Görüngüler bize dolaysızca verilebilecek biricik nesnelerdirler, ve onlarda dolaysızca nesne ile ilişkili olan ise sezgi olarak adlandırılır. Ama bu görüngüler kendilerinde şeyler değildirler; tersine, yalnızca tasarımlardırlar ki yine kendilerinin nesneleri vardır—bir nesne ki artık bizim tarafımızdan sezilemez ve bu yüzden görgül-olmayan olarak,
Kazım Karabekir Paşa'nın hükümet işlerine karışmam hakkındaki görüşleri
"Her şeyden önce, ülkede milletin varlığını ve iradesini göstermek ve bunu sarsılmaz bir tarzda, Meclis'te temsil etmek gerekir. Bu da, ülkede milli bir ülkü etrafında kuvvetli bir örgüt kurmak ve bu örgüte dayanarak, Meclis'te bir grup bulundurmakla mümkündür. En güçlü kişilerin amacı bu olmalıdır. Halbuki, şimdiye kadar görülüyor ki, asıl olan bu görüşe önem verilmeksizin, az-çok kendinde yetenek görenler hemen hükümete geçmek hevesine, hırsına kapılıyorlar. Bu gibi insanların kurdukları hükümetlerin dayanakları, milli örgüte bağlı, Meclis'te güçlü bir grup olmayınca, yalnız saltanat ve hilafet makamı kalıyor. Bu yüzden Meclisler milli onuru ve gücü temsil edemiyor, milletin istekleri gerçekleşemiyor ve gerekleri uygulanamıyor. Bundan dolayı bizim için ilk ve en önemli ilke, önce ülkede milli örgütü kurmak, sonra da bu örgütten güç alan bir grubun başında, Meclis'te çalışmak olmalıdır. Hükümet kurmaya ya da kurulacak herhangi bir hükümete girmeye kalkışmakta yarar yoktur. Çünkü bu nitelikteki bir hükümet, vatana ve millete hiçbir yararlı hizmet göremeyen, hemen düşmeye ya da Padişah'a dayanarak Meclis'e karşı ve dolayısıyla millete karşı bir konum almaya mecbur olacaktır ki, birincisinde istikrarsızlık gibi büyük bir sakınca yaratacak, ikincisinde de milli egemenliğin aşama aşama yok hükmüne getirilmesine yol açmış olacaktır." Nitekim bildiğiniz gibi, fiilen de görüldüğü üzere, biz önce ülkede milli bir örgüt kurduk. Sonra Meclis'i topladık. Önce Meclis Hükümeti yaptık. Ondan sonra da hükümet yaptık.
Sayfa 86 - Yapı kredi yayınları
Reklam
Aslında binalarda nasıl bir merkez fikir arıyorsa, insanlarda da bir merkez içgüdü arıyordu o. Kendi hareketlerinin kaynağını biliyordu. Onlarınkini keşfedemiyordu. Aldırmıyordu ama. Başka insanları düşünme sürecini hiçbir zaman öğrenememişti. Yalnızca zaman za- man, onları neyin böyle yaptığını merak ediyordu. Dekanı düşünürken bir kere daha merak etti. Bu sorunun bir yerinde önemli bir sır saklı, diye düşündü. Keşfetmesi gereken bir ilke vardı.
pdf
147 syf.
·
Puan vermedi
kitaphaber.com.tr/akintiya-karsi-... Akıntıya Karşı Kürek Çekmek 12.07.2021 - Ülker Gündoğdu Akıntıya Karşı Kürek Çekmek “Her şeyin yegâne ölçüsünün para olduğu yerde adâletin ve refahın hüküm sürmesi imkânsızdır.” Thomas Moore Fikir nedir? Fikir akımı, değişimi sağlar mı? Fikir üretebiliyor muyuz? Çağın
Akıntıya Karşı
Akıntıya KarşıMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 2021318 okunma
Uygulamalar halkla birlikte olsun, bu uygulamalarla ilgili ilk ve en önemli ilke de “şiddetten uzak durulsun” olmalı. Hiçbir şey, devlet için, zor kullanmak suretiyle bileşenlerini bir araya getirip oluşturmaktan daha zararlı, hukuka ve yasalara daha aykırı, medeniyetten daha uzak ve daha vahşi değildir’
Sayfa 86
Diğer önemli bir noktayı da belirtmek gerekir. Kurtuluş çaresi ararken İngiltere, Fransa, İtalya gibi büyük devletleri gücendirmemek temel ilke olarak kabul edilmekte idi. Bu devletlerden yalnız biri ile bile başa çıkılamıyacağı kuruntusu hemen bütün kafalarda yer etmişti. Osmanlı Devleti’nin yanında, koskoca Almanya, Avusturya - Macaristan varken, hepsini birden yenip yerlere seren İtilâf kuvvetleri karşısında, yeniden onlarla çatışmaya varabilecek durumlara girmekten daha büyük mantıksızlık ve akılsızlık olamazdı. Bu zihniyette olan yalnız halk değildi; özellikle seçkin ve aydın denen insanlar böyle düşünüyordu. O halde, kurtuluş çaresi ararken iki şey söz konusu olacaktı. Önce, İtilâf Devletleri’ne karşı düşmanca tavır alınmayacak; sonra, Padişah ve Halife’ye canla başla bağlı ve sadık kalmak temel şart olacaktı.
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.