Bu alanda okuduğum ilk kitaptı o yüzden her satırı beni şaşırttı, bana bir şeyler öğretti.
Modern şehirlerde toplum yapısının bozuk olduğu buna karşın en iyi bozulmamış toplum örneklerini ilkel kabilelerde görebileceğimiz mitine karşı yazılmış bir kitap.
'Kültür her zaman toplumun yararına mıdır, zararına olduğu alanlar varsa o kültür ögesi varlığını nasıl devam ettirebiliyor?' sorusu etrafında gelişmiş bir sürü araştırma, çarpıcı örnekler..
Yapısının zorlama olduğu cümlelere rastladım, çeviriden mi yazardan mı bilmem ama çok daha anlaşılır kurulabilecekken dolaştırılmış bazı cümleler var onlar dışında akıcı okunabilirliği açısından da sıkıntı vermeyen bir kitap.
Okunmalı.
Hasta ToplumlarRobert B. Edgerton · Buzdağı Yayınevi · 2017578 okunma
Yıllar önce filmini izlediğim kitap, filme göre çok detaysız bir şekilde anlatılmış ama konu olarak filme esin kaynağı olduğu için yine de kitaplar candır :). Kitaba felsefi olarak yakşalırsam konuyu daha farklı anlatabilirdi yani doğar doğmaz yaşlı birisi olarak doğması da bi yere kadar kabul edilebilir ama hemen konuşmaya başlaması fln çok abartı olmuş. İlkel kabilelerde bile yıllar geçmesine rağmen konuşmayı bilmeyenler varken istediği şekilde doğsun bilim kurgu ürünü değilse yeni doğmuş birinin çok rahat kelimelerin anlamını bilmesi ve konuşması çok abartı olmuş bu da en çok dikkatimi çeken ayrıntıydı. Kitap zaten çok kısa hemen bititebilirsiniz okumanızı tavsiye ederim.
''Tüfek, Mikrop ve Çelik'' kitabının da yazarı Jared Diamond cinsel evrimin üzerine kalem aldığı çok çarpıcı bir kitaptı. Çiftleşme sistemlerinin gelişiminden, yavru bakımına; eş seçiminden, emzirmenin gelişimine; kızışma (yumurtlama-ovülasyon- belirtilerinin görünülebilirliğinden, eşlerdeki cinsel uyarım belirteçlerinin gelişimine kadar her taşın
Biraz eski biraz yeni kitap okumalarımda bu sefer çok taze yani Ekim 2018 tarihinde çıkmış bir kitapla buradayım. Yine kitabevleri dolaşmalarım sırasında 'yeni çıkanlar' rafında görüp
(yine kapak önemli) şöyle üstün körü bakmam ve almam bir oldu. Okuma fırsatı ancak bu zamana kaldı.
Mete Gündoğan'ın daha önce, yine yakın bir tarihte 'Narkoz'
Eğitim sistemindeki amaç bir şey öğretmek mi? Kişiyi eğitmek mi? Ya da hiçbiri. Eğitim ve öğretimden hareketle bazı şeylerin de aydınlatılmasında yarar var. Eğitmekten kastedilen; kendi amaç, felsefe, düşünce, inanç ve ideoloji çerçevesinde bir kalıp oluşturmak yani önce mengenede tutmak sonra fazlalıkları törpülemek. (mi)?
Eğer bir çocuk
“Hasta toplumlar kendi bireylerine o kadar çok acı verirler ki, birey o toplumdan kaçmak ister.Fırsatını bulduğunda da kaçar.” Bunun çeşitli örnekleri de var: ilkel kabilelerde bir insan, biraz daha az ilkel bir yer bulduğu vakit oraya kaçar. Berlin duvarı yıkılmadan evvel,insanlar hayatlarını tehlikeye atıp, duvarın üstünden atlayarak Doğu Almanya’ dan Batı Almanya’ya kaçıyordu. Demek ki orada rahat değil, demek ki o toplum hasta. Atatürk kendi toplumunu da hasta görüyordu.Haklıydı da, çünkü o dönemlerde, “bizim halimiz iyi değil,” diyen herkes dışarı baktı.”kendimiz içeriden nasıl düzeltiriz,” merakı yoktu. Dışarı bakanlardan ilki gericilerdi. “ Biz geriye giderek kendimizi tedavi edebiliriz. Biz çok eskiden toplumumuzun uyduğu ve mutlu olduğu zamanlardaki özelliklerini kaybettik, o döneme geri dönelim dediler. Bunu diyen din yobazları, tarihi yada dinin eski halini bilmiyorlardı.Bildikleri hurafe ve efsanelerden ibarettir.Gerçek tarih hakkında herhangi bir fikirleri dahi olmayan bu insanların dönmek istedikleri gerçek bir yerde yoktur.
Kuşkusuz ki Marksizmin ve diyalektik materyalizmin en büyüleyici yanı, ancak sonsuz bir devinimin iç çelişkileriyle çözümlenen bir kavrayışın toplum hayatına yansıması olan gelir dağılımında tutunduğu eşitlikçi yaklaşımıdır. Bu, Marksizmin kabul edilebilirlik boyutu en tartışmasız olan fikridir. Tabi bu yalnız bir fikir olarak kalmaz ve Marx,
Ataları hürmetle anarak onlara tapınmanın, tüm ilkel kabilelerde merkezi önemi vardır. Belki de ölmüşlerimizin davranışlarımızı pek çok açıdan yönettiklerini sezgisel olarak bilirler.
Ilkel kabilelerde insanların sevdiği ölen kişiye olan düşmanlık duygusu aslında, bir savunma mekanizması olarak ölen kişinin ruhunun onları öldürmeye çalışması gibi bir "yansıtmaya" dönüşmüştür