Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Bütün bu sebeplerden dolayı Beatrix bu şehirde Türk olduğunu unutmak zorunda kaldı. Rüyalarını bile Türkçe görmenin tehlikeli olduğunu farkındaydı. Ama yine de her gece, “Yattım sağıma, döndüm soluma, melekler şahit olsun, dinime imanına,” diyerek uyuyor, her gece Alkala’nın kendisini almaya geldiği rüyayı görüyor, her sabah bakire Meryem’in huzurunda istavroz çıkararak güne başlıyordu.”
Ve dünyaya bir zaman gelecek, En Yüce'nin zindanı, onu yapanların bedenleri gibi zayıflayacak. Bir kez daha, O'nun görkemli pelerini De-sen'deki her şeyi kaplayacak ve Yüce Efendi elini uzatarak O'nun olanı alacak. Asi uluslar kıraç kalacak, çocukları ağlayacak. O'ndan ve gözlerini Majesteleri'ne çevirenlerden başka hiçbir şey olmayacak. Tek Gözlü Soytarı'nın yas salonlarından geçtiği ve Baş Haşere'nin Yok Edecek Olan'a özgürlük getirmek için elini kaldırdığı o gün, Düşmüş Demirci'nin gururunun son günleri gelecek. Evet, ve Yıkılmış Kurt, Ölüm'ün tanıdığı, düşecek ve Geceyarısı Kuleleri tarafından yutulacak. Ve onun yıkımı insanların yüreklerine korku ve üzüntü getirecek ve iradelerini sarsacak. Ve sonra, Akşamın Efendisi gelecek. Ve O gözlerimizi alacak, çünkü ruhlarımız O'nun huzurunda eğilecek ve O derimizi alacak, çünkü O'na etimiz hizmet edecek ve O dudaklarımızı alacak, çünkü yalnızca O'na övgüler düzeceğiz. Ve Akşamın Efendisi Kırık Kahramanla yüzleşecek ve onun kanını dökecek ve bize güzelim Karanlığı getirecek. Çığlıklar başlasın, Ey Gölge'nin kulları. Yıkımımız için yalvarın!
Gölge Kehanetlerinden
Reklam
184 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Oğuz Bey, kitabınızı okudum…Size hoşluk olsun diye söylemediğimden emin olabilirsiniz, tek kelimeyle mükemmel…Tüm samimiyetimle söylüyorum inanın…Akıcı, sürükleyici ve en önemlisi çok DOĞRU bir kitap, çok doğru ve yerinde tespitler…Hele Atanın Huzurunda bölümü beni çok ama çok etkiledi…Defalarca kutluyorum, tebrik ediyorum ve devamını bekliyorum elbette…Türkan şiiri de harika…tekrar kutlarım
Gündüzden Geceye Türkiye
Gündüzden Geceye TürkiyeOğuz Kemal Özkan · Togan Yayıncılık · 20122 okunma
Aşk mı? Yolumuza dikilen bin engelden biri... Ya aşmak veya tahrip etmek lazım; ve yahut da huzurunda kalmak ve yok olmak.
Abdülhak Hamit TarhanKitabı okudu
Huzurunda bulunmayanlara bile böyle elbiseler, böyle nimetler verirse, kim bilir konuğun önüne ne nimetler koyar.
Sayfa 103Kitabı okudu
"Ey Adem, çık cennetten, gir bu dünyaya. Tacını, kemerini, sarığını aşk yolunda kaybet! Dert çek, belalara uğra. Yarın biz seni bu değerli yurda, yüz bin lütuf elbisesi ve her türlü lütuf elbisesi ve her türlü şerefle, seçilmişlik kaynağı ve saflığın sahipleri olan yüz yirmi bin küsür peygamberin huzurunda, şahitlerin önderi olarak tekrar getireceğiz. Sonra yaratıklar bilecekler ki, Adem'in suretini kahır sıfatıyla nasıl cennetten çıkardıysak, lütuf sıfatıyla da tekrar getiririz."
