Batı Türkleri devletinin, yani Türkiye'nin ilk padişahı olan Tuğrul Beğ (1049-1063) tarihin en büyük kahramanlarından ve kurucularından biridir. Eserle hüküm vermek doğru ise, işte onun eseri olan Türkiye hâlâ dimdik duruyor. Tuğrul Beğ 1043 te Rey şehrine geldi. Orada Selçük hanedanı beğlerinin her birine buyruklar vererek her birinin
°°°
Toprakların asla sadece çamur değildir
Çünkü Kur'ân seni ve çevreni mübarek kıldı
Müminlerin ve Müslümanların ilk hıblesısın
Üç Harem-i Şerifin üçuncüsüsün
Ey Kudüs'un gölgeleri, cennetlerin cenneti
Sesini ve gür ezanlarını duyur bana
Zafer yakındır, Siyonist düşman ise bizden uzak
Kassam direnişçilerinin kalpleri iman ve sebat ile dolu
Ey Kudüs'ün gölgeleri ezanlarını duyur hana
Ben esir, sevdalı şehit
Demir parmaklıklar arkasından ezanına muhtaç
Ben ne seni satarım ne de düşmanla barış imzalarım
Ben Kudüs'ün Rabbi'nin dini ile dinlenmişim
Ey Kudüs'ün gölgeleri, ezan sesini duyur bana!
°°°
• İtalyan edebiyatının köşe taşlarından Dino Buzzati’nin ilk romanı olan Tatar Çölü, modernist edebiyata yapılmış en önemli katkılardan biri. Genç teğmen Giovanni Drogo, ilk görev yeri olarak Tatar Çölü’ndeki Bastiani Kalesi’ne tayin edilir. Uzun boylu kalmak istemediği bu sınır bölgesinde geçirdiği seneler ona, vaktiyle gözünde büyüttüğü zafer tutkusunun kofluğunu ve askerlik hayatının monotonluğunu öğretir. “Yaşamı boyunca beklediği an” bir türlü gelmez. Zamanla “sesi, ihtiyar sesine dönüşür”, “bakışları çok yaşlı bir adamın bakışları gibi sarımtırak ve camdan bir görünüş alır”. Varoluşun anlamsızlığı, boylu boyunca serilir önüne. Gündelik hayatın durağan ritmi, alışkanlıkların uyuşturucu etkisi ruhunun derinliklerine işlerken Tatar Çölü’nün sadece kendisinin değil aynı zamanda insanlığın sınır bölgesi olduğunu anlar. Edebiyatta Beckett, Camus ve Kafka’nın başlattığı varoluşsal sorgulamaya karmaşık bir boyut katan, zengin bir anlatı Tatar Çölü.
• Kitap başından sonuna kadar duygu yoğunluğu yüksek bir deneme ve adeta bir şiir gibi .İnsanın kendinden birçok şeyi bulabileceği bir yapıt.
Yaşamda değişime açık olmamız gerektiğinin açıkça göstergesi. Yaşama dair çok önemli mesajlar içeriyor.
• Herkese keyifli okumalar diliyorum ..!
Geçen yıl Japonlar kuruluşlarının 2600 üncü, bu yıl da Portekizliler 800 üncü yıl dönümünü kutluladılar. On dokuzuncu asra kadar kendi adalarında, kendi kendilerine, belirsiz ve silik bir hayat yaşayan Japonların 2600 yılında epeyce masal olsa bile tarihin gözü önünde kurulan, bütün hayatı tarihçe bilinen Portekiz'in 800 yılı büyük bir
“Batı karşısında birkaç yüzyıl bir ‘demir perde’ olarak kalmış olan Osmanlı toplumunun kapıları Avrupa’ya ilk defa, ardına kadar ve büyük bir samimiyetle İkinci Meşrutiyet adını verdiğimiz devrede açılmıştır.”
“Kaybetmekten korkma, kaybettiğinde değil vazgeçtiğinde yenilirsin.”
Bu sözlerle hatırlıyoruz Küba Devrimi’nin Comandante’si Che Guevara’yı. Küba Devrimi’nin önderi tabii ki Fidel Castro idi ancak tarihin sayfalarına altın harflerle yazılan bir savaş vardı, Santa Clara Savaşı ve o savaşın tartışılmaz bir Comandante’si vardı, Arjantinli Ernesto