Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bende öyle düşünüyorum....
"İnsanlara işkence yapmaktan hoşlandığını duydum" "_O zindanlara ilk girdiğimde on beş yaşımdaydım," dediğinde gözlerim irileşti, detay verecekti. Bu, bana güvendiği anlamına gelirdi. Yumruklarımı sıkıp derin bir nefes aldım. Zafer çığlıkları atmamak için kendimi zor tutuyordum. "'_Bundan keyif alıp almadığımı bilmiyorum ama oraya girdiğimde düşündüğüm tek şey, bir an önce uzaklaşmak oluyor. Ne yaptığımı umursamıyorum." Bir an için onun sistemden ve babasından hoşlanmama ihtimalinin yüksek olduğunu fark ettim. Öyle bir durum kesinlikle işime yarardı. "Son bir soru...." "Güç hayranlığın var mı peki?"
Sayfa 284 - Parola YayınlarıKitabı okuyor
Hepsinin mesleği yalnız öğretmenlik olan ve bu ulvî vazifeden başka iş görmeyen idealistler ordusuna sahip olduğumuz gün, ilk zafer borusunu çalacağız. Bu gayeye doğru yürürken muallimleri ilim ve irfan seviyelerine yükseltmeğe mecburuz.
Sayfa 114
Reklam
İtiyadi Suç/Zincirleme Suç
İtiyadi suçun oluşması için fiilin tekrarlanması şarttır. İtiyadi suçta fiiller ancak belirli bir yoğunluğa ulaştığında cezalandırılır. Oysa zincirleme suçta her suç birbirinden bağımsızdır ve ilk fiil işlendiğinde suç cezalandırılabilir.
Sayfa 526Kitabı okudu
Fransız Ordusu'nun 1812 yılında perişan olmasının nedenleri artık bizim için açıktır. Napolyon'un Fransız birliklerinin perişan olmalarının bir nedeninin Rusya'nın içlerine, uygun zaman geçtikten sonra, kış için hiç hazırlık yapmadan girmeleri; diğer nedeninin savaşın, Rus şehirlerinin yakılması ve Rus halkında düşmana karşı nefret
Sayfa 118Kitabı okudu
Zaferin anlamını hayatımda ilk defa kavrıyordum; demek ki korku yalnızca yenilgi getiriyor, zafer ise cesaret gerektiriyordu.
Hayata hayret nazarıyla bakmak ve böylece kâinatı ve insan nefsini saran güzelliği fark etmek, bu yolculuğun ilk adımı. Bu bir aşk yolculuğu ve “Zafer değil, sefer” ilkesine dayanıyor. Yolculuğun kendisinin ruhu aşka boyayacağını, o aşkla içimizin/ kalbimizin şeffaflaşacağını ve güzelliği aksettiren bir ayna olacağını ümit ediyoruz.
Reklam
"1944-1945 Irkçılık-Turancılık Davası" adlı tefrika da Orkun'un üçüncü sayısında yayımlanmaya başlamıştır. Tefrika, dava hakkında bire bir tanıklığa dayanan ilk teferruatlı çalışmadır. Derginin 7. sayısının (17 Kasım 1950) son sayfasında tefrikanın “kısım kısım ayrı arkadaşlar” tarafından yazılacağı, girişin Atsız tarafından
Mütarake Geceleri
Yıkılan bir yurdun harabesinde Öten baykuşları dinlemedin sen Zafer günlerinin zevki var sende Mazinin yadıyla inlemedin sen...
Zafer!" dediler. Erkekler evlerine dönmeye başladı. Gönderdiğimizden az kişi döndü. Yarısından azı. Kardeşim Yuzik ilk dönen oldu. Gerçi sakatlanmıştı. Onun da benimkinin yaşlarında bir kızı vardı. Dört yaşında, beşine basmıştı ... Kızım onlara oynamaya giderdi, bir keresinde ağlayarak geldi: "Gitmem bir daha." "Neden ağlıyorsun?" diye sordum. "Oleçka'yı (kızlarının adı Oleçka'ydı) babası dizine oturtuyor, okşuyor. Benim babam yok. Benim sadece annem var." Kucaklaştık. .. İki-üç yıl böyle geçti. Dışarıdan koşa koşa gelir: "Evde oynayayım mı? Babam gelirse başka çocukların arasında tanımaz beni. Görmedi ki hiç," derdi. Dışarı, çocukların yanına yollayamazdım. Sabahtan akşama kadar evde otururdu. Babasını beklerdi. Dönmedi babamız ...
Bildiğimiz Defne
Tefne dalı ilk çağlardan beri zafer sembolü sayılır. Eski Yunanlılar tefneyi kutsal bir ağaç olarak Apollon'a adadıktan sonra Yunanistan ve İtalya'da Apollon mabetleri çoğaldıkça tefne koruları da artmıştır. Eski çağda tefnenin büyüden, bulaşıcı hastalıklardan ve habis ruhlardan koruduğuna inanılırmış, ruh hastalarını iyi etmek için yanaklarına ve boynuna tefne yaprağı sarılırmış. Apollon rahipleri bir keramet buyuracakları zaman tefne yaprağı ve meyvesi yerlermiş. Peygamberler bir şehre girerken ellerinde bir tefne dalı tutarlarmış. Dökülen kanın kefaretini de tefne üzerine alırmış. Onun için Romalı askerler zaferle sonuçlanan harplerden sonra silahlarını tefne ile temizlerlermiş. Encam tefne, böylece işte zafer sembolü olmuş. Sofu Hıristiyanlar kiliselerdeki kutsal suya batırdıkları tefne dallarından üzerlerine su serperlermiş. Tefneye yıldırım da çarpmazmış!
Sayfa 213Kitabı okudu
Reklam
Zafer Çağlayan
1995-2007 arasında Ankara Sanayi Odası başkanlığı yaptı, 2007'de Akp milletvekili oldu, sanayi bakanı oldu, dış ticaretten sorumlu devlet bakanı oldu, ekonomi bakanı oldu. 17/25 Aralık yolsuzluk operasyonunda oğlu tutuklandı, bakanlıktan istifa etti, TBMM yolsuzluk komisyonunda Akp oylarıyla aklandı. Ancak, .. Rıza Sarraf üç yıl sonra ABD'de tutuklanınca, yeniden gündeme geldi. New York savcılığı tarafından Rıza Sarraf hakkında hazırlanan iddianamede, Rıza sarraftan 32 milyon euro ve 10 milyon dolar rüşvet aldığı, 300 bin lsviçre frangı değerinde saat aldığı öne sürülüyordu. 17/25'ten önceki röportajlarda, çok yoksul büyüdüğünden bahseden Zafer Çağlayan, "Converse ayakkabıyı Amerikan filmlerinde görürdüm, maddi durumum yeterli olmadığı için alamazdım, hayatımda ilk Converse ayakkabıyı 201O yılında alabildim" diyordu. Zafer Çağlayan'ın anca 2010 yılında alabildim dediği Converse 40 liraydı ... Bileğindeki Patek Philippe marka saat ise 300 bin lsviçre frangıydı! Eylül 2017 itibariyle, ABD'de devam eden Rıza Sarraf davasına sanık olarak eklendi, hakkında tutuklama kararı çıkarıldı.
Sayfa 251 - Kırmızı Kedi Yayınevi - Üçüncü Basım: Aralık 2017, İstanbulKitabı okudu
Günümüz insanını ne bilgisizlik ne doğa ne de hastalık öldürecektir. Şimdiki muazzam ve silahlı uygarlığı yok etmekle tehdit eden tehlike yine insanın kendisidir. "O her zamankinden iyi yaşayabilir, ama nasıl yaşaması gerektiğini her zamankinden daha mı az bilmektedir?" İnsan kim olduğunu bilmeden başka bir şeyden nasıl söz edebilir?17
Sayfa 28 - Fecr Yayınları: 811 / 1. Baskı: Mart 2024
Kvothe’yi anımsattı; çokça özlem.
Tenekecilerin önemli bir şeyler bildiği ilk sefer olmayacaktı. Bir hikayede olsa, zafer anlamına gelecek önemli bir bilgiyi yazana kadar yaşardı.
"Tek hatırladıkları, o duyguydu. O duygu da ilkbaharla aynı anlama geliyordu. İnsanın ilk görülen çimenlere, ağaçlardaki ilk tomurcuklara, gökyüzünün ilk mavisine cevabı. Şarkı söyleyen o cevap. Otlara, ağaçlara ve gökyüzüne değil, başlangıcın o büyük sezişine, zafer dolu ilerleyişe, hiçbir şeyin engelleyemeyeceği bir başarıya olan inanca cevap. Yapraklardan, çiçeklerden de değil, tahta iskelelerden, buharlı kükürtlerden, taş bloklarıyla cam levhalardan alıyorlardı o gençlik, hareketlilik, amaçlılık ve doyum duygusunu."
Nisan ayı olmuştu. 25'nci gün Çanakkale Boğazı'ndan geçmeleri engellenen İtilaf Devletleri, Arıburnu'na asker çıkardı. Mustafa Kemal, tümeniyle düşman birliklerini Conkbayırı'nda durdurdu. 25 Nisan 1915'te İngiliz ve Fransız kuvvetleri, Çanakkale'ye ilk çıkarma harekâtını başlattı, savaş bitmek bilmiyordu. Mayıs ayında, Arıburnu Türk kuvvetleri yeniden düzenlendi. Mustafa Kemal, Arıburnu Grubu Komutanlığı'nı üstlendi. 19. Tümen'in ilk hazırlıklı taarruzu gerçekleşti. Çanakkale cephesinden üst üste zafer müjdeleri gelmekteydi. Elindeki yetersiz kuvvetlerle Müttefik kolordularını durduran, onları denize kadar süren ve iki kez İstanbul'u kurtaran, aynı zamanda Türk ve Alman birliklerinin Müttefiklerin eline esir düşmesini önleyen bu kahramanın adı Enver Paşa'yı rahatsız etti. Mustafa Kemal'in İstanbul basınında ilk kez yayımlanan resminden rahat- sız oldu. Sansüre rağmen gazeteye Mustafa Kemal'in başarısını haber olarak koyan Tasvir-i Efkâr gazetesinin Başyazarı Yunus Nadi (Abalıoğlu) ve yazıişleri müdürü Abidin Daver Bey'di.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.