konsolosun bir toplantıya katıldığı, saat ikide gelmem söylendi. "Cehenneme kadar yolu var," diye haykırmak geldi içimden ama kendimi tuttum, böyle çıkışlar yapabildiğim günleri anınca içim yandı.
Gör ki bana ne ettiler/ Elazığ Cezaevinde/
Tutup hücreye attılar/ Elazığ Cezaevinde//
Bilmem ki bu nasıl kindi/
Gökten zulüm yere indi/
İnsanlık hakkım çiğnendi/ Elazığ Cezaevinde//
Ayaklarımdan astılar/
Yüzlerce sopa bastılar/
Saçımı kökten kestiler/ Elazığ Cezaevinde//
Gidiyorum adım adım/
Halkım içindir feryadım/
Pir Sultan'ı hatırladım/ Elazığ Cezaevinde//
Kul Ahmet'im yandı içim/
Dostlarla ayrıldı göçüm/
Hak istemek idi suçum/ Elazığ Cezaevinde. "
"Yüzünde çiçek açtırmadığınız insanların en son mezarında da çiçek açtırmayın."
Ben bunu yaşadım ve çokta sinir oldum. Yaşarken -kim olursa olsun- acısı ve yarası olduğunuz insanların mezarında size gözyaşı dökmek bile hak değil ki daha mezarına çiçek koymak? Hayırdır öldürdüğünüz mutluluklarını bir çiçekle mi kapatmaya çalışıyorsunuz?
"Işıkları geri getir, baba,” diye seslendi Johnny. Kelimeler ağzında yuvarlanıyordu. "Aydınlat dünyayı. Bu kızı görmen gerekiyor."
10/10
Bu kitap için şu an iki duyguya sahibim. Birincisi okuduğum için... Bu kadar erken okuduğum için pişmanım. Neden 2.kitabı daha basılmadı? 2.ise bu kadar geç okuduğum için. Tamamen bu iki karmaşadan ibaretim.
Johnny, Allahım bu çocuk yüzünden tüm kitap boyunca eridim. Böyle anlayışlı, kibar ve güzel seven bir çocuk yok. Onun tarafından sevilmek istiyorsunuz kızlar.
Shannondan bahsedince bile boğazımda bir yumru oluşuyor, hele o sondan sonra... Ailesi tarafından fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalıyor ve kardeşleri ile yaşadığı şeyler o yaştaki çocuklar için çok çok fazla. Shannon o kadar masumki kendi evinde olduğu her seferinde yaşadıkları ile benim içim yandı.
Kitaptaki tüm karakterleri (Bella ve Shan'ın ebeveynleri hariç)çok sevdim. Her birinin bir karakteri vardı ve o kadar güzeldiler ki.
Yazarın kalemi çok iyiydi. 720 sayfa değilde 2000 sayfa olsaydı yine de sıkılmadan okurdum.
Tüm yaş gruplarına uygun.
Kısa bir süre sonra kaybettim babamı... İçim yandı... Yıllarca itiraz cümlem olan kelimeleri asıl şimdi söylemeliydim..... "Ah babam! Ne alakası var Allah aşkına... Ne biliyorum ki ben? Asıl şimdi ihtiyacım var söyleyeceklerine..."
İçim yandı serinliyeyim demicez!Yemicez abi yemicez!Yedirmicez!Yansın o içlerimiz biraz!tutuşsun!Ferahlamayalım!Kaldı ki bu zihniyetle savaşa girecez.Hani nerde islam ordusu!Ümmet olma bilinci!Nefsimizi o kadar şımartmışız ki daha pepsiye,
dondurmaya tav oluyoruz,satıyoruz kendimizi.Düşman silahıyla dost olmuş,kendimize doğrultmuşuz düşmana gerek kalmamış!Bu da bizim ayıbımız olsun hanımlar.. çocuklar bizim elimizden geçiyor, yıkayın ya hu kalplerini,beyinlerini.. işleyin,dokuma gibi dokuyun!şu düşmana karşı mücahitliği...Evi çekip çeviren,iç işleri bakanıyız yaparız,hallederiz biz bu işi..şu ürünleri sokmayın,sokturmayın eve.Boykot yapmak için illa inanmada şart değil vicdan olması kâfi.
Bir haber aldım sana dair
Acıdı içim yandı yüreğim
Halüsinasyonlarda yaşattığım seni
Buram buram koklamak
Derdine ilaç olmak isterdim
Sahi sende ister miydin?
Ne olur sana bir şey olmasın
Bari hayallerimde yaşattığım seni
Görmek hep nasip olsun
Tunebuni
Kitabı okurken İslamın içinde büyüyüp hafız olduğum halde böyle islam aşkıyla yanamadığıma yandı içim.
Kabe’yi gördüğümde hissettiğim şeyleri Julia Sena İslamın her evresinde tüm zerresiyle hissetmiş ve yaşamış.. Kitabın bazı bölümlerinde utandım bazı bölümlerinde sarılmak istedim Julia’ya ..
Julia Polonyalı ve Müslüman olmayan bir ailede büyümüş. Yaşadığı aile sorunları ve anne baba ayrılığı, annesinin psikolojik sorunlarıyla küçücük yaşta tanışmasıyla başlamış aslında hayat mücadelesi ..
Bu yaşadığı travmaların Müslümanlığa geçişinde rol olduğunu anlayabilmiş olması, bunun idrakinde olması karakterin gücünü koyuyor ortaya. Ve yaşadığı hayatı okuduğunuzda aynı cennete talip olduğumuzu ve aynı cenneti hak ediyor muyuz gerçeği dönüyor insanın zihninde..
Allah yolundan ayırmasın, düştüğünde sığındığı Allah ve Rasulü her zaman elinden tutsun inşaAllah ..
Ali, yezit zulmünün sesi çıkar semaya
Bu ne cefadır Allah evladı Mustafa'ya
Hüseyin attan düştü sahrayı kerbelaya
Cibril kurban haber ver Sultan-ı Enbiyaya
open.spotify.com/track/3XVd3Gu3S...
Uzak ilkbaharlar düşledim; sadece dalgaların köpüğünü ve doğumumun unutuluşunu aydınlatan bir güneş, toprağa ve her tarafta sadece başka yerde olma arzusu duyma derdine düşman olan bir güneş düşledim.
Kısa bir süre sonra kaybettim babamı. .. İçim yandı. ..
Yıllarca itiraz cümlem olan kelimeleri asıl şimdi söylemeliydim ...
"Ah babam! Ne alakası var Allah aşkına ... Ne biliyorum ki ben? Asıl şimdi ihtiyacım var söyleyeceklerine ... "
“Artık kendime benzememeliyim! Kafamı bir günahkarınki gibi kazıtmalıyım. Kendim olmak istemiyorum. Çünkü içindeki her şeyi yaktılar, sevdiklerimi benden koparıp aldılar…”