okuduğunuz kitaplar gibi acıklı ya da dehşet verici olmaz ya; ama, sonunun hüzünlü olduğunu söyleyebileceğimiz bu roman da, onlar kadar sürükleyici olabilir. İşte bu yüzden...
...duvar gölgeleri arasında soluk alıp veriyordum, bu gezintilerde sözgelimi; bir oluyor, nedenini bilmediğim bir suçluluk duygusunun ağırlığı altında ezim ezim eziliyor; bir oluyor, insanlık en aşırı ölçüsünü; ancak ölçüsüzlerde anlar diye olmadık yerlerde olmadık çılgınlıklar yapıyor; bazen pençesinde kıvrandığım hayali acılarla birlikte uzak bir zamanın uzak bir köşesinde öylece oturuyor; bazen çevrelerine yaşama sevinci saçan ya da çevrelerindeki yaşama sevincini yok edecek kadar hüzünlü gözüken güzel insanlarla karşılaşıp körkütük âşık oluyor; bazen nerede olduğu bilinmeyen dev bir kütüphanenin içinde yaşadığı romanı arayan yarı deli bir roman kahramanı gibi kayboluyor; sonra koşa koşa uykulu mumlarla aydınlatılmış alacakaranlık bir koridor diye çeşitli değişimlerin, araştırmaların, kovalamacaların, fedakârlıkların, bilmecelerin, keşiflerin ve serüvenlerin içinden geçip kendimi salaş sokakların karmaşasına atıyor ve sonuçta Asip Dağı'nın eteklerine gelip gene türbenin önündeki gövdeme yerleşiyordum ki, birdenbire bütün yorgunluğumdan sıyrıldım. Dönüp bana bakan Alaaddin'le göz göze gelmiştim çünkü... 1997
Sayfa 136Kitabı okudu
Soğuk iliklerine işlemişti. Kar taneleri dostunun üzerini örten toprağı örtmek için yarış ediyordu. Bu manzara, ona yıllar önceki bir soğuk ve karlı günü, Akif'i üstat Recaizade Mahmut Ekrem'e götürdüğü bir günü hatırlatmıştı. Eve girdiklerinde kendisinin paltosunu çıkarışı Akif'in ise ceketinin üzerindeki karları silkeleyişi
162 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.