Yanlış yerde bekliyor bu çocuk. Kesin. Bu kadar bavulla bir yere gidiyor olmalı. Ama o beklediği yerden geçen hiç bir vesait insanı bunca bavulla gidilecek bir yere götürmez. En fazla bir sırt çantasıyla gidilecek yerlere götürür. Yolun karşısına geçmesi lazım. Yanlış yerde bekliyor. Belli. Çok belli. Gelen dolmuşların tabelalarına bakıyor
Önce yüzüm kızarır kanımın sıcağından
Yatak yumuşar sonra
Büyürüm çok büyürüm deniz kadar
Bir iğde ağacıyla kokulanırım
Bin iğde ağacı çiçeklenir
Binlerle çoğalmaktır dileğim
Tevafuk bu ya, kitaba başladığım yerin önünde bir pazar manzarası yüz metre ilerisinde de gümüşi yaprakları rüzgârda titreyen bir iğde ağacı vardı. Bir bozkır kokusuyla başlıyor kitap. Ellerinde bozkır yorgunluğunu, çehrelerinde bozkır kavrukluğunu barındıran çocukların bulunduğu diyarlardaki canına yandığımın iğdesini anlatarak başlıyor Mustafa
"Nisan yağmurlarının ardından her yan yeşile kesti.
Arada ezilmiş ot kokusu esip geçiyor . Birkaç gün sonra iğdeler açar . Geceler baygın iğde kokularıyla dolar. Onları ıhlamur ağacı takip edecektir . Sonra güller, menekşeler , laleler..."