Bir kötülük yaptığında bu kötülük seni üzüyor, sende bir iç nedamet, pişmanlık oluşuyorsa; yaptığın bir iyilik de seni hoşnut kılıyorsa, sen mü'minsin.
(İbn Hanbel, V, 251)
Sabahattin Ali'nin eşine ve kızına yazdığı mektuplardan oluşan bu kitabı çok sevdim. Bu kitapta Sabahattin Ali'nin biraz daha iç dünyasına yolculuk yapmak mümkün. Eşine olan hoş iltifatları ve müthiş ilgisi, zor zamanında bile, Aliye Hanım zorluklar çekmesin diye onu düşünmesi kendisinin ne kadar harika bir eş olduğunu gösteriyor. Kızını, Filizini hep desteklemesi, ona güzel şeyler öğretmesi, ondan sevigisini esirgememesi ne kadar iyi bir baba olduğunun göstergesi. Canım Sabahattin Ali, Canın Aliye ve Ruhun Filizle keşke daha çok güzel vakitleriniz olsaydı, bizler onları okumaya doyamazdık.
Keyifli okumalar diliyorum, bu kitap fazla sevgi içerir ve sizde bundan fazlasıyla etkilenebilirsiniz :)
Jack London, ya da doğduğunda kendisine verilen işimle John Griffith, 12 Ocak 1876’da SAN Francisco da doğdu. Çocukluğunu anne ve baba sevgisinden mahrum geçiren London bunun eksikliğini her zaman hissetti. İlkokul sıralarındayken Oakland Kasabası’ndaki abonesi olduğu kütüphanede “edebi annesi” Ina Coolbirth’ü keşfetti. Yaşamı boyunca ona eşlik
İçsel Bir Yolculuğun Hikayesi
Jack London'ın dokunaklı romanı "Martin Eden", hayatın karmaşıklığını ve insanın içsel çatışmalarını başarılı bir şekilde anlatıyor. Bu eser, sadece bir karakterin hayatını ele alıyor demek esere haksızlık olur, aynı zamanda insan doğasının derinliklerine doğru bir keşif yolculuğu da sunuyor
Ve hepsine haykırmak istiyorum. Onayladığınız yanıtlar yalnız bir yüzey, benim gerçeğimle bağdaşmayan bir yüzey. Ne düzenli bir iş, ne iyi bir konut, ne sizin “medeni durum” dediğiniz durumsuzluk, ne de başarılı bir birey olmak ya da sayılmak benim gerçeğim değil. Bu kolay olgulara, siz bu düzeni böylesine saptadığınız için ben de eriştim. Hem de hiçbir çaba harcamadan. Belki de hiç istediğim gibi çalışmadan. İstediğiniz düzene erişmek o denli kolay ki... Ama insanın gerçek yeteneğini, tüm yaşamını, kanını, aklını, varoluşunu verdiği iç dünyasının olgularının sizler için hiçbir değeri yok ki.. Bırakıyorsun insan onları kendisiyle birlikte gömsün. Ama hayır, hiç değilse susarak hepsini yüzünüze haykırmak istiyorum. Sizin düzeninizle, akıl anlayışınızla, namus anlayışınızla, başarı anlayışınızla hiç bağdaşan yönüm yok.
Muharrem Dayanç:
"Türk edebiyatında en çok ilgimi çeken bahislerden biri “yazarlar ve anneleri”dir. Konu bu kadar genel değil elbette bahsi biraz daha daraltarak söylemek gerekirse “küçük (hatta çocuk) yaşta annesini kaybeden yazarlar”dır. Başlangıçta Tevfik Fikret (12), Ahmet Hâşim (7), Yahya Kemal (13), Ahmet Hamdi Tanpınar (14), Ziya Osman Saba
Varlık Ergenvarlikergen.com
Türk Edebiyatının gotik türde yazılmış ikinci şiir kitabı: Matem.
Hikâyelerimiz atalarımızın şu sözüyle başlar:
Zaman tanrısı buyurunca insanoğlu hep ölümlü yaratılmış. *
Ölüm, ruhumuzun en derin acılarında gizlenen bir sırdır.
Matem ise biten bir yolculuğun,
tedirgin edici bir mezarlığın ve sessiz bir vedanın
Hayat bir yoldur. Ömür dediğimiz şey bir yolculuktur. Asıl yolculuk, kendi iç âlemimize, gönül dünyamıza yaptığımız zihinsel, kalbî ve aklî yolculuklardır (...) Kalbin yolculuğu, iman ile olur. Bu yolculukta mesafeler sevgiyle, muhabbetle, ibadetle kat edilir. Aklın yolculuğu ilimle olur..
Saf dille ve saf kalple yazılmış bir eser, Yaşamak.
Samimi ve sahici bir kitap…
Ve biraz da zorlayıcı…
Kendini herkese açmayacak kadar.
***
Kitapla tanışmam, “100 Kitap Listesi” ile oldu.
2021 yılının Mart ayında okumuştum. “Yedi Güzel Adam” ile az çok Cahit Zarifoğlu’nu duymuştum elbette ama bu zarif adamı bu kadar geç tanımış olmak büyük bir
Kendi Gökkubemiz Yahya Kemal Merhum'dan mülhem bir ifade.
Biz Gökkubemizi nerede yitirdik, ne zaman yitirdik, nasıl yitirdik...
…bunu buna başlayalım mı…?
Bu soruyu sormak bile aslında, bu yolculuğun ilk adımlarından biri olmalı.
Çünkü birçok insan Gökkubemizi kaybettiğimizin bile farkın da değil.
Önce meseleyi doğru ortaya koymak lazım.
"AŞKIN KAPISI"
"Her insan kendine bir değer biçer, affeder ve vermeder. Sonra kendine biçtiği bu değere şahit arar. Bu değere şahitlik edenleri sever. Biçtiği bu değerden bile çok değerli olduğunu iddia edip şahitlik edenler ise âşik olur. Çektiği acıların kaynağı budur."
Yaşamda tesadüf kavramına fazla inananlardan
Başlarda beni çok bağlamıştı açıkcası. Roman tadı daha güzeldi. Kendimi bulduğum yerler vardı ama Ma ile tanışana kadar… fazla “the secret” ın kişisel gelişim, kendini sev, nidaları ile dolu fazla abartılmış bir iç yolculuk var bence. Şu an kitabın yarısındayım ama sıkılmaya başladım…