Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"II.Abdülhamid saltanatı, her şeye rağmen uzun bir barış dönemi sayılır. Osmanlı eğitiminde, sağlık kuruluşlarında, Anadolu'da, Suriye'de tarımın kalkınmasında atılımcı bir dönem sayılmalıdır."
Sayfa 47 - Kronik KitapKitabı okudu
Yaşadığı dönemde, II. Abdülhamid Times of London tarafından Balkanlar’daki ve Doğu Anadolu’daki etnik şiddette iddia edilen suç ortaklığı nedeniyle “kızıl sultan” veya “melun Abdul” olarak adlandırıldı. İmparatorluğun mirasçısı olan devletlerde milliyetçi tarihçiler onun saltanatını, bu devletlerin halklarının milliyetçi özlemlerini acımasız bir şekilde bastıran aşırı bir despotluk dönemi olarak nitelediler.
Sayfa 209Kitabı okudu
Reklam
Abdulhamit Han dönemi oldukça zor, sancılı bir zaman dilimidir. Düşman çoktur, daha da kötüsü artık içeri sızmıştır. Kimin dost kimin düşman olduğunu anlamak iyiden iyiye zorlaşmıştır. Bu şartlar altında tedbir son derece önemlidir. Yıllarca Abdulhamit Han’ı karalamaya çalışan kalemler onu hep korkaklıkla suçlamıştır. Halbuki korkaklık başka, tedbirli olmak başkadır. O, nice darbe ve kumpas taraftarının oyununu bozacak şekilde davranmış, nice Şar gücün planını altüst etmiştir.SultanAbdülaziz Han’ın Velihat Şehzade olan oğlunun, kendi konağında intihar süsü verilerek hain bir pusu ile öldürüldüğü bir atmosferde tedbirli olmayı korkaklık olarak değerlendirmek fevkalade yanlış olacaktır.
Abdulhamit Han,söylendiği gibi dış dünyayı hiç görmemiş bir kişi değildir.Ancak padişah olduktan sonra durum gereği saraydan,hele hele İstanbul’dan pek çıkmaz.Çünkü onun dönemi,Osmanlının hayatına son verme kararlarının alındığı ve bunun acımasızca tatbike konduğu bir dönemdir.
II. Meşrutiyet (23 Temmuz 1908-30 Ekim 1918) Bu dönem aynı zamanda İttihat ve Terakkî Dönemi olarak da anı- lır. Türk siyasi hayatının ilk partisi İttihat ve Terakkî Fırkası’dır. Enver ve Niyazi Bey’lerin Makedonya’da ayaklanması ve kendilerine pek çok subayın da katılmasından ürken II. Abdülhamid, olayların İstanbul’a da sıçramasını önlemek için 1908 yılında anayasayı ye- niden yürürlüğe koydu. Böylece İttihat ve Terakkî Fırkası da ikti- dar hazırlıklarına başladı. İttihatçılara karşı oluşan bir örgüt gö- rüntüsünde olan Ahrâr (Hürriyetçiler) Cemiyeti’nin liderinin öldü- rülmesi üzerine İstanbul’da terör olayları başladı. Volkan Gazete- si’nin sahibi Derviş Vahdetî, meşrutiyet yönetimine karşı, padişah yanlısı bir ayaklanma başlattı. Başkentte hükümet çalışamaz hale gelince, Selânik’te bulunan İttihatçı subaylardan yardım istendi. Bunun üzerine Mustafa Kemâl’in de komutanlarından olduğu Ha- reket Ordusu, İstanbul’a gelerek meşrutiyet karşıtlarının başlattığı ayaklanmayı bastırdı. Ayaklanmada rolü olduğu gerekçesiyle II. Abdülhamid tahttan indirilerek, yerine V. Mehmet Reşat padişah yapıldı. Meşrutiyet karşıtı bu ayaklanma 31 Mart Olayı olarak ta- rihlere geçmiştir ve Osmanlı Tarihi’nde ilk olarak görülen devlet düzenini değiştirmeye yönelik ayaklanmadır. (Daha önceki ayak- lanmalarda sadece padişahın değiştirilmesi istekleri vardır, devlet şeklinin değiştirilmesi istekleri yoktur.)
Bize ezberletildiğine göre, Atatürk dönemi en büyük eğitim hamlelerinin yapıldığı dönemdir. Hâlbuki en büyük eğitim atağı Sultan II. Abdülhamid'in padişahlığı döneminde yapılmıştır.
Sayfa 131Kitabı okudu
Reklam
İLK KEZ TAHT DEĞİŞİMİNDE ABİDEN KARDEŞE GEÇME SÜRECİ
1603 yılında padişah olan Sultan I. Ahmed kardeşlerini öldürmeye lüzum görmedi ve 1617'de vefatından sonra, oğulları bulunduğu halde, bunlar yaşça küçük olduğundan kardeşi Sultan I. Mustafa tahta geçti. Böylece ilk defa bir padişahın yerine oğlu değil, kardeşi geçiyordu. Bu fiilen Osmanlı veraset telakkisinin değişmesi demekti. Çünkü Osmanlılarda o zamana kadar muayyen bir veraset prensibi olmamakla beraber, tahta hep önceki padişahın oğlu geçerdi. Sultan I. Ahmed'den sonra, hanedanın ‘erşeď (akıl sağlığı yerinde) ve 'ekber' evlâdının padişah olması hükmü getirildi ve ondan sonra bir-iki istisna dışında şehzâde katledilmedi. Ne var ki şehzadeler sancağa çıkarılmıyor, dolayısıyla halkla temas kuramıyor, tabii devlet yönetiminde de tecrübe kazanamıyordu. Kendilerine tahsis edilen dairede yarı hapis hayatı yaşıyorlardı. Bu yüzden çoğunun sinirleri harap oluyordu. Doğaldır ki, bileğinin hakkıyla padişah olma dönemi kapanınca, şehzade eğitimi de tavsamış, yetersiz padişahlar dönemi de böylece başlamıştı. Sultan I. Ahmed'in getirdiği veraset sistemi, 1876 tarihli Kanun-ı Esasî'ye girdi. Bir ara Sultan Abdülaziz ve daha sonra Sultan II. Abdülhamid bu usulü değiştirerek tahta genç ve dinamik kimselerin geçmesini sağlamak maksadıyla eskiden olduğu üzere ve Avrupa hanedanlarındaki gibi babadan oğula intikal eden bir veraset usulü kurmak istedilerse de başaramadılar.
220 öğeden 141 ile 150 arasındakiler gösteriliyor.