“İnsanın bir şey istemesi, arzu ettiği şeye doğru uzanması güzeldir, ancak onu avuçlarının içine alması felaketi olur bazen.
Çünkü önemli ve güzel olan varış noktası değil, yolun kendisidir.”
Kış
Elif kocası hapse girince oğlu Hikmeti babanesine bırakıp bulduğu işte çalışmak için evden ayrılmıştı tek düşüncesi şiddet gördüğü kocasından boşanıp oğlu ve kayınvalidesiyle huzur içinde yaşamaktı.
Bulduğu işte 6 ay çalışıp para biriktirip köye dönmekti ilk başlarda düşüncesi fakat kocası hapisten çıkıp onun izini bulduğunda patronu Sefa sayesinde ayrılabildi kocasından kocası Hikmeti dini bir yurda verip ortadan kaybolduğunda Elif oğluna okul bittikten sonra onu ordan alacağını söyleyip biraz daha dişini sıkmasını istedi oğlundan tatillerde oğlunu arayıp soruyor telefonlada sık sık konuşuyorlardı.
Bu arada Sefa ile aralarında ileriye yönelik ilişkileri başladı mutluydu Elif huzurluydu,seviliyordu.
Ta ki oğlunun başına gelen felaketi öğrenene kadar
Bakalım onları neler bekliyor bu süreçte
Offf ilk defa göğsüm sıkışarak bir kitabın sonunu getirdim bu kitabı mutlaka herkes okumalı okumalı ki bazı gerçekler gün yüzüne çıksın. Artık yapılan ahlaksızlıklara her bireyin her aklı başında olan insanın karşı çıkması en büyük insanlık sorumluluğudur. Böyle bir şeyin affı yoktur olamazda ve yazarımızın kitabın son sayfasına yazdığı gibi bende diyorum ki sizleri kurtaramadığımız için çok üzgünüm çocuklar
KışEmine Supçin · A7 Kitap Yayınları · 20209 okunma
Bir insanın yalnızlığı üzerine söylenecek o kadar söz vardır ki! O kadar büyüktür ki yalnızlık. O kadar kalabalıktır ki. Dünyayı dolduran canlılardan uzak bir hayat yaşamak ya da binlerce bedenin arasında olup hiçbirini dinlemeden ilerlemek. Hepsi de, yalnızlığın türleridir. Hapishanelerdeki tek kişilik hücreler, bazılarını delirtip kendi isimlerini bile unuttururken, bazılarını da Tanrı'ya dönüştürür... Ama ne olursa olsun, önemli olan tek şey pişmanlıktan arınmaktır. Kendini yalnızlık okyanusuna can simidi olmadan, boğulmak üzere bırakmış bir insan, içindeki dibe sürüklenirken devirdiği her metrede sonsuz huzuru hissetmeye başlamışken, eğer tek bir salise pişmanlık duyarsa yalnızlığından, tek bir salise tereddüt ederse tercihinden, işte o an kişinin felaketi başlar. Panik acıyı getirir.
insanın felaketi yüzüne yansıyor herhalde. silinmiyor yüzümden bu bedbahtlık izleri. yüzümü kaç kere yıkarsam yıkayayım değişmiyor alnımdaki çizgiler, gözümdeki kanlı damarlar yok olmuyor.
Yine ustalığını konuşturmuş, detayları ince ince işlemiş Fitzek. Arka kapağı okuduğumda hiç tanımadığı komşusuna ait olan bir paketi teslim aldığında bir insanın başına en fazla ne gelebilir ki diye sormuştum kendi kendime, bir sürü felaketi de beraberinde getirdi bu paket. Kesinlikle filmi çekilmesi lazım bu eserlerin, gerilim hayranı insanlara şiddetle tavsiye ettiğim bir yazardır kendisi. Okuyun, okutturun :)
"...zaten bu insanlar kendi kendine konuşmanın bir tür delilik olduğunu sanıyordu. Hâlbuki bu, insanın herhangi bir duygu anında içini dökmesini, böylelikle rahatlamasını sağlayan; meydana gelebilecek bir felaketi ya da pişmanlığı önleyen harika bir etkinlikti."