Barbarlık Çağı
İşte, büyük Napoleon ve bugünkü Napoleon! İşte, sonsuz Kuzey Amerika Birliği! İşte size, bir karikatüre benzeyen Schlezwig-Holstein Prensliği!.. Uygarlık bizi nasıl yumuşatmış, görelim. İnsanların duygu çeşitliliğini artırmaktan başka işe yaramaz uygarlık. Duyguları çeşitlendikçe insan, kan dökmekten zevk almaya başlar hale geliyor.
Uygarlık ve Bilim Çağında İnsanKitabı okudu
“Cehennem, acı çektiğimiz yer değildir. Cehennem, acı çektiğimizi hiç kimsenin bilmediği yerdir.” “Bir anne-babanın en büyük suçu, çocuğunu tanımamak, anlamamaktır.” “Zeki ve gerçekten ciddi, Çalışkan kişiler, yaptıkları işin edebiyatını yapan, yücelten insanlardan hazzetmezler.” “Yalnızlığımız değerlidir; bir başkasını da hayatımıza, yalnızlığımızdan değerli olduğu ölçüde ve hak ettiği sınırlar dahilinde alabiliriz.” “Yetişkinler itaati büyümekle karıştırırlar; halbuki itaat, çocuğun en büyük ahlaksızlığıdır.” “ÇOCUK, dünyadaki en değerli varlıktır, çünkü yenidir, anne ve babanın birleşiminden olmasına rağmen onlardan ayrı olan, nitekim onlardan ayrı olduğu için ve onlardan ayrı olabildiği ölçüde değerli olabilen bir varoluş biçimini temsil eder.” “Evet, insan çocukluğudur.” “...bir insan en çok, kendi çocuğuna davranırken kimse o’dur.” “Birinin bir başkası üzerinde baskı kurmasının normalize edilmesi, ailede başlıyor.” “Acı, geçer; ama acı çekmiş olduğumuz gerçeği, hep bizimle kalır.” (çocuk) “...’öteki’, sizin kurduğunuz hayata eğreti şekilde uyması beklenen bir fazlalık, kendi hayatı olmayan pasif bir varlık, bir misafirdir.” “‘Kaç yaşında olursan ol, anne/babanın gözünde hep çocuksunuz,’ gibi sözler, çocuğun benliğine vaktiyle saygı duymamış anne/babanın çocuk büyüdüğünde de o benliğe artık kolay kolay saygı duymayacağı gerçeğini ortaya koyuyor.” “‘Senin karşında çocuk yok!’ diyerek, çocuğa karşı her tür muameleyi, yalanı, sınırlarına müdahaleyi, saygısızlığı, hatta istismarı da meşrulaştırmış oluyoruz aslında.”
Reklam
#okuduklarımdanNotlar Gençlik stratejik bir değişim içeren bütün düzenlerde güvenilir bir güç, kendisine dayanılan bir dinamizmdir. yeryüzünün her yerinde olan ve olacak bütün ıslahatlar, ihtilaller maksatlarını gerçekleştirmek için temel olarak gençlere güvenmiştir, güvenecektir. Gençlik İslam ile donanmış olduğu zaman önemli bir varlıktır. Fakat islamsız bir gençliğin Hiçbir önemi yoktur. Gençlik, İslam'la en güzel Nimet, en değerli varlık ve en sağlam binadır. Islamsız gençlik ise şerdir, beladır. Gençlik, islam'ın tabiatı imar için, diğer ideolojilerin ise beşeriyeti yok etmek için kullandığı bir güçtür. Bugün insan toplumları gençler ile doludur. Fakat bu gençlik boş, şaşkın ve dağınıktır. bir gençlik ki, şahsiyeti kaybolmuş maymunlar gibi taklit yapmaktadır. Bir gençlik ki, ahlakını yitirmiş hayvanlara daha yakın. Bir gençlik ki, erkekliği Azalmış eşcinselliğe daha çok meyleder eder olmuştur. Bir gençlik ki, şer ve azgın güçlerin askeri olmuş, küfür ve Şeytan gruplarının safına katılmıştır. Kadınlaşan gençlerden ne hayır beklenir ki? ne mutlu şerefli Müslüman gençlere.
ABİDİN NESİMİ 1911’de Bingöl'ün Kiğı ilçesinde doğdu. İlkokulu Mercan Sultanisinde, Orta ve Liseyi İstanbul Erkek Lisesinde okudu, Yüksek Öğrenimini İTÜ’nün (o zamanki adıyla Yüksek Mühendis Mektebi) Su Şubesinde yaptı. 1937-1949 yıllarında serbest çalıştı, 1949‘da Bayındırlık Bakanlığı hizmetine giren Abidin Nesimi evli ve 3 çocuk
Giriş: Gerçek Üzerine Düşünmek, Yazmak ve Okumak
Gerçek, rahatsız edici bir fazlalık biçiminde, yoksunluk olarak deneyimlendiği için içeriğinden çok biçimi ona yaklaşımın bir aracını sunar, içerik şaşırtıcı olabilir ya da yanlış anlamalara yol açabilir, ama eğer içeriği görüş alanından uzaklaştıracak, ve bunun yerine biçimsel paralellikleri göz önüne getirecek bir biçimde şeylere bakarsak, aralarında ortaya çıkacak boşluklar bize bir anlayış kaynağı sağlayabilirler. İçerik yerine biçim aracılığıyla dolaylı olarak sunulan örnek bir tartışma, Marx’ın meta fetişizmi kavramının, Freud’un rüya teorisiyle nasıl aynı biçimsel özellikleri taşıdığının anlatıldığı İdeolojinin Yüce Nesnesi'nin giriş bölümüdür. Marx’a göre meta, kökenlerini kendi silen bir varlıktır. Metayı üretmek için sarfedilen insan emeği, bir değişim nesnesi olarak onun değerini belirleyen şeydir; yine de o, tüketiciye kendisini bir emek ürünü olarak değil, kullanılabildiği kadar değerli bir nesne olarak sunar. Sonuç olarak meta, kendisini üreten güncel ekonomik ilişkilerin metayı kullananlardan saklanmasından türemiş yarı-büyüsel bir değer içerir. Benzer biçimde, Freud’un “rüya-faaliyeti” [dreamvvork] olarak adlandırdığı şey, rüyaya sebep olan arzunun bastırıldığı ve biçimi üzerinde yerinin değiştirildiği faaliyettir. O zaman rüya ve meta arasında kıyaslanan nokta, somut herhangi bir içerikle ilgili değil, her ikisinin de bilinçli algılayışımızda kaybolmasına ilişkindir. İkisi arasındaki bu biçimsel benzerlik, bölümün geri kalanında Marx’ın ideoloji nosyonunun mükemmel bir şekilde ele alınmasını sağlar, öyle ki bu bakışta bilinçdışı temel bir rol oynamaktadır.
Sayfa 21-2Kitabı okudu
EVRENİN POTANSİYELİ DELİLİ 'Ne kadar maharetli olursanız olun herhangi bir şeyden ancak o şeyin potansiyelinin imkân tanıdıklarını oluşturabilirsiniz. Bir şeyin potansiyeli, o şeyin olması mümkün olan bütün hallerini ifade eder. Örneğin bir kutudan çıkan legoları düşünün; bu legolardan oyuncak bir araba, bir ev, bir zürafa
Reklam
38 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.