Ne Çekiniyorsun? "Ben Osmanlıyım" Demekten!
Çekinme! Senin ataların; ataların en şereflisi, en adaletlisi ve en medeniyetlisidir... "Osmanlı gibisi yok" derken taraflı gibi gözükebilirsin olsun hiç sorun değil... Ne mutlu! Tarafsızın taraflı gibi gözükmesi... Çünkü her millete nasip olmaz bu. Allah bu şerefi Türk’e nasip etmiştir... Her millet övünemez böyle geçmişiyle çünkü
Kalem ve Kılıç
Tûsi, İsmailî mezhebini terk ettiğini açıklamıştı.Tûsi artık İlhanlılar eliyle kurulan yeni rejimin fikri manada kurucularından biri olarak ahlak anlayışını kamu düzeni ve yöneten­-yönetilen ilişkisi çerçevesinde de değerlendirmiş böylelikle kuruluş sürecinde olan İlhanlı hakimiyetinin Müslüman tebaa gözünde meşrulaşmasına katkı sağlamış oluyordu.
Reklam
_İslam = Arapçılıktır. Asimilasyonla inananı araplaştırır. Her müslüman halk, araplaşmaya mahkumdur. Kuran’ın kendisi, Araplar için Arapça olduğunu söyler.(Şura 7) İnsanın tüm yaşantısı, giyimi, yemesi, içmesi, gezmesi, eğlenmesi, sevmesi, düşünmesi ve inanması “çöl bedevîlerinin kabile kanunu” ölçütlerine göre ayarlanmaktadır. İslamlaşarak milli
Son yüzyılda somut olanı sahiplenmek için uğraş veren insan, soyut bir yanının da olduğunun nihâyet farkına vardı. Bozulan dengeyi düzeltmek, kayan ekseni yuvasına oturtmak için bir başlangıçtı bu. Kalbin önemi, anlamı, mâna ve mefhumu birdenbire laboratuvarlardan sosyologların, siyaset bilimcilerin, mutluluk koçlarının, psikiyatristlerin ilgi alanlarına taştı. Gelinen noktada duygusal zekâyı yeniden inşâ etmeye çalışan, kalp sağlığını diğer hastalıkların önünde tutan bir moderniteyle kuşatıldık. Bilim tarihi boyunca bilincin merkezini beyin olarak gören tıp dünyası onun kalp olduğunu söylemeye başladı. En ileri teknoloji araştırmacıları bütün mesajların zihin yerine kalp tarafından anlaşılmak üzere kodlandığını itiraf ettiler. İnsan kalbiyle daha mutlu olduğunu keşfettiğinden beridir, ilim adamları her geçen gün kalbin bir başka yönünü şaşkınlıkla anlatıyor, hayranlıkla dillendiriyor. Ve sonuç: "İnsanın inanma ihtiyacı kalbine olan ihtiyacı kadar kalbindeki bir ihtiyacın da tezâhürüdür."
Sayfa 15
Kudüs İşte Böyle Kurtulur!
01- Müslümanlar, “Başımı veririm, imanımı vermem!” derecesinde kâmil imana sahip olacaklar. İslâmiyet’i tam öğrenip eksiksiz yaşayacaklar. “İslâmiyet, yaşam biçimi” olacak. Bir Müslüman camide neyse dışarıda da o olmalıdır; “Camide “Allah dostu”, “Cami dışında şeytan dostu” olamaz. 02- Sadece namaz kılmakla, oruç tutmakla, Müslüman olunmaz.
Osmanlı Devleti’ni Yıkan Güçler İle Türkiye’yi Bölmek İsteyen Güçler Aynı Yazar: Yaşar AKKAŞ Osmanlı Devleti 1299 yılında kurulduğundan beri Avrupa, Asya ve Afrika’da genişlemeye devam ediyordu. Avrupalılar Osmanlı’dan öyle korkuyorlardı ki çocuklarını bile “Türkler Geliyor!” diye korkutuyorlardı. Nihayet 1699’da başlayan 2. Viyana Kuşatması
Reklam
16 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.