Sayfa 100Kitabı okudu
Reklam
facebook.com/events/30113047... SAHAFINI KORU, KİTAP AŞKINA TRT Ankara Kent Radyosu ve Bahar Şahinsoy'a çok teşekkür ederiz. Güven Erkin Erkal'a desteklerinden dolayı çok teşekkür ederiz. Tanem Sivar'a yoğun destek ve katkılarından dolayı teşekkür ederiz. Pelin Batu'ya, desteğinden dolayı çok teşekkür ederiz. "Sahafını koru, kitap aşkına" sevgili Kanat Atkaya'nın, geçen sene Hürriyet gazetesindeki köşesinde, sahaflar için yazdığı bir yazının başlığı. Bizler bu başlığı etkinlik sayfamızda kullanmak için kendisinden izin istedik. Kanat Bey'in bugüne kadarki duruşuyla çelişmeyen, destekleyen, güven veren cevabı sonucunda da "başlığı" etkinlik sayfamıza koyduk. Kendisine bugüne kadarki tüm destekleri için çok teşekkür ederiz ve tüm kitapsever dostlarımızın huzurunda saygılarımızı sunarız. Duyuru: Fuara giriş, öğrenci ve öğretmenlere ücretsizdir. Ancak durumunuzu gösterir kimlik kartınız mutlaka yanınızda olmalı. Bunun haricindeki ziyaretçiler için ise giriş ücreti 1 (bir) TL. Katılımcı sahaf listesi ve diğer ayrıntılar yakında. Ancak şimdiden söyleyebiliriz, Ankara bu görsel şölene doyamayacak. 200.000'in üzerinde kitap ve dergiyle beraber, onlarca sahaf kitapseverlerle buluşacak olmanın heyecanını yaşıyor...
Sato:''Peki öğrencileriniz,masonların kafatasları ve tırpanlarla meditasyon yapmalarını sinir bozucu bulmuyorlar mı?'' diye sordu. ''Hristiyanların çarmıha gerilmiş bir adamın önünde ve ya Hinduların Ganeşa isimli dört kollu bir filin huzurunda dua etmelerinden daha sinir bozucu değil.Önyargıların sebebi,bir kültürün sembollerini yanlış anlamaktır.
Bu arada vakfe ile ilgili olarak Necip Fazıl'ın hac hatıralarından şu satırları sizlerle paylaşmak isterim, "Vakfe için Arafat'a geldik. Orada binlerce insan vakfede idi. Birçoğu saatlerce orada duruyor, bir şeyler okuyor, bir şeyler söylüyor ve vakfe yapmaya çalışıyordu. Benim vakfem birkaç dakikayı geçemedi,yandım,dayanamadım. Allah'ın huzurunda uzun süre duramadım." İşte vakfeyi gerçek manada anlamış bir yüce gönül. Vakfe Allah'ın huzurunda durmak demektir. Ama duya duya, hissede hissede durmak. İşte Vakfe budur.
Her evi ayrı ayrı tutuşturulduktan sonra dört bir etrafı ayrıca çalı çırpı içine alınıp alev alev yakılan bir köyden, deli gibi bir adam çıkıp, çalı yığınları gerisinde manzarayı seyredenlere doğru ilerliyor ve haykırıyor: "Durun ben köy ahalisinden değilim! Muallimim! Müsaade edin, kendimi size ispat edeyim!" Fakat sözüne mukabele, bir kalasla itilerek alevler içine atılması oluyor. Adam, evvelâ göğsünün kılları tutuşarak alev alev yanarken, çalı yığınları gerisinde âmir, zevk ve istihza ile sigarasını içmektedir. (Bu vak'a, bana, 1944 yılında, Eğridir'de askerliğimi yaparken, resmi şahıslar huzurunda, yanan adama karşı sigarasını zevkle içtiğini söyleyen âmirden bizzat dinleyenlerce anlatılmıştır.)
Sayfa 22 - Büyük Doğu Dergisi - Necip Fazıl - Dersim İsyanıKitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.