1997-98 dönemi; üniversite 3. sınıftayım. Bugüne kadar aralıksız sürecek olan okuma serüvenimin başları... Başka bölümlerde okuyan arkadaşlarımdan Cengiz Aytmatov, Peyami Safa, Emine Işınsu, Tarık Buğra gibi yazarları duymuş, kitaplarını alıp okumaya başlamıştım.
Bir gün bir kitapçıda sıralı olarak dizilmiş olan Cengiz Dağcı kitaplarını gördüm. Baktım yayınevi, Ötüken. üstte bahsettiğim yazarlarla aynı yayınevi. Ancak kitaplarda yazarla ilgili tek satır bilgi yok. Hatta eserlerin içeriğiyle ilgili de yok. Arka kapaklar boş. iyi de kimdir bu Cengiz Dağcı? Ne anlatır? Hiç bir bilgim yok. Tabii o zamanlar internet diye bir şey de yok yahut bizim dünyamızda yok diyelim.
Neyse, bir cesaret hem sayfa sayısı hem de fiyatının ortalama olmasından dolayı Yoldaşlar'ı tercih ettim. O günden sonra külliyatını okuyacağım Cengiz Dağcı maceram başladı.
Yoldaşlar, savaşın acımasızlığını gözler önüne koyan bir eser. Harekat sırasında ölen ve emrindeki birer asker olan hemşehrilerini gömmek isteyen ve emre karşı gelen Kırımlı bir subayın hislerini anlatan eser; II. Dünya Savaşı'nın ne büyük bir cinayet olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.
Velhasıl, rahmetli Dağcı'yı okumaya doğru eserlerinden biriyle başlamışım...