Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Hiçbir iktidar masum değildir. Bütün iktidarlar öyle ya da böyle, birinin katilidir…"
Sinir bozucu bir sineğe verebileceğiniz en iyi ders ona aldırmayarak unutulup gitmesine neden olmaktır.
Reklam
Başlarına vurmuş bir iktidar hırsı ve büyüklük duygusu, gerçeklerle aralarına girmişti. Böylece de içine gömüldükleri benlik sisi onları hakikatle yüzyüze gelmeye bırakmıyordu. Hatta güneşi çamurla sıvadıkları vehmine öylesine inanmış idiler ki, dört elle sarıldıkları bu günahlarını marifet sayacak bir dalâletin âzat kabul etmez kulu kölesi olmuş bulunuyorlardı.
Sayfa 153Kitabı okudu
Kendini de, vatanını da, vatandaşını da tanımayan iktidar sarhoşları, giriştikleri tarih, dil, din ve topyekûn hikmet ve irfan kıyımının hem mes'ûlü, hem de Türk'ün haysiyet ve gurûruna yakışmayan kıymetler buhrânının, dolayısıyla da ahlâk sefâletinin mes'ûlü idiler. Farkında olsalar da, olmasalar da bu buydu.
Sayfa 152Kitabı okudu
Ne ki, târihi yazan el, toprağı, ırzı, nâmūsu, îmânı ve istiklâli uğruna açılan cihatlarla, zümre ve şahıs menfaatlerinin, kinlerin ve türlü hayvânî ihtirasların birikmiş olduğu bir tortuyu karıştırırken "Ben, ben..." demekten kurtulamamış insan oğlunun, iktidar hırsı buyruk ve saltanat şehveti uğruna göze aldığı vahşet ve gaddarlıklarını, o ırz ve îman uğruna girişilmiş ulvi cihatlardan ayırabilecek mi?
•İnsanoğlunun elindeki tek iktidar duadır.'
İsmet Özel
İsmet Özel
Reklam
Atatürk'ün Gençliğe Hitabesin de şu bölüm resmen günümüz için yazılmış; "Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr-u zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir." Günümüze göre Türkçeleştirirsek eğer; "Bu acı koşullar içinde iktidar sahipleri ihanet içinde olabilir. Hatta bu iktidar sahipleri, kişisel çıkarları uğruna işgalcilerle işbirliği yapabilirler. Ulus, bu tablo içerisinde harap olmuş olabilir." Ata'm ileri görüşlülüğü ile bilinir elbet.... Ve yaklaşık 100 yıl sonra günümüzde ki bu ahval...
...hepimizin bu bir tek adamın iktidar hırsına, öfkesine kurban edileceğimizi henüz bilmiyordum.
Denizdeki tek çoğul unsur dalgalar değildir. Ayrıca tek tek su damlaları vardır. Bunların yalnızca yalıtıldıklarında, birbirlerinden ayrıldıklarında damla oldukları doğrudur. Bu damlaların küçüklükleri ve tekillikleri güçsüz görünmelerine neden olur; damlalar neredeyse hiçbir şeydirler ve izleyende acıma hissi uyandırırlar. Elinizi suya sokun, çıkarın, damlaların tek tek ve güçsüz bir biçimde elinizden kayışını seyredin. Sanki bu damlalar, birbirinden umutsuzca ayrılmış insanlarmış gibi, acıma hissi duyarsınız. Ancak artık sayılamayacak kadar çok olduklarında, yine bir bütünün parçası olduklarında önemsenirler.
Denizin, çok değişken ve hemen hemen her zaman işitilebilen bir sesi vardır. Kulağa binlerce sesmişçesine gelen bir sestir bu. Bu sese sabır, acı, öfke gibi pek çok şey atfedilmiştir. Ancak bu sesin en etkileyici yanı ısrarcılığıdır. Deniz asla uyumaz; yıllar, on yıllar ve yüz yıllar boyunca, gece gündüz sesini duyurur. Gücü ve öfkesi, bu nitelikleri bir dereceye kadar taşıyan bir olguyu yani kitleyi getirir akla. Ancak denizin bir de kitlenin yoksun olduğu bir sabitliği vardır. Deniz her zaman oradadır; zaman zaman giderek gözden kaybolup yok olmaz. Varlığını korumak bir kitlenin, sonuçsuz da olsa en büyük arzusudur; bu arzu denizde gerçekleşmiş görünür.
Reklam
Denizin iç sınırları yoktur, halklara ya da ülkelere ayrılmamıştır. Her yerde aynı olan bir tek dili vardır. Bu nedenle onun dışında tutulabilecek bir tek insan yok gibidir. Bildiğimiz herhangi bir kitle türüne tam olarak denk düşemeyecek kadar kapsayıcıdır, ama durulmuş insanlığınimgesidir de; bütün yaşam onun içine akar ve o bütün yaşamı içerir.
Ormanın hiç de daha az önemli olmayan bir başka yönü çoğul hareketsizliğidir. Her bir ağaç gövdesi toprağa kök salmıştır ve dışarıdan gelecek hiçbir tehdit onu yerinden kıpırdatamaz. Direnci mutlaktır, bir milim bile kıpırdamaz. Kesilip devrilebilir, ama kaydırılamaz. Bu yüzden orman, hiçbir koşulda kaçmayan, belirli bir konum almış ve bir karış toprak vermeden önce son adamına kadar öldürülmesi gereken bir ordu simgesi olmuştur.
Bayraklar görünür kılınmış rüzgârdır. Bayraklar bulutlardan kesilmiş, onlardan daha yakın, renkleri daha çeşitli, göndere çekilmiş ve sabit bir şekil verilmiş parçalar gibidir. Sallanırlarken gerçekten alımlıdırlar. Uluslar bayrakları, sanki rüzgâr parçalara ayrılabilirmiş gibi, üstlerindeki havanın kendilerine ait olduğunu işaretlemek için kullanırlar.
Kum sürekli yer değiştirir ve bu yüzden bir kitle simgesi olarak akışkan ile katı simgelerin arasında yer alır. Kum deniz gibi dalgalar oluşturur ve bulutlar halinde yükselir; toz incelmiş kumdur. Kumun düşman ve saldırgan nitelikli bir şey olarak insanın karşısına çıkması, tehlike oluşturması da önemlidir. Sayılamayacak kadar çok, homojen parçacıklardan oluşan çölün tekdüzeliği, göz alabildiğine uzanması ve yaşamdan yoksun olması neredeyse yenilmez bir güç olarak insanın karşısında yer alır. Kum tıpkı denizin yaptığı gibi insanı boğar; ancak bunu denizden daha haince yapar, çünkü daha yavaştır.
1.500 öğeden 15bin ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.