Irvin Yalom'un seneler önce Irene adında bir danışanı olur. Irene'in kocası ileri evre kanser hastasıdır ve ilk seanslarından yalnızca birkaç hafta sonra ölür. Seanslarda hep mesafeli ve kapalı duran Irene, yaşadığı kederin terapisti tarafından anlaşılmadığını hisseder ve Yalom'a karşı gün geçtikçe güçlenen bir öfke beslemeye
Trump;
"2024 bizim son savaşımız.
Derin devleti sizlerle birlikte yok edeceğiz.
Savaş çığırtkanlarını ve küreselcileri iktidarımızdan kovacağız."
Seçilirse ABD'de çetin bir hesaplaşma başlayacak.
ABD iç çatışmalarına hazır olun!
Bunun işaretleri şimdiden ortaya çıktı.
Dünya ABD Perestroykası" izleyecek gibi.
Türkiye'de ağır bir yüzleşme noksanlığı olduğunu söyleyen ilk ben değilim. Yalnızca muhafazakâr ya da statükocu kesimin bu konudaki kaçaklığından söz etmiyorum. Muhalif kesim içinde bile daha birey olarak kendiyle yüzleşmeyi becerememiş kişilerin tarihsel, toplumsal gerçeklerle yüzleşme eksikliğinden söz ettiğini görüyoruz. Hesaplaşma, ödeşme kültürü bizimki; yüzleşme adabından, iç terbiyesinden yoksun. Ret ve inkâr toplumuyuz, genel bir örtbas etme kültüründe yaşıyoruz. Merdiven altı sanayi gibi merdiven altı bir ahlakla yaşıyoruz. Her şeyin halının altına süpürüldüğü, aman komşular duymasın toplumu bu. Aman ağzımızın tadı kaçmasın diye göz yummayacağımız bir şey kalmamış neredeyse.
Başkaları bizi kendilerine -pervasızlıklarına, adaletsizliklerine, düşüncesizliklerine- öfkelenmeye zorlarlarsa, üzerimizde güçlerini denemiş olurlar, ruhumuzun içine yayılıp yiyip bitirirler onu, çünkü öfke, bütün yumuşak, soylu ve uyumlu duyguları dağıtan, bizi uykumuzdan eden kor bir zehir gibidir.
Uyuyamayıp ışığı yakarız ve kanımızı emip