Gece yarısı uykusundan uyandırıp sürüklediler onu,
Kılıç şakırtıları duyulur hapishanenin avlusunda
Ve buyurgan sesler; bu bilinmezlikte
Titreşir korkutucu gölgeler birer hayalet gibi.
İleriye doğru itiyorlar onu ve derin bir dehlizden geçiliyor
Uzun ve karanlık, karanlık ve uzun.
Bir sürgü gıcırdıyor, bir kapı gacırdıyor;
Gökyüzünü ve
GÖNÜLSÜZ ŞAHİT
Küfür sesleri geliyor hep. Bağırmalar, çağırmalar, anırmalar, hırıltılar, iniltiler… İşlek bir sokağın, kuytu bir binasında ağlayan bir kadın, suçlayan bir koca… Yumruğunu sıkmış, çenesi titriyor. Hak etmediğini söylüyor. Bunun yaşayacağına ölseymiş daha iyiymiş diyor. Kadın mahcup.
İşlek değil, kuytu bir sokak. Sokağın
Gözlerin alabildiğine uzakları görebilmeli baktığında.
Şehrin her bir köşesini ve her köşesinde başka bir hayata dönüşen gölgeleri fark edebilmeli. Sahici olan ne varsa ve içinde yaşamak adına bir giz taşıyan ne varsa fark edebilmelisin. Böylece zaman senin kollarında uzamalı. Bazen akrebi sımsıkı avuçlarında tutmalısın. Kimi zaman da bir
Müminler kardeştir
İşte bu yüzden öldürürler birbirlerini
İşte bu yüzden dağların başına resim olan keklikleri
Bekleyip bir ağacın gölgesine yatarak
Vururlar ve kan hiçbir şeydir onlar için.
Şehirden köylere eskimiş diye gönderilen elbiselerin
Kederini de bilmezler
Çünkü modadır unutmak.
Parmağını prize şaşkınlıkla sokan çocuklara
Ceza verirler
YouTube kitap kanalımda Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca kitabını önerip distopyayı anlattım: ytbe.one/DNo1wRTFR1g
"Kitlelerin ne düşündükleri ya da ne düşünmedikleri, ilgilenmeye değmez bir sorun olarak görülmektedir."
George Orwell
Günaydın,
İstanbul... ey İstanbul ey
Acıların kraliçesi
İhanetin ve ihbarlar
Arkadan dolaşan bıçağı
Ve bütün ödeşmelerin, yüzleşmelerin,
Erkekçe vuruşmaların kaçağı!
Beni harcadın ulan, beni sattın,
Utanmıyor musun?...