Kitap başlarda bana biraz sıkıcı geldi, eskiden gazetelerde yazılan aşk fotoromanlarından birini okuyorum hissine kapıldım. hatta yarısına gelene kadar birkaç defa bırakmak istemişte olsam, yarım bırakmayı sevmediğimden devam ettim. İyikide devam etmişim. Sonradan (tabiri caizse, araba gibi devrini bulduktan sonra) çok güzel ilerlemeye başladı ve sonunda da öldürücü darbeyi vurdu. İnsan kendinden çok şey buluyor ve ders alıyor. Bende kendi payıma güzel dersler çıkarabildim. Bu yüzden antipatik Kahramanımız Kenan gibi, hocaya teşekkür borçluyum bende.
Yalnız değinmek istediğim farklı bir konu daha var, ki yazsam mı yazmasam mı? diye çok ikilemde kaldım. Şöyleki; Kitapta bazı yerlerde ve özellikle son söz kısmında, yazarın Yaratıcı ve evrenin vede İnsanın gelişimiyle ilgili sözleri (kendini bağlıyor ama yazmadan duramıyorum işte.)
Yarım doktor candan yarım hoca imandan eder demiş atalarımız. Gülseren hoca kendiside kitapta tasavvuf, mesnevi tarzında kitapları okuduğunu belirtmiş zaten ama işte benim takıldığım noktada burası işte. Çünkü tasavvuf, İslam'ın temel esaslarına hakim olmadan dalınacak bir deniz değil, İslam'ın temel esasları yerine felsefe altyapısı ve evrim teorisi gibi teorilerin üzerine tasavvufi bina kurmaya çalışınca güdük ve temelsiz bişey çıkıyor ortaya maalesef.