Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bu nedenle ilişki ustalığı eylemden geçer.
İlişki sanatı başlıbaşına bir ustalık konusudur. Ustalığa erişmenin yegane yolu ise uygulamadır.
insanı doğru dürüst tanıma sanatını kavrayamadığımızdan kendi dışımızdakilere, yabancı kimseler gözüyle bakarız; bu da onlarla ilişki kurmamızı önler.
Reklam
Yumuşak başlı pek çok kişi, tehlikeli veya suiistimalci bir ilişki içinde olduklarını çok geç fark eder. Ruhsal ve duygusal radarları bozulmuş, kalplerini koruyacak yeteneklerini kaybetmişlerdir. ~ Henry Cloud
Sık sık rastlanan «büyük aşk diye anlatılan (çok- luk film ve romanlara konu olan) bir yalancı sevgi bi- çimi de putlaştırıcı sevgidir. Eğer kişi kendi güçleri- nin üretici bir biçimde dışarı taşmasıyla bir özdeşlik, bir Ben'lik duyacak düzeye gelmemişse, sevdiği kişi- yi putiaştırmak ister. Kendi güçlerine yabancılaşmış ve onları sevdiği
Sevgi aslında özgün bir kişiyle olan ilişki değil, sevgi bir tavır, sadece bir sevgi «nesnesine değil tüm dünyaya karşı bağlılığı belirleyen bir karakter yöne- limidir. Eğer kişi, sadece bir tek insanı sever ve onun dışındaki tüm çevresine kaygısız kalırsa, onun sevgisi sevgi değildir, ya alabildiğine bir bencilliktir, ya da ortak yaşam birliğidir. Hâlâ insanların çoğu sevginin yetiyle değil, nesneyle oluştuğuna inanmaktadırlar. Gerçekte bunlar «sevdikleri» kişiden başka hiç kimse- yi sevmemelerini, sevgilerinin yüceliğinin kanıtı oldu- ğunu sanırlar. Bu, yukarda sözünü ettiğimiz yanlışın bir eşidir. Çünkü kişi burada, sevginin bir eylem, bir ruhsal güç olduğunu görememekte, sadece tüm gerek- li olan şeyin doğru nesneyi bulmak olduğuna inanmak- tadır. Ve herşeyi buna bağlı olarak kendiliğinden olu- verecektir. Bu tutum resim yapmak isteyen fakat sa- natını öğrenmek yerine en uygun nesneyi beklediğini, onu bulduğu zaman, son derece güzel bir resmini ya- pacağını söyleyen kişinin tutumuyla aynıdır. Eğer ben, birisini seviyorsam, herkesi seviyorumdur, dünyayı, yaşamayı seviyorumdur. Eğer bir kişiye seni seviyo- rum diyebiliyorsam, sen de herkesi seviyorum, se- ninle tüm dünyayı seviyorum, sende aynı zamanda kendimi de seviyorum da diyebilmeliyim. Sevginin tek kişiye değil, herkese yönelik olduğu- nu söylemek, sevilen nesneye bağlı olarak çeşitli sev-gi biçimleri arasında fark bulunmadığı anlamını ver- memelidir.
'İtimat etmek.'
Başkalarına inanırken, bunu hiçbir belirlenmiş şart altında yapmamak anlamına geliyor. Kişi, birisine güvenmek için yeteri kadar tarafsız nedene sahip değilse bile ona inanır. Güvence gibi şeyleri sorun etmeden, kayıtsız şartsız inanır. Buna itimat etmek denir. İtimat etmenin tersi, şüphedir. Diyelim ki kişiler arası ilişkilerinin temeline 'şüpheyi' yerleştirdin. Hayatını başkalarından şüphe ederek yaşıyorsun - arkadaşların, hatta ailenden ve sevdiğin kişilerden şüphe ediyorsun. Bundan nasıl bir ilişki çıkabilir? Karşındaki kişi bakışlarındaki şüpheyi şıp diye anlar. "Bu kişi bana itimat etmiyor," diyeceği içgüdüsel bir anlayışa sahip olur. Sence o bakış açısıyla olumlu bir ilişki inşa etmek mümkün olabilir mi? Derin bir ilişki inşa etmemizi mümkün kılan şey, kayıtsız şartsız bir itimat temeli oluşturmamızdır.
Reklam
En önemli verme edimi, maddi şeyler değil aksine insana özgü dünyadan bir şeyler vermektir. Bir kişi bir başkasına ne verebilir? Sahip olduğu en değerli şeyden, yaşamından, kendinden bir şeyler. Bu, tabii ki kişinin yaşamını bir başkasına adaması anlamına gelmez içinde yaşattıklarıdır vereceği şeyler, sevinç- lerini, ilgisini, anlayışını,
Erich Fromm diyor ki çok ünlü Sevme Sanatı adlı kitabında: “İnsanlar şu aşamaya gelmeden düzgün bir ilişki yaşayamazlar. Sana ihtiyacım olduğu için seni seviyorum. Bu olmaz. Doğrusu; seni sevdiğim için sana ihtiyacım var.
Sayfa 89
Adler psikolojisinde, normal sosyal düşünceye aykırı unsurlar vardır. Etiyoloji ve travmayı reddeder ve erekbilimi benimser. İnsanIarın sorunlarını kişiler arası ilişki sorunları olarak ele alır. Ayrıca, onay görme arayışına girmemek ve görevlerin ayrılması da büyük bir ihtimalle normal sosyal düşünceye aykırıdır.
Sayfa 157 - pdfKitabı okuyor
Yasaların işlemediği tek bir hırsız vardır ve bu hırsız insanoğlunun en değerli şeyini çalar: Zaman..." der Napolyon. Etrafınız zaman hırsızlarıyla doludur. Arkadaşlarınız, sosyal medya, gereksiz dedikodu yapan insanlar, üretmek yerine tüketmeyi daha çok tercih edenler, sonu gelmeyen tartışmalarla tükenmiş bir ilişki... Gözünüze perde indiğinde çeşitli etkenlerle sizden neyin çalındığının farkında olamayabilirsiniz ama ruhsal ve bedensel olarak sizi tüketen ilişkiler ve alışkanlıklarınız farkında olmasanız da en çok zamanınızdan çalar.
Sayfa 166 - Destek yayınlarıKitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.