Aslında zavallı halka masal anlatmaya ilk başlayanlar, bakın oldu olacak bunu da bir tarafa not edin, filozoflar oldu... Oysa halk eskiden dinden başka bir şey bilmezdi! Halkı eğitmeye başladıklarını ilan ettiler... Ah ah! ne de çok gerçek vardı açığa çıkarılması gereken! hem de ne gerçekler! Yorulmak nedir bilmeyen! Parıl parıl parıldayan! Hepimizin gözlerini kamaştırıyorlardı! Hah, işte bu! demeye başladı zavallı halk, işte bu! Tam da bu! Hepimiz bunun uğruna ölelim! Halkın tek istediği budur zaten, ölmek! Öyledir işte.
— Dostum, diye fısıldadı bana, zaman geçiyor ve hiç de lehime işlemiyor... Vicdanımda azaba yer yok, bu tür çekingenliklerden muafım, çok şükür!.. Bu dünyada zaten suçtan geçilmiyor... Saymakla bitmeyeceğini herkes anladı... Sorun devirdiğimiz çamlarda... Ve sanırım ben de onlardan bir tanesini devirdim... Hem de telafisi olmaz bir biçimde... —
Reklam
DOGA FiLOZOFLARI
Bu filozoflar doğada görülen değişiklikleri merak ediyordu. Her zaman geçerli kalacak bazı doğa yasaları bulmaya çalışmışlardı. Doğada olup bitenleri, anlatılagelen mitlere başvurmadan açıklayabilmek istiyorlardı. En önemlisi de, do­ğal süreçleri doğanın kendisini gözlemleyerak anlamaya çalış­ malarıydı. Şimşeği ve gökgürültüsünü, kışı ve ilkbaharı tanrılar dünyasındaki bir takım olaylarla açıklamaktan çok farklı bir şey bu. Bu şekilde felsefe dine bağlı olmaktan kurtuldu. Diyebiliriz ki doğa filozofları bilimsel düşünce yönünde ilk adımları atmıştır. Böylece daha sonra gelişecek doğa bilimlerini başlatmış oldular.
Sizlere sesleniyorum, insancıklar, yaşamın salakları, dövülen, haraca bağlanan, ezelden beri terleyenler, sizi uyarıyorum, bu dünyanın kodamanları sizi sevmeye başladıklarında, bilin ki sizi savaş salamına çevireceklerdir... (...) Aslında zavallı halka ilk masal anlatmaya başlayanlar, bakın oldu olacak bunu da bir tarafa not edin, filozoflar oldu... Oysa halk eskiden dinden başka bir şey bilmezdi! Halkı eğitmeye başladıklarını ilan ettiler... Ah ah! Ne de çok gerçek vardı açığa çıkarılması gereken! Hem de ne gerçekler! Yorulmak nedir bilmeyen! Parıl parıl parıldayan! Hepimizin gözlerini kamaştırıyorlardı! Hah, işte bu! demeye başladı zavallı halk, işte bu! Tam da bu! Hepimiz bunun uğruna ölelim! Halkın tek istediği budur zaten, ölmek! Öyledir işte. "Yaşasın Diderot!" diye böğürdüler, sonra da "Yaşa Voltaire!" Filozof dediğin böyle olur! Sonra da yaşasın zaferleri pek de iyi örgütleyen Carnot! Ve yaşasın herkes! İşte, hiç olmazsa zavallı halkı cehalet ve putperestlik içinde gebermeye mahkum etmeyen adam gibi adamlar!
Sayfa 84
Türk Filozof Ebu Nasr Muhammed el-Farabi (870?-950?)
Farabi'nin fikir alanı bü­yün bilgiyi kucaklıyordu. Böylece "bütün ilimleri tasnif eden, sınırları­nı belirleyen ve ilmin her bir dalını sağlam temeller üzerine inşa eden lslam alemindeki ilk isim" olmuştu. Rasyonel sorgulamanın daha da ileri gittiği alanı muhafaza edip hatta genişletirken özellikle maneviyata ayrılmış bir alanı teşhis etmiş olması büyük bir başarıydı. Bu sebeple lslam aleminde kendisine "Muallim-i Sani" (İkinci Öğretmen, zira ilki Aristo idi) denilmişti. Modern filozoflar ise Farabi'den ilk mantıkçı ve lslami neoplatonizmin kurucusu olarak söz etmektedirler. Tanrıyla il­gili olarak Vacib'ül Vücud (ilk varlık, varlığı zorunlu olan) mefhumunu geliştiren Farabi, doğrudan ya da dolaylı olarak Thomas Aquinas, Dan­te ve hatta Kant ile orta çağda yaşamış Yahudi düşünür İbn-i Meymun üzerinde önemli bir tesir bırakmıştır. Tüm dünyanın okuduğu Farabi hem Doğu'da hem de Batı'da orta çağ düşüncesinin prensiydi.
Sayfa 257 - Kronik KitapKitabı okuyor
Eski Yunan ve Roma M.Ö.5.yy'de Leucippus ve Democritus'la başlayan atomcu filo­ zoflar materyalizmin ilk türünü ileri sürdüler. Bu teoreme göre gerçeklik hareket halindeki, bölünemez parçacıklardan -başka bir deyişle boşlukta hareket eden atomlardan- oluşuyordu. Maddi par- 425 RUPERT SHELDRAKE çacıkların nesnelerin yüzeyinden her yönde
Reklam
883 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.