“Artık kendime benzememeliyim! Kafamı bir günahkarınki gibi kazıtmalıyım. Kendim olmak istemiyorum. Çünkü içindeki her şeyi yaktılar, sevdiklerimi benden koparıp aldılar…”
Kısa bir süre sonra kaybettim babamı... İçim yandı... Yıllarca itiraz cümlem olan kelimeleri asıl şimdi söylemeliydim....
"Ah babam! Ne alakası var Allah aşkına... Ne biliyorum ki ben? Asıl şimdi ihtiyacım var söyleyeceklerine..."
Sonunda bitirebildiğime hala inanamasam da bitirdiğim için kendimle gurur duyduğum bir kitap oldu. Annem bile takdir etti beni ki ilk defa annemin beni bir kitabı okuduğum için tebrik etmesine şahit oldum. Biraz gülümsetmek için yazdım bunları. Şimdi gelelim kitabımıza.
Büyük Umutlar. İki şehrin hikayesi de büyülemişti beni ama bu hikaye de derinden sarstı, merak uyandırdı. Gerçi sonunda büyük umutlarını tek tek yitiren sevgili Pip'e içim çok yandı ama hayat da böyle değil mi zaten. Hangimiz umut ettiklerimize kavuşabildik ki tam anlamıyla. Belki de umut etmenin kendisi güzel, nasıl ki menzile varmaktan ziyade yolda olmak anlamlıysa ve hayat kazandığımız zaferlerden çok uğruna verdiğimiz savaşlarla anlam kazanıyorsa, umut etmek de öyle, tutkuyla yaşama tutunmak gibi paha biçilemez, eşsiz.
Romanda en çok dikkatimi çeken vefa duygusu oldu ki sevgili Pip'in inatla unuttuğu fakat gerçekten dost olanın unutmadığı, Pip araya makam para mevki gibi gerçekte değersiz değerlerin girmesine izin verse bile, karşılık beklemeden verilenin sonsuz iyiliğini, vefa ve gerçek dostluğun daha değerli ve daha önemli olduğunu iliklerinize kadar hissediyorsunuz okurken. Ve zavallı Pip'ciğim yüreğinin sesini dinlemesi gerektiğini, yıllarını sevdiklerini kaybederek öğrenmek durumunda kaldı ne yazık ki. Biraz sürpriz sonlu bitti benim için ama iyiler ve iyilik kazandı diyebiliriz. Hayatlarımızdaki gerçek dostların ve gerçek sevgilerin farkına varabilmek dileğiyle herkese keyifli okumalar...
Büyük UmutlarCharles Dickens · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202114,3bin okunma
Hicran, gün ortasında öten bir horoz gibi,
Seslendi pek vakitsiz... İçim yandı ansızın.
Mâzi yosunla örtülü bir göl ki yok dibi,
Mevsim serin ve bahçede yaprak yığın yığın.
Hicran gün ortasında neden böyle seslenir,
Birden hatırlatır unutan kalbe sevgiyi?
Keskin bir özleyişle hayâl ettiren nedir,
Bir devre varsa insanın ömründe en iyi?
Ey sevgi anladım bu uzaktan sadâ ile,
Ömrün yegâne lezzetidir hâtıran bile.
(4.4.24)Merhabalar kitap dostlarım Yeni bir kitapla daha karşınızdayım.
Ayşegül 'nın hadi gel birlikte okuyalım demesi ile başladım. Ve beni gerçekten çok etkiledi bu kitap. Özellikle Shannon'ın yaşadıkları beni duygudan duyguya sürükledi .Gerçekten yazarı tebrik etmek gerekir.Genç kurgu olmasına rağmen 16 ,17 yaşındaki gençlerin düşünceleri olsun, hareketleri olsun o kadar olgundu ki okurken yaşlarını hiç düşünmedim. onlarla birlikte, ne yaşadılarsa tüm duyguyu hissettim .
Shannon sen benim bebeğimsin.Tek suçun öyle Anne Babadan olman..Batsın onların ebeveynlikleri. Her insan anne baba olmamalı.Shannon 'na o kadar çok içim yandı ki Kitabın içine girip kardeşleri ile o evden çekip alacaktım.okulda Ayrı şiddet görsün ev de ayrı .Yetimhaneye gitmemek için bütün bunlara katlandılar. Orası zaten ayrı bir hikaye.
Johnny kavanagh 'a gelince tüm hayatını ragbi oynamak için ortaya koymuştu. Sakatlansa da oynamaya devam eder.Planlarını
Hiç kimsenin bozmasını istemese de görülmedik bir kaza sonucu yolları Shannon 'la kesişir. Diğer okulunda şiddet gördüğü için Tommen kollejine gelen Shannon 'ı herkes den korumak için kol kanat gerer .
Peki ya kederli gözlere sahip yalnız bir kız bu resmin tamamını oluşturmaya başlarsa ne olurdu?
Tabi ki Olanlar olur .
Ikiside çok tatlıydı
Kesinlikle okumalısınız