Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Köle Şibanov'u hatırlayanınız var mı, beyler? Şibanov, 16. yüzyılda yurtdışına sürgün edilen ve ölüm tehlikesinden uzak yurtdışından Çar İvan'a sövgü dolu ağır mektuplar yazmış olan Rus prensi Kurbski'nin uşağıydı. Yine böyle mektuplardan birini yazdıktan sonra uşağı Şibanov'u çağırmış, hemen Moskova'ya yola çıkarak mektubu elden çarın kendisine teslim etmesini emretmişti. Şibanov da böyle yaptı. Kremlin Meydanında katedralden çıkan, etrafı silahlı muhafızlarıyla çevrili çarı durdurdu ve efendisi Prens Kurbski'nin mektubunu ona verdi. Çar keskin uçlu asasını kaldırdı ve birden Şibanov'un ayağına batırdı; asaya dayanıp mektubu okumaya başladı. Şibanov kıpırdayamıyordu. Prens Kurbski'ye cevabi mektubunda Çar şöyle demişti: "Uşağın Şibanov'dan utan!" Bu, kendisinin de uşak Şibanov'dan utandığı anlamına geliyordu. Bu Rus "uşak" tipi Lermontov'un ruhunu sarsmış olmalıydı. Lermontov'un Kalaşnikov'u, çarın huzurunda Kiribeyeviç'e ne sitem eder, ne de kınar onu. Kesinlikle idam beklediğini bile bile, "gerçeği", çarın en sevdiği muhafızı “özgür iradesiyle, ama istemeyerek öldürdüğünü" söyler. Yine söylüyorum, Lermontov uzun yaşasaydı, bizler halk gerçeğini kabullenmiş ve belki de halkın acıları için ağıt yakan halkın gerçek savunucusu büyük bir ozana sahip olurduk. Bu, Nekrasov'a nasip olmuştur...
Sayfa 1075 - 1076 Yapı Kredi Yayınları
“Boynuma değen çeliğin soğukluğunu hissedince ürpererek sarsıldım ve boğazımdan boğuk bir feryat çıktı. Adamın eli titremeye başladı. “Affedersiniz bayım! Canınızı mı acıttım?” dedi. Doğrusu bu cellatlar da pek hoş adamlar.”
Reklam
++ 1789 Devrimi - Kadın hakları
"Alabildiler mi peki bu hakları?" "Hayır. Daha sonra da sık sık görüldüğü gibi, kadın hakları meselesi devrimle bağlantılı olarak ortaya atılmıştı. Ama yeni bir düzen kurulur kurulmaz, yine o eski erkek egemenliği oluşuverdi." "Çok tipik." "Fransız Devrimi sırasında kadın hakları için en çok uğra- şanlardan biri de Olympe de Gouges'du. 1791'de, yani Devrim'den iki yıl sonra Kadın Hakları Beyannamesi yayımladı. Yurttaş Hakları Beyannamesi'nde kadınların doğal haklarına çok fazla yer verilmiş değildi. Olympe de Gouges kadınlar için erkeklerle tamı tamına aynı hakları istiyordu." "Ne oldu sonuç?" "1793'te idam edildi. Ve kadınlara her türlü politik faaliyet yasaklandı." "Rezalet!" "Asıl 19. yüzyılda güçlendi kadın hareketi -hem Fransa'da hem de Avrupa'nın diğer bölgelerinde. Ve bu mücadele çok yavaş da olsa meyve verdi sonunda. Örneğin Norveç'te kadınlar 1913'te seçme hakkı elde etti. Birçok ülkede eşit haklar için mücadele sürüyor."
Sayfa 363 - Pan
- Haksız yere idam ediliyorsun Sokrates + Ne yani, haklı yere edilsem daha mı iyiydi?
