Ruh hekimlerinin en ünlüsü ve en seçkini Doktor Marrande,
üç meslektaşına ve doğal bilimlerle uğraşan dört bilgine,
hastalarından birini görmek üzere, yönettiği akıl hastanesinde
bir saat geçirmelerini rica etmişti.
Bir araya gelince dostlarına şöyle dedi:
“Size şimdiye kadar karşılaştığım en tuhaf ve en kaygı verici vakayı
Beynimdeki tek soru, gözlerimi açtığımdan beri "Neden böyle bir yaratık haline geldim ?" sorusuydu. Zaten hepimiz kendimizi sorduğumuz sorulara göre belirleriz. Tercihlerimiz sorularımızdan gelir... "Nasıl?" sorusunu soranlar gerçek hayatın gerçek uğraşlarını en iyi öğrenenlerdir. Bilimle, sanatla, dünyayı "Dünya"
Hepimiz kendimizi sorduğumuz sorulara göre belirleriz. Tercihlerimiz sorularımızdan gelir... “Nasıl?” sorusunu soranlar gerçek hayatın gerçek uğraşlarını en iyi öğrenenlerdir. Bilimle, sanatla, dünyayı “Dünya” yapan her branşla ilgilenirler. Siyasetçiler buradan çıkar. Çünkü kendilerinden öncekilerin nasıl yaptıklarıyla ilgilenip meşgul olmuşlar
"İnsanın bir kavram uğruna acı çektiğini, can vermediğini görürseniz korkun; çünkü bu özellik insanın temelidir. Bir tek bu özellik insandır. İnsanı : insan yapan özellik.
“Nasıl?” sorusunu soranlar gerçek hayatın gerçek uğraşlarını en iyi öğrenenlerdir. Bilimle, sanatla, dünyayı “Dünya” yapan her branşla ilgilenirler. Siyasetçiler buradan çıkar. Çünkü kendilerinden öncekilerin nasıl yaptıklarıyla ilgilenip meşgul olmuşlar ve akıllarına başka bir soruyu getirmemişlerdir... “Kim?” ya da “Ne?” ile başlayan sorular ise
Tanrı fikrinin ve buna bağlı olarak dinsel düşüncenin anlamlılığını sorgulamak başından beri önemli bir tartışma konusu olmuştur. Burada söz konusu argümanı şu şekilde formüle edeceğiz:
1) Var olan şeylere ait bizi ilgilendiren 3 çeşit özellik bulunmaktadır. Bunlar:
A. Ana özellikler
B. İkincil özellikler
C. İlişkisel özellikler
2)
Neymiş efendim zengin dindarlar cipe bineceklerine bu kadına yardım etselermiş, Ramazan sofralarına ayıracakları paraları böyle insanlara vermelilermiş. Dinden imamdan bahsedenler bu kadını niye görmemişlermiş. İnsanın ister istemez sorası geliyor: “Yahu mübarekler insanlık dindarlar be diğerleri diye ikiye mi ayrılıyor? İyilik, hoşgörü, vicdan, diğerkamlık sadece dindarlara mahsus bir özellik mi? Bu özellikler insan olan varlığın genelime ait değil midir? Bu kadının yoksulluk nedeni ile ölmesi sadece dindarları ilgilendiren bir şey midir? Siz yorum yapan 100’e yakın adam kendinizi bu kadından zerre miskal mesul hissetmiyorsunuz değil mi? Sorumluluğunuz dindarlara havale ederek komik duruma düştüğünüzün farkında mısınız? İnsan olmak nedir? Misal siz attığınız her adımda insan kalmayı başarabiliyor musunuz?”
O kadın o şekilde öldüyse bu konuyu dindarlık üzerinden değil insanlık üzerinden konuşmalıyız. Somali’de ölen çocukları da öyle... Susuzluktan ölen yaşlıları da... Mazlumun nasıl dini, ırkı, kökeni yoksa merhametin, vicdanın da dini, ırkı, kökeni yoktur.
Beynimdeki tek soru, gözlerimi açtığımdan beri "Neden böyle bir yaratık haline geldim?" sorusuydu. Zaten hepimiz kendimizi sorduğumuz sorulara göre belirleriz. Tercihlerimiz sorularımızdan gelir... "Nasıl?" sorusunu soranlar gerçek hayatın gerçek uğraşlarını en iyi öğrenenlerdir. Bilimle, sanatla, dünyayı "Dünya"
Büyük beyin, insanları diğer primatlardan ayıran ayırt edici bir özellik olmakla birlikte, insanları benzersiz yapan şey tek başına beyin büyüklüğü değildir.
İnsan beyninin benzersizliği daha çok beyinde genişleyen özel alanlar ve bu alanlar arasındaki bağlantıların yoğunluğunda yatar.