Gerçekten acı çekmiş olabilirsiniz, ancak kendi acılarınıza hiç de saygı duymazsınız. Samimiyetiniz var olabilir,ama tevazudan eser yok; ufacık bir gösteriş uğruna gerçeği şova, utanca dönüştürüyor, piyasaya sürüyorsunuz... Gerçekten bir şey söylemek istiyor, ama korkudan son sözünüzü saklıyorsunuz, çünkü bunu ifade etmeye yönelik bir çözümünüz yok, sadece korkak bir yüzsüzlüğünüz var. Bilincinizle hava atsanız da sadece tereddüt ediyorsunuz, çünkü aklınız çalışıyor olsa da kalbiniz, ahlaksızlıktan kararmış, oysa temiz bir kalp olmadan tam ve doğru bir bilinç geliştirme olmayacaktır. Üstelik ne kadar mudahaleci, ne kadar ısrarcı ve ne kadar da şebeksiniz! Yalanlar, yalanlar ve yalanlar!
..folk şarkısıcısı Bob Dylan şu sözlerle ifade etmektedir.“ Doğumla uğraşmayan , ölümle uğraşır.” Bu söz ,yapabilceğimiz seçimleri çok çarpıcı bir dille ifade eder. İster doğum gibi olumlu fikirlerle uğraşır ve bir şeyler üretir ,isterseniz olumsuz bir insan olup kendinizi mahvedersiniz. İstersek karanlıkta kalıp yok olur , isterseniz pırıl pırıl güneşe çıkıp mutlu bir hayat yaşarsınız. Bunlardan birini seçmek tamamen sizin elinizdedir.
Reklam
İfade Özgürlüğü Yoksa Bilim İlerleyemez
Her şey ifade özgürlüğü ile başlar düşündüklerimizi ifade etmenize izin verilmiyorsam düşünceyi ilerletme imkanınız da yok demektir. Ortaçağ bu açıdan insanlık tarihinin en karanlık dönemidir.İIkçağdan bile karanlıktır. Çünkiü din, ifade etmeyi yasaklamış dolayısıyla düşünmeyi engellemiş ve bilimin önüne set çekmiştir. Asında bilimin önüne set
Sayfa 187Kitabı okudu
‘Mimlenmenin’ Tarihi...
“Osmanlı ordusu savaşa giderken ve dönerken yoklamalar yapılırdı. Yoklama defterlerinde askerin yoklamada bulunmadığını ifade için Mim rumuzu kullanılırdı. Bazen de yoklamada bulunmayan askerin isminin üstüne “nâmevcûd (yok)” yazıldıktan sonra kenarına da Mim harfi konulurdu. İşte bu yoklama sırasında bulunmayanların isminin üstüne Mim konulanlar «Mimlenmiş» olurdu. Böylece Mimlenenler ve isminin üstüne «Mim konanlar» askerlik hizmetini yapmadıkları anlamına gelirdi. Mimlenenler askerlik hizmeti karşılığında elde edecekleri terakki ve imkânlardan mahrum kalırdı...”
Yelkovan en sonunda boşa dönmenin bir şey ifade etmediğini anladı. Yavaşça akrebe bağlanıyor. Akrep ve Yelkovan'ın birleşmesi saniyenin umurunda bile değil. Kendisine ihtiyaç duyulduğunun farkında, çılgınca dönmesini sürdürüyor. Akrep ise zamanın asıl belirleyicisi olduğunu göstermek için onu yok saymaya devam ediyor. Ancak başka bir saat diliminden kopup gelen bir saniye ona dâhil olmak isteyince sırf diğer saniyeye gücünü göstermek için isteksizce de olsa onun bu isteğini kabul ediyor. Böylelikle duvarın üst kısmında ve bütün parçaları olması gereken yerde olan bir saat meydana geliyor. Yedi saniye sonra da beni varlığına tamamen ikna edip büyük bir gururla buradan çıkış vaktimin geldiğini gösteriyor.
Söyledikleriniz benim için bir şey ifade etmiyor; dünyanın hiçbir yerinde rahat edebileceğim bir yer yok.
Sayfa 202 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.