Ehl-i Sünnet’in tarifi sorusuna karşı İmam Mâlik; “Onların tanındıkları bir lakapları yoktur; ne cehmî, ne kaderi, ne râfızî.” ve İbn Hazm ise; “Ehl-i sünnet, Ehl-i hak diye andığımız insanlardır. Dışındakiler ise ehl-i bid‘at’tır. Dolayısıyla Ehl-i hak denen Ehl-i sünnet’i teşkil edenler, sahâbîler, onların yolundan giden tâbi“în, sonra ashâbu’l-hadîs ve onlara tâbi“ olup günümüze kadar nesil nesil ulaşan fakihler ile Şark’ta ve Garp’ta bu fakihlere uyan avamdır” demiştir (Esen 2012: 98, 119).
Şu halde Sünnîyet’in (Sünnilik) üç unsurunu şöyle tanımlayabiliriz:
1. Akâid-i Ehl-i sünnet ve cemaat (“akâid-i Hakk’a); daha geniş mânâda mezheb-i Ehl-i sünnet ve cemaat, en geniş mânâda sebîl-i müminin (müminlerin yolu): Müminlerin (cemaat olarak) birleştikleri ve yürüdükleri, dar mânâda dinde (akîdede) tutulan yol olarak milleti (ortodoksi), geniş mânâda dinde (din, şeriat, âdet) tutulan yol olarak sîreti (ortopraksi) ifade eden hakyol. Cemaat (Müminler), millet (ortodoksi) ile birleşir, sîret (ortopraksi) ile yürürler.
2.Ehl-i sünnet ve cemaat=fırka-i nâciye: Kur’ân-ı Kerîm’de “sebîlü’lmüminin” olarak tanımlanan bu hakyola (sünnet) ve yürüyenlere (cemaat) mensup olan/lar,
3.Ehliyet-i Sünnet ve Cemaat=Sünnîyet: Mezheb-i Ehl-i sünnet ve cemaat’e= sebîl-î müminîne mensup olmaktır (hüsn-i itikad).
4.Efendimiz “aleyhi’s-salâtü ve’s-selâmın hadislerinde kullandığı “bizden değildir” tabiri, bunları toplu olarak ifade eder. “Bizden değildir”, “bizim yolumuzda -müminlerin yolunda gidenlerden değildir” mânâsındadır.