Bir kitabı başarılı kılan şey kimine göre "gerçek olamayacak kadar fazla olay, aksoyon, hız, macera", kimine göre ise "unutulmayacak kadar akılda kalıcı karakterler, sanki yan apartmanda yaşayan, her ekmek aldığınızda karşınıza çıkıverecekmiş gibi birincil kişiler"...
Ben ikinciyi tercih ediyorum şimdilerde, aradan yıllar geçse de o karakterle tanışıklığim hiç eskimiyor, adeta eski bir dost gibi nerde olsa tanıyıveriyorum. Emile Ajar ya da Romain Gary yazarlara sadece bir kere verilen edebiyat ödülünü iki kere bu yüzden mi aldı bilinmez ama çokça hak ettiği kesin.
Bir yazarın "hayatımda okuduğum en güzel roman" demesiyle listeme eklemiş, eklerken de acaba ben böyle keskin ve kesin ifadelerle sevdiğim romanları sıraya koyabilir miyim diye düşünmüştüm. Henüz öyle bir sıralamam yok bazen Huzur, bazen Oblomov, bazen Şair bazen Kıyamet Emeklisi... Ruh halime göre hatta mevsime göre bile en'lerim değişebiliyor (sanırım mizacın etkisi bu) Fakat roman hakikaten listeye girmeyi fazlasıyla hak ediyor, bir Litvanyalı'nın nasıl bir Fransız olma mücadelesi, bir annenin evlat için neler yapabileceği, anne- oğul arasında doğumda kesilmediği iddia edilen o göbek bağının bir insanın hayatını son dönemlerine kadar nasıl da derinden etkilediği.. Öykü de müthişti, çeviri de. Zira her başarılı romanın arkasında onu o dilde baştan yazmış bir çevirmen vardır. Okunmalı.