Ölümün kaçınılmazlığı fikri de yine bu şekilde insanların çoğunda soyut bir fikir olarak kalır.Sonuçta son derece avutucu ve dinlendirici, içimizdeki hırslı duyguları, kibri ve bencilliği zayıflatmaya, ıstıraplarımızın kaynağını kurutmaya son derece uygun bu fikir, tavır ve davranışlarımız üzerinde hiçbir etki yapmaz.İdam mahkûmlarında bile bu fikir genellikle son anda hissedildiğine göre, zaten başka türlüsü de mümkün değildir. "Bu fikir zihninde genellikle bulanık ve genel bir halde hep mevcuttu, dolayısıyla aklını ona takamıyordu.Bu nedenle yakında öleceğini düşündüğünde dehşetle ürpermesine ve ateş gibi kıpkırmızı kesilmesine karşın, istemsiz olarak mahkeme parmaklığının çubuklarını saymaya koyuluyordu.Çubuklardan birinin kırıldığını görünce şaşırıyor, acaba tamir ederler mi diye merak ediyordu...ancak o son ve kederli günün akşamı, durumunun umutsuzluğu ve yaklaştığı ürkütücü sona dair düşüncesi zihninde bütün dehşetiyle belirdi; o ana dek bu kadar genç yaşta ölme olasılığını sadece hayal meyal sezinlemişti."
bu dünyada artık yapacak hiçbir şeyi olmayan biri olarak söyleyecek bir sözüm var mı?
Reklam
(+)Sizin için ne düşündüğümü sorarsanız eğer sizi pek düşünceli buluyorum delikanlı. (-)Delikanlı mı ? ben sizden daha yaşlıyım.Akıp giden saatin her çeyreği beni bir yıl yaşlandırıyor.
Başımı bunca ısrarla isteyen başsavcı mı ? Bana yazması büyük bir onur.
Bu zincire bir kez bağlandınız mı ordan dönen ve tek bir insan gibi haraket eden bu iğrenç şeyin bir parçası olursunuz.
Tanrı’nın bana acıyıp hiç değilse karşı çatıya ötsün diye bir kuş göndermesini diliyordum. Dileğimi yerine getirenin Tanrı mı, yoksa şeytan mı olduğunu bilemiyorum, ama neredeyse o anda penceremin altında bir kuşun değil, daha da iyisini, genç bir kızın berrak, kadife sesini duydum.
Reklam
İnsan umut olmadan yaşayabilir mi?
İtiraf edeyim, hâlâ umutluydum... Şimdi Tanrı' ya şükür, hiç umudum kalmadı.
..,bu dünyada artık yapacak hiçbir şeyi olmayan biri olarak söyleyecek bir sözüm var mı?
- Soğuktan mı titriyorsunuz? diye sordu rahip. -Evet, diye cevapladım. Ne yazık! Sadece soğuktan titremiyordum...
Tarihçi Braudel,"Dil=Kimliktir" diyor.Dilini yitiren ,dilinin konuşulduğu ortamın dışına savrulan her şeyden önce kimlik bunalımına düşüyor. Eski çağlarda idam cezası alan kişinin sürgüne gönderilmesi böyle bir kimlik yitiminden kaynaklandığı düşünülemez mi?
#arthurschopenhauer şöyle diyor; en kararlı ve umursamaz iyimseri hastanelere, kliniklere, ameliyathanelere, hapishanelere, işkence odalarına ve köle barınaklarına, savaş meydanlarına ve idam alanlarına görürsek, ıstırabın, soğuk bir merakın bakışlarını dışlayan, en karanlık meskenleriyle onu tanıştırsak ve en sonunda da Ugolino zindanlarında açlıktan ölen mahkumları görmesine izin versek, bu mümkün dünyaların en iyisinin nasıl bir yer olduğunu eninde sonunda kesinlikle anlardı... Peki bunların çoğunun sebebinin de insan olduğu düşünülünce, gerçekten de insan düşünüyor, #keşkehiçolmasaydık mı acaba?
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.