Peyami Safa’nın kült romanı Fatih Harbiye, yalnızca bireysel bir dönüşümün değil, bir toplumun modernleşme sancılarının da aynası. İlk kez 1931’de yayımlanan bu roman, yıllar geçse de tazeliğini koruyan bir iç hesaplaşma anlatısı sunuyor. Doğuyla Batı, gelenekle modernlik, yoksullukla zenginlik arasında gidip gelen bir genç kızın dünyasına konuk oluyoruz: Neriman.
Roman, İstanbul’un iki ayrı semti – Fatih ve Harbiye – üzerinden şekillenen kültürel farklılıkları temsil eder. Fatih; geleneksel, doğulu, muhafazakâr bir yapıya sahipken; Harbiye ise batılı, modern ve seçkin bir çevreyi temsil eder. Neriman, bu iki semt arasında yalnızca fiziksel olarak değil, ruhsal olarak da gidip gelen genç bir kadındır.
Hayatını mütevazı bir şekilde sürdüren Şinasi ile evlenme yolundayken, Batılı yaşama özenen Neriman, Harbiye çevresinden Macit’le tanışır. Bu tanışıklık, onun içinde yıllardır bastırdığı arzuları su yüzüne çıkarır: güzellik, lüks, eğlence ve sınıf atlama hayali.
Eğer hem edebi hem sosyolojik yönü güçlü bir roman arıyorsanız, Fatih Harbiye tam size göre. Bu kitap, her okunuşta farklı bir yüzünü gösteren türden. Kimi zaman Neriman’a kızacak, kimi zaman anlayacak, belki de kendinizi onun yerinde bulacaksınız.
✯“Niçin, sen artık dünkü sen değilsin?”
✯“Ah, insanlar niçin her şeyi anlayamıyorlar?”
✯“… ben sustuğum zaman bile sen beni anlamalısın…”