Bir zamanlar hırsızın biri zabıta tarafından yakalanır, birbiri ardınca tokat yemeye başlayınca mazeretlerini sıralamaya başlar. Hz. Mevlânâ, bu olayı da şöyle anlatır:
گفت دزدی شحنه را ای پادشاه
آنجه کردم بود آن حکم اله
گفت شحنه آنجه من هم می کنم
حکم حقست ای دو چشم روشنم
Diyor ki: Bir hırsız zabıtaya, "Efendim! Benim yaptığım şey, Allah'ın hükmü, takdiri idi. Beni niçin dövüyorsun? Niçin mazur görmüyorsun?" dedi. Zabıta da dedi ki: "Ey iki gözüm! Benim yaptığım şey de Allah'ın hükmüdür. Sen niçin beni mazur saymıyorsun?"
Canlarım merhabaa
Boğazım düğüm ola ola okudum. Sanki göğsüme koca bir öküz oturdu
Hiç kitabınızı yastık altı yaptığınız oldu mu? Çok severek okumaya devam ettiğim kitaplardan eğer karakteri çok sevdiysem Aziz gibi, koca yürekli Aziz gibi ayrılamıyorsunuz. Ne not vermek geçiyor içimde, ne de değerlendirmek.. Sizlere gözüm kapalı, yüreğim açık
DALUYKU
"Ben bu hayata bin defa yeniden gelsem,bin defa farklı bir evrende,farklı bir isimle ama bu ruhla yeniden doğsam,bilmeni istiyorum iki gözüm ,yine bir çocuk parkında oturup,gelip benden ateş istemeni belki de yıllarca bekleyeceğim,yegane ateşim,gece yarısı elmasım. "
Senin yaktığın cehennemde bir gece seninle tutuşmayı, hiçbir
"Siz bu işi biraz çaprazından almışsınız. Mustafa Kemal'in bir sözü var. Hiç duydunuz mu?"
"Ne üstüne?"
"Kuvayımilliye'ye inanmayanlar üstüne... İlk yıllarda kendisine zorluk çıkaranları sonra neden bağışladığını sormuş da bir arkadaş... 'Hak veriyorum,' demiş. 'Ben Erzurum'dan İzmir'e bir elimde tabanca, bir elimde idam direklerimle geldim!' demiş... 'Herkesin harcı değil bu,' demek istiyor."
"Ona öyle söylemek düşer. O bağışlayacak ama biz bağışlamayacağız, hiç bağışlamayacağız. Bilenlerle bilmeyenler nasıl bir olmazsa, savaşanlarla savaşmayanlar da bir olamaz. Celile'den sonra gözüm açıldı. İnsanlara bir başka türlü bakmaya başladım. O zamandan beri benim için iki çeşit insan var: Vuruşmuş olanlarla vuruşmayı göze alamamış olanlar..."
Enver, ittihatçlık kelimesinin anlam bulduğu isimlerdendir. 3 Aralık 1911'de Trablusgarp Derne'den yazdığı mektubunda cemiyetten ayrılmasını isteyen müstakbel eşine verdiği cevap, İttihat ve terakki'nin onun için taşıdığı manayı gösterir:
Ruhum!
Ben burada bir asker olarak memlekete hizmet ediyorum. Buradaki iş başka, cemiyet işi başka. Ben cemiyetin esasını kuranlardan bulduğum ve şimdi ise onunla doğrudan doğruya meşgul olmamı hacet olmadığı halde, neden cemiyetten çıkmamı istiyorsunuz? İki gözüm her emriniz başım üstüne, yalnız şu noktada bendenizi serbest bırakmanızı istirham ederim.
youtu.be/TW3RUcX2V_4?si=...
Kitapçılığa nasıl başladınız?
Fakîrlik yüzünden mektebden çıkmışdım, bir yerde yevmiyeli çalışıyordum. Çalışdığım yerde, küçük yaşda bir çocuğun taşıyamayacağı kadar ağır yükler taşıttıkları için kasığım çatladı, fıtık oldum. İş yeri sahibi, beni işden çıkardı. Başka bir işe girdim, gündüzleri
Enver, İttihatçılık kelimesinin anlam bulduğu isimlerdendir. 3 Aralık 1911'de Trablusgarp/Derne'den yazdığı mektubunda Cemiyetten ayrılmasını isteyen müstakbel eşine verdiği cevap, İttihat ve Terakki'nin onun için taşıdığı manayı gösterir:
Ruhum!
Ben burada bir asker olarak memlekete hizmet ediyorum. Buradaki iş başka, Cemiyet işi başka. Ben Cemiyet'in esasını kuranlardan bulunduğum ve şimdi ise onunla doğrudan doğruya meşgul olmama hacet olmadığı halde, neden Cemiyet'ten çıkmamı istiyorsunuz? İki gözüm her emriniz başım üstüne, yalnız şu noktada bendenizi serbest bırakmanızı istirham ederim
“Enver, İttihatçılık kelimesinin anlam bulduğu isimlerdendir. 3 Aralık 1911'de Trablusgarp/Derne'den yazdığı mektubunda Cemiyetten ayrılmasını isteyen müstakbel eşine verdiği cevap, İttihat ve Terakki'nin onun için taşıdığı manayı gösterir:
Ruhum!
Ben burada bir asker olarak memlekete hizmet ediyorum. Buradaki iş başka, Cemiyet işi başka. Ben Cemiyet'in esasını kuranlardan bulunduğum ve şimdi ise onunla doğrudan doğruya meşgul olmama hacet olmadığı halde, neden Cemiyet'ten çıkmamı istiyorsunuz? İki gözüm her emriniz başım üstüne, yalnız şu noktada bendenizi serbest bırakmanızı istirham ederim.”
Senin gözün açık,kalbin uyuyor;benim gözüm uyuyor,gönlüme kapı açılmış!Gönlün beş ayrı duygusu var,gönül duygusuna iki cihan da pencere.Sen kendi zayıflığınla bana bakma,sana gece çağı ama o gece,bana kuşluk vaktidir…
Tezer Özlü'nün bütün kitaplarını okuyan biri olmak istediğim için son eserini elime aldım. Kitabevinin sıcak saatlerinde dolaşırken yine gözüm Tezer'in eserlerini aradı. Bulduğumda bir çocuk gibi sevindim.
Tezer Özlü...
Başlı başına bir mihenk taşı. Edebiyatımızın "Lirik Prensesi". Leyla Erbil'e olan mektupları bizi karşılıyor bu eserinde. İki koca edebiyatçının sağlam ve samimi mektuplarını okuyoruz. 1982 ve 1986 yılları arasında geçen bu mektuplaşma Almanya'dan Türkiye'ye uzanıyor. Özlü diğer kitaplarında olduğu gibi hatta hayatının da motifi haline getirdiği ölüm ve yalnızlığı ele alıyor. Leyla Erbil'e ve Erbil'in kızı Fatoş'a olan özlemini, yurtdışını, Hans Peter'e olan aşkını, kızı Deniz'e ilgisini ve kanserle mücadelesini okuyoruz. Yalın, okunması kolay ve sade bir dille yazılıyor. Biz okuyucuların edebiyat dünyası şenleniyor.
Genel olarak baktığımızda bir kahve eşliğinde çarçabuk okunabilecek bir kitap niteliğinde. "Yoğun yaşayıp, ölebilmek de güzel."
eve yeni bir portmantoluk aldım. metal ayaklı siyah renkli .montlar pantolanlar evde ayak altında sağda solda duranları astım. şişkin bir ağaç kovuğuna benzer biçimde bir kara korkuluk gibi salonda duruyor. gözüm boş duvara o kadar alışmış ki her geçişimde bakışımın oraya her tesadüf edişinde korkarak irkiliyorum. tüylerim diken diken oluyor
ölene kadar biz
deşecekler her yerimizi tank, tüfek, süngülerle
olsun, varsın olsun be iki gözüm, şah damarım
kahrımız talan edecek tohumlarını
bekle sen ey İbrahim'in nesli
iki secde arasına dualarımızı katık edeceğiz de
gün yüzü görmeyecekler