Doğru ve yanlış, iyi ve kötü kafanızın içinde bir savaşa başlasın istiyorsanız tam olarak okumanız gereken bir kitapla karşı karşıyasınız. Tüm toplum olarak doğru/iyi olarak benimsediklerimiz ya bir başkası için yanlışsa/kötüyse ve aslında gerçek olan onun doğrularıysa. Böyle bir karmaşa yaşamak için ideal bir kitap.
Peki ya kötülüğe bir de kötünün penceresinden baktınız mı hiç? Bakmadıysak çok şey kaybediyoruz bence.
Can alıcı noktayı koymuş zaten yazar kitabın sonunda: "Köpek efendi istemezdi, efendi köpeğin dünyasını yıkmasaydı." Köpeği evcilleştirmek doğruydu, iyiydi insan için bir dost sağlamıştı kendine, bir koruma aynı zamanda. Peki ya köpek bunu istiyor muydu?
Okuduğum en sarsıcı kitaptan söz etmek istiyorum. Edebi, gerilim, psikoloji, felsefe, polisiye türlerinin mükemmel şekilde ele alındığı bir kitaptan söz etmek istiyorum.
Raskolnikov iyilik yapmak için ya da bir ideal uğruna kötü biri(leri) öldürülür mü sorusunu getiriyor akla. Bir katil için ölüm alışkanlık haline gelecek olmasaydı bu soruya evet diyebilirdim. Ama kendisinin katil olmadığını savunan Raskolnikov bile, tefecinin kardeşini istemeden öldürüyor ve kapıcıyı öldürmeyi aklından geçiriyor. Dolayısıyla ben bu soruya birey olarak hayır demek istiyorum.
Bazen o kadar kötü insanlarla karşılaşırız ki bu insanla aynı dünyada nefes almamalıyım deriz. Masum bir çocuğu kaçıran bir insanla, cinsel sapkınlıkları olan bir insanla, hayvanları işkence ederek öldüren bir insanla.. Bu insanlara ne yapılması gerekir? Bence insan tek başına kahraman olmaya çalışmak yerine, bu onu katil de yapabilir, toplum olarak bir şeyler yapmalı. Bazı insanların cezasını toplum belirlemeli. Çünkü o toplumda o insanla yaşayacak olan onlar. Belki bu sayede ağır suçların cezasını daha adaletli verebilirdik ve bazı suçlar bile azalırdı. Belki tüm bunlar olurken bu kadar korkuyla yaşamazdık.
Meğer, neler yapabileceğini kendine kanıtlamak, bir şey olabilmek, düşüncesi ne kadar büyük bir duyguymuş. İnsana vicdanını yok etmek pahasına neler yaptırabilirmiş bu duygu. Meğer, Dostoyevski ve Nietzsche birbirine ne kadar benziyormuş. Güç istenci, merhametle ata sarılma sahneleri.. Meğer, suç işleme eğilimi herkeste varmış. Herkesin içinde az ya da çok merhamet olduğu gibi.
Suç ve CezaFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022160,2bin okunma
Duygusal öğrenme çağı olan yedi-dokuz yaş, düşüncenin uyandığı dönemdir. Yedinci yaşta çocuklar, ahlâki kavramları anlamaya başlar. Bir anlamda, yedinci ayırt etme (temyiz) yaşıdır. Çocuk yedi yaşından itibaren konuşma, anlatım yeteneği, hüküm verme ve sonuç çıkarmada oldukça ilerlemeler gösterir. Özellikle dokuz-on yaşlarından itibaren çocuk artık iyi- kötü, haklı-haksız kavramlarını ayırabilecek bir durumdadır. Çocuk bu yaşlarda kendine ideal bir insan tipi seçme ihtiyacını şiddetle hissedeceği için yetişkinlerin bu konuda dikkatli davranması ve ihtiyaca cevap vermesi gerekmektedir.
Çocukların anlamlı ve dolu bir yaşama sahip olmaları için onlara bir ideal kazandırmaya çalışmak yeterlidir çünkü ideali olan insan; vatana, millete, insanlığa zaten faydalı olacaktır.
Günümüz, altın değerindeki vasatlığın,umursamazlığın, cehalet tutkusunun,tembelliğin,iş görmezliğin ve hazırcılığın çağı,Kimse oturup da düşünmüyor.Kendine bir ideal yaratabilen çok az insan var.
‘İyi şeyler bizden; kötü şeyler ortamdan, ebeveynden, kaderden. İyileri bizzat biz yaptık, kötüleri annemiz babamız yüzünden yaptık,’ öyle mi? ‘İyi insan’ olmanın yolu ‘ideal şartlar’dan ve ‘mükemmel ortamlar’dan geçmiyor oysa. Bizi bu kişiliğe anne-babalarımız mahkûm etmiş de değil.
Denklemi şöyle kurmak gerekiyor: Anne-babalarımızın bize nasıl davrandığı, anne-babalarımızın imtihanıdır. O davranışları nasıl içselleştirdiğimiz, nasıl yorumlayıp şekillendirdiğimiz ise, bizim imtihanımız...
Yoksa, irade denilen şey insana niye verilmiş olsun?
Platon’a göre insan bedeni üç kısımdan oluşmuştur: kafa, göğüs ve karnın altı. Bunların her biri ruhsal bir yetiye karşılık gelir. Akıl kafaya, irade göğüse, haz ve arzu ise karnın altına aittir. Ayrıca bu yetilere denk düşen birer ideal ya da erdem söz konusudur. Akıl bilgelik peşinde koşmalı, irade cesaret göstermeli ve arzu da gemlenmelidir ki, insan ölçülü olabilisin. Ancak bu üç kısım birlikte işliyorsa uyumlu ya da düzgün bir insan ortaya çıkabilir. Çocuklar okulda önce arzularına gem vurmayı öğrenmelidir; bunun ardından cesaret geliştirilmeli ve son olarak da akıl ve bilgelik edinmelidirler.