İnsan Neyle Yaşar? bir oturuşta olmasa da online ders aralarında bir günde okuyabildiğim bir kitap oldu. Genelde kısa sürede okuduğum kitaplar, üzerinden zaman geçince fazla aklımda kalmıyor ama bu kitap için aynı şeyin geçerli olmayacağını tahmin ediyorum. Kitaptaki öyküler öteden beri duyduğumuz, ders çıkardığımız menkıbelere çok benziyor. İnsanın binlerce yıldır hayatın anlamının arayışı içinde olması belki de bu eseri zamanın ötesinde kılıyor.
*spoiler olabilir* Kitabın adını aldığı öyküyü “Hz. Hızır İle Hz Musa’nın Yolculuğu” hikayesine benzettim. Hikmetlerin sonradan ortaya çıkmasını özellikle.
“Surat’ın Kahve Dükkânı” isimli hikaye içlerinde en vurucu olandı. Kibir, ancak bu kadar etkileyici anlatılabilirdi.
“Üç Soru” isimli öykü bana göre içlerinde ,içinde yaşadığımızı anın kıymetini bilmek adına en ilham verici hikayeydi.
“İnsana Ne Kadar Toprak Lazım?” isimli hikaye de sonunu tahmin etseniz bile heyecanla okuyabileceğiniz bir anlatıma sahip. Yine de başta iki kardeş konuşurken köylü olanın tarafını tutup onun haklı çıkmasın istiyordum ben; sonunda zengin ve gösterişçi ablanın hiçbir zarara uğramaması beni biraz üzdü. *Spoiler sonu*
Rus edebiyatının talihsiz bir dehâsı: Puşkin
Ey güzel ülke! Uzak ülke.
Ey bilmediğim ülke!
Ne kendi isteğimle geldim sana,
Ne de soylu bir atın sırtındl
Beni bu yiğit delikanlıyı,
Gençliğin ateşi sürükledi sana.
Bir de başımdaki şarap dumanları..
Ataol Behramoğlu'nun çevirdiği, Nadir Göktürk'ün bestelediği Tanju Duru'lu, Emin İgüs'lü ‘’Ezginin
1) Arnolfini’nin Evlenmesi.
Jan Van Eyck ArnolfiniJan Van Eyck – 1389-1441 – HOLLANDA
Sanatçının bu resmi tarihi açıdan da bir ilk olma özelliğine sahip. Bu tablo, evlenme anının resmedilmesi nedeniyle, bir nevi ‘evlilik cüzdanı’ niteliğinde. Eseri bu kadar önemli kılan detay ise ayna. Duvardaki ayna, müthiş bir akis tekniğiyle anı
Talat Sait Halman'ın bu kitabı tamamen kendi çevirileri ve Faulkner'la ilgili kendi okuma deneyimleri ve yorumlarından oluşuyor.
Kitapta öncelikle yazarın ayrıntılı biyografisi yer alıyor. "Faulkner'ın Yaşadığı "adlı bu bölümde yazarın hayatı anlatılıyor. Halman'ın kitabın ikinci bölümü "Faulkner'ın Yarattığı" adlı bölümde
"Her insan hayatı hesaba sığmaz anlamlar taşır."
"Ah, bayanlar baylar, insan hiçbir şeyi, hiçbir kimseyi ciddiye alamayınca yaşamak ne kadar da hüzün verici!"
Milan Kundera'nın 1958-68 arasında yazmış olduğu yedi hikayenin birleşmesiyle oluşturulan kitap, aslında farklı yerlerde geçen bu iki cümleyle de özetlenebilir. Kundera'nın "yazarken en zevk aldığım romanım" dediği kitap bende aynı etkiyi uyandırmadı. Bunun en önemli nedeni kitaptaki karakterlerle ciddi anlamda bağ kuramamam oldu sanırım. Son bölüm olan "Edward ve Tanrı" parçasını çıkarırsak kitapta şaşırtıcı hiçbir şey yok. Kundera'da alıştığımız üzere, kimlik sorunları, cinsellik ve ikili ilişkiler yoğun bir şekilde işleniyor. Her bölümde de hayata dair önemli düşüncelerin yer aldığını söyleyebiliriz. İlk altı bölümde şahsen beni en çok etkileyen "Kolokyum" bölümü oldu. Beş karakterin de iç dünyalarını, olaylar karşısında tepkilerini çok hoş okuyoruz.
Son bölüm ayrı bir şekilde değinilmeyi hak ediyor, ayrıca güzel bir sinema filmine de ilham verebileceğini düşünüyorum... Bir köyde genç bir öğretmen olan Edward, daha sonra sevdiği kız, Tanrı, müdüre, mesleği ve vicdanı arasında kalıyor. Bu kısa öykü "Var Olmanın Dayanılmaz Hafifliği" gibi uzun bir romana da dönüştürülebilirdi, hoş olurdu bence...
Gülünesi AşklarMilan Kundera · Can Yayınları · 2014971 okunma