Kendisi bu dünyada önemsiz bir solucandan başka neydi ki öyle uzun uzadıya üzerinde durmaya değecek biri değildi, feleğin çemberinden geçmişti, resmi görevi sırasında gerçek uğruna nelere katlanmamıştı, bu uğurda pek çok düşman kazanmış, hatta bunlardan canına kastedenler bile çıkmıştı, artık kendine huzur bulacağı bir yer arıyordu, yolu buraya düşmüşken de kentin önde gelen yöneticilerine saygılarını sunmayı görev bilmişti.
"Ah, tanrım." Tak Tak. "Ah, aaahhh." Tak tak. Neler oluy... "Oh, aahh, çok iyi!" Uykudan uyanmaya çalıştım, bana yabancı gelen odaya baktıkça iyice kafam karıştı. Yerde kutular. Duvara dayanmış tablolar. Yeni dairemde, yeni yatak odamda olduğumu hatırlattım kendime. Ellerimi yatak örtüsünde gezdirdim, onun o pahalı,
Sayfa 5
Reklam
Fıkrayı duymuş olanlar vardır. Bir aile, Nasreddin Hoca’ya gelerek şikayette bulunurlar. “Evimiz çok küçük, nüfus da arttı, evimize bir türlü sığamıyoruz.” Nasıl sığmadıklarıyla ilgili daha başka detaylar da verirler, Hoca Efendi dikkatlice dinler. “Oda sayımız az, mutfak dar, bir lavabo yetmiyor…” gibi birçok şey söylenir. Bununla da kalmazlar,
Neydi Evlilik?
Peki ama neydi evlilik? Giyim, takı, eşya, kıyafet, şaşaa, gösteriş miydi? Birkaç süslü söz, gezme-tozma, gülme- eğlenme miydi sadece? Ebedî bir arkadaşlıkta tutunacağın sımsıkı bir el değil miydi? Hayatın fırtınalı denizinde evlilik sandalında birlikte kürek çekmekti evlilik. Sahili selamete çıkınca sonsuz mavilik, huzur, sükûnete ermek değil miydi? Gece olmadan şafak söker miydi? Kışı, ayazı, buzu görmeden bahar gelir, renk renk çiçeklerle bize tebessüm eder miydi? Ekilip çapalamadıkça hoş kokulu lezzetli ürünler derilir miydi? Evlilik böyle bir şeydi tam da! Birbirinin kahrına katlanmak, yekdiğerinin nazını çekmek, derdini anlamak, gamını gidermek, asla eziklik değildi. Büyüklerimizin elli altmış yıl süren evliliklerine özenen gençler, kendi dayanıksızlıklarını ve tahammülsüzlüklerini gözden geçirmeliydi ilk önce.
Sayfa 54 - Hayat yayınları, Kalbim Sana Emanet, Nurdan DamlaKitabı okuyor
Neydi Evlilik?
Bir düğün yerine, beş düğün masrafıyla yola çıkan çılgın ihtiyaçlar listesinde boğulmuş bir hikâyede huzur olabilir mi sizce? Sıradan bir yüzükle de pek âlâ memnun olabilecek manevi bağ anlamına gelen bir alyansla başlar anafor. Tek taş kavgalarıyla kaç güzel yürek heder olup gitmiştir.
Sayfa 54 - Hayat yayınları, Kalbim Sana Emanet, Nurdan DamlaKitabı okuyor
Eyni səbəb, fərqli hekayə.
Kafayı yediğim için psikoterapist oldum. Gerçek bu. Ama iş görüşmesinde sorulduğunda verdiğim cevap bu değildi. İndira Sharma baykuş gözlerini andıran gözlüklerinin tepesinden bakarak, "Sizce sizi psikoterapiye iten neydi?" diye sordu. ... Ergenlik yıllarımda bir huzur evinde yarı zamanlı çalıştığıma ve bunun da nasıl psikolojiye ilgi duymama sebep olduğuna dair sempatik bir hikaye anlattım. Psikoterapi yüksek lisansı yapmıştım, vesaire. Omuz silkerek, "İnsanlara yardım etmek istiyordum herhalde," dedim. "O kadar." Ki bu tamamıyla yalandı. Tamam, tabii ki insanlara yardım etmek istiyordum. Ama o benim ikincil hedefimdi. Özellikle eğitimime ilk başladığım zamanlarda. Esas sebebim tamamen bencilceydi. Kendime yardım etme derdindeydim. Akıl sağlığı alanında çalışan çoğu kişi için de aynısının doğru olduğuna inanıyorum. Bu iş bizi çekiyor çünkü hasarlıyız; kendimizi iyileştirmek için psikoloji okuyoruz. Bunu itiraf etmeye hazır olup olmadığımızsa başka bir soru.
Sayfa 14
Reklam
217 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.