Anthony Burgess "İyilik içten gelir ve seçiliyor olmalıdır" Antony Burgess'in romanı Otomatik Portakal'ın dönüp dolaştığı mevzu tam olarak bu cümledir diyebiliriz. Roman bir distopyadır, insana dair bir umut
Karaladığım birkaç müsveddeyi burada paylaşacağım.
"Hoş bir hatıra zihni işgal ediyor. Hayır, işgal etmiyor, feth ediyor.
Gramafon çalıyor. Bir kafede bir şeyler içiyoruz. Benim saçlarım yağlı. Sen ne güzel yudumluyorsun suyu. Dudakların dikkat çekiyor, ince belin süzülmüş şişeden şöyle bir. Hayran olmamak elde değil. Sen gülümserken tüm masumiyetinle, Hafız-ı Şirazi'den mısralar geçiyor usumdan.
Bir kutu ilaç içtim az önce, diyorum, son yudumu almak üzere dikerken şişeyi sen kafaya. Boğazında kalıyor. Öksürüyorum. Sigaranın dumanı ciğerleri kirletmiyor gibi geliyor ilk defa. Garip bir halet-i ruhiye ama değil mi? diyoruz, geçiyoruz.
Kalkıyorsun, hesabı ödemek üzere salına salına yürüyorsun. Efil efil eserken rüzgar, elbisen hafif hafif takip ediyor seni. İngiliz atlarını kıskandıran zarifliğinle, hesabı öderken, dönüp reveransla selamlıyorsun beni. Gülümsüyorsun. Gülümsüyorum."
Herkese merhaba, Alexandra Dumas’ın muhteşem eseri üç silahşörlerden bahsetmek istiyorum. Hepimizin aklında aynı sorun bunlar dört kişi neden eserin adı üç silahşörler. İlkokulda çocuklar için hikayecik olarak okumuştum. Sonrasında Hasan Ali Yücel klasiklerinden tam metin olarak okuduğumu sanmıştım lakin Alfa yayınlarından beş cildi temin edince merakım arttı ve yeniden okumaya başladım ve iyi ki okudum diyorum. Bazı arkadaşların okuduğu herhangi bir kitabın bitmesini istemediklerini, çok güzel falan sözlerini ciddiye almazdım bu kadar abartmayın, şov yapmayın diye söylenirdim. İlk defa ben de söyledim bitmesini hiç istemedim ve serinin geri kalan kısmını okumak için sabırsızlanıyorum. Biliyorum bir çoğunuz hikayecik veya Hasan Ali Yücel klasiklerinden okudunuz ama size tavsiye tam metnini okuyun.
Üç SilahşörlerAlexandre Dumas · Alfa Yayıncılık · 20178,8bin okunma
Maç çıkışı akşam saatlerinde ilk defa sesini duyduğum yerdeyim. Gözümün önünde yine bir akşam saatinde arkadaşınla oturmuş , gözü yaşlı , dağınık saçlı ve yüzünde gülüş var.
Bir hayat yetmedi bana
Biliyordum birkaç kişiyim
Bunu başkaları da görsün istedim
İçimin aynalarını açtım yabancılara
Daha ilk soruda kıyamete uzanan
Rüzgârla, suyla oynadım, ateşle kaç defa...
Sevgi, kimseyle kıyaslanmaz bir aşktır. Sen benim dünyamda kimsenin yer edinemeyeceği aşkımsın. Kimsenin bilmediği geleceğimsin. Bu aşkın bizi nereye götüreceğini inan ben de bilmiyorum. Bildiğim bir şey varsa o da artık kendimi kimsesiz hissetmiyorum . Geleceğin geleceğime sarıldı. O, seninle anlam kazandı. Ben artık geleceksiz değilim değil mi? Artık hayatımda sen varsın buna inanmak beni mutlu ediyor. Bunu yaşayacak olmak beni gülümsetiyor. Oyunculuğun dışında ilk defa sürekli gülümsüyorum bunu kinle ve nefretle değil aşkla yapıyorum.
bakışları önünde, yazı masasının üstünde duran mavi vazoya takıldı. Vazo boştu, yıllardan beri bir yaş gününde ilk defa boştu. Korktu: sanki birdenbire bir kapı görünmeksizin açılmıştı ve başka bir dünyadan gelen soğuk bir esinti, sakin odasına akıyordu.