José Saramago 'nun en ünlü romanlarından birisidir. Jose Saramago'nun müthiş bir gözlem gücüyle betimledigi bu kaotik dünya, insanın karanlık yüzünün simgesi.
Körlük, ürkütücü bir roman, beklenmedik bir felaketi yaşayan bir toplumun nasıl çöktüğünün, nasıl bencilleştiğinin ve değer yargılarını yitirdiğinin hikayesi. Romandaki HİÇBİR KAHRAMANIN ADI YOKTUR, HERKES SIFATLARI İLE ANILIR. Kitaptaki kahramanların gerçek isimleri yoktur. Bunun nedeni de yine aynı şekilde evrensellik taşıyan konuya bağlı kalmaktır. Kahramanlar, sıfatları ile anılmaktadır. Örneğin göz doktoru, doktorun eşi, koyu renk gözlüklü genç kız, oto hırsızı, gözü siyah bantlı yaşlı adam, ahlâksız körlerin şefi.
NOKTA VE VİRGÜL DIŞINDA HİÇ NOKTALAMA İŞARETİ OLMADAN YAZILMIŞTIR.
Kitaptaki olayların geçtiği yer belirsizdir; adı verilmemiştir. Bunun nedeni, yazarın evrensel konulu bir yapıt oluşturmak istediği için bu ağır, korkulu, ahlâkî değerlerin çöktüğü ortamı herhangi bir mekândan soyutlamıştır.
Körlüğün salgın bir hastalık gibi yayıldığı bir toplumda korku ve paniğin hakim olması sonucu ahlaki değerlerin çökmesidir. Kitaptaki olaylar, adı bilinmeyen bir ülkenin adı bilinