Kitabı üç kelimeyle şöyle özetleyebilirim; "çarpıcı", "sarsıcı" ve "kaotik". Özünde birbirinden çok farklı iki karakter olan iki arkadaşın; genç yaşlarına rağmen yaşadıkları akıl almaz maceraları, travmaları, iç hesaplaşmaları, yaşama dair yalın ve çarpıcı değerlendirmeleri, içinde yapmacıklık barındırmayan istedikleri gibi bir hızlı yaşam tarzını anlatan kitabı okurken sindirmek için arada es vermek gerekiyor. Bunun yanında kitabı okurken objektivizmin mesajlarını da görmedim değil. Yani mazoşist olmak istemiyorsanız bencil olun!...Hiç düşünmeden sorgusuz sualsiz cinayet işleyebilen, başkalarına karşı gerektiğinde çok acımasız olabilen kahramanlarımızdan birisinin yıllar sonra iç hesaplaşma ve vicdan muhasebesiyle özüne, ailesine, kendine dönüşünü, diğerinin ise bu kadar şanslı olmadığı ve zihin ölümünü isteyerek başlattığı karmaşık, kaotik bir hikayeyi okurken insan ister istemez zorlanıyor. En çok etkilendiğim ifadeler ise şunlar oldu; “Dinlemek ve inanmak en zorudur. Anlatmak ve uydurmaktan daha zor. Olağanüstü bir saflık ister. Kulak ile beyin arasında tertemiz bir yol ister....”, “İyilik ile kötülüğün kesiştiği bir nokta yoktur. Yan yana dururlar birbirlerine dokunmadan. Ve dokunmadıkları yerde ben varım. Ne iyiyim, ne kötü. Ne kutsalım, ne şeytani. İkisine de değmeden oturuyorum…” Bunlar gibi altı çizilecek, üzerinde düşünülecek, sorgulanacak çok fazla vurguların yapıldığı bu etkili kitabı değerler sisteminizi alt üst etmeyecek ölçüde öneriyorum. İyi okumalar…