BİLGİ FELSEFESİ Felsefenin, insan bilgisinin kaynağını, sınırlarını, geçerliliğini ele alan dalına bilgi felsefesi denir. O, belli bir bilgi türünü değil de, bilen özne ile bilinen obje arasındaki ilişki ile ortaya konulan bilgi sürecini genel olarak ele alır; bu sürece giren tüm öğeleri inceler. İnsanın sahip olduğu akıl, sezgi gibi
Bağdat ve Basra, entelektüel hiziplerin birden çok tabanıyla beraber merkezi bir dikkat odağının yaratıcı kombinasyonunu sağlamıştır. Bu tabanlar, sarayın yanı sıra diğer aristokratik hamileri içermiştir; kütüphaneler oluşturan, yabancı metinleri çeviren ve ilgili Yunanca eğitimiyle birlikte tıbbın öğretildiği yardımsever hastaneleri ayakta tutan gruplar desteklenmiştir. “Kadim bilgi” tarafında, rakip mütercim grupları vardır: Bilgelik Evi’ndeki (Beytü’l-Hikme) Huneyn’in de aralarında yer aldığı Gundeşapur zinciri, Sabit ibn Kurra’nın ailesinin de aralarında yer aldığı Harran’dan yıldızperestler, Nasturi Hıristiyanlar, Sabiîler, Mecusiler ve Hindular, bu merkezde Müslüman himayesi altında buluşmuştur; ilk büyük Müslüman filozoflar el-Kindî ve Farabî, Bağdat’taki bu ağların merkezindedir. Basra, “İslami bilimler” cephesinde felsefi yaratıcılığın ilk merkezidir; Basra Camisi, Mutezileciler ve Eş’arîleri de kapsayan rasyonel teologların ortaya çıktığı yerdir ve Basra, gizli topluluk olan İhvân-ı Safâ’nın da merkezi olmuştur. Bu ağların, Bağdat’ta da Yunan falsafa yörüngesinde kolları vardır. İlk sufiler de dağınık gezginlerden oluşmalarına rağmen, en büyük etkilerini Bağdat’ta göstermiştir; Bağdat en ünlü ilk temsilcileri Bistâmî, Cüneyd ve Hallâc-ı Mansûr’a ev sahipliği yapmıştır.
Sayfa 607Kitabı okudu
Reklam
Bütün Yunanlılar ve benden önceki bütün filozoflar insanların eğilimlerinin hizmetkârlığını yaptı ve egoist bir mutluluk felsefesini yücelttiler; ilk kez saf niyeti ve bununla birlikte mutluluğa layık olma halini gösteren kişi benim.
Sayfa 55 - Kırmızı Kedi Yayınevi/5. Basım/2019Kitabı okudu
Meşşâîlik
İslam düşünce dünyasında Aristocu akımı ifade eden kavramdır. Doğu’da “felsefe” denilince akla ilk gelen düşünce ekolü Meşşailer ve Meşşailik akımıdır. İslam düşüncesi içinde doğa felsefesinin etkisiyle başlayan rasyonalist eğilimlerin sistemli hale getirilmesiyle şekillenmiştir. Bu akımın en önemli temsilcileri arasında İbn Rüşd, İbn Sina, El Kindi ve Farabi gibi filozoflar sayılabilir.
Sayfa 21
272 syf.
8/10 puan verdi
özümsemesinin tek yolu, sessizlik ve yalnızlığı önkoşul saymaktır...
~~~herkes, varlıklarının derinliklerinde, açlık çeken ruhlardır gerçekten. Önyargılı olmamalı~~~ I. KONFERANS: Gerçekçilik II. KONFERANS: Afrika'da Roman III. KONFERANS: Hayvanların Yaşamları 1. Filozoflar ve Hayvanlar IV. KONFERANS: Hayvanların Yaşamları 2. Şairler ve Hayvanlar V. KONFERANS: Afrika'da İnsan Bilimleri VI. KONFERANS:
Romancının Romanı
Romancının RomanıJ. M. Coetzee · Can Yayınları · 2004157 okunma
Gerek meşşaîlik gerek işrakîlik gerek tasavvuf, gerekse kelâm ekolleri, belli bir metafizik kurgu oluşturmuşlar ve bu kurgunun merkezine İslâm'ın tevhid inancı doğrultusunda Tanrı'yı oturtmuşlardır. Filozoflar, Aristoteles'in hareket etmeyen ilk hareket ettiricisini İslâm'a yaklaştırarak Tanrı'yı akıl ve ilke olarak konumlandırırken, kelâmcılar saltık kudret olarak yorumlamışlar, mutasavvıflar ise genel aşk olarak görmüşlerdir. Bu açıdan, Tanrı-evren ilişkisine yönelik tasarımlarında kimi farklılıklar bulunsa da, tanrı-odaklılıkta hepsi eşittir. Meşşaîlerin, işrakîlerin ve tasavvufcuların aralarında küçük farklar olsa da Plotinus'a dayalı sudûrcu-türümcü bir kuramda; kelâmcıların ise yine aralarında kısmi farklarla, Hint ve Yunan atomcluğundan beslenen töz-ilinek metafiziğinde karar kıldıkları görülür.
Sayfa 297
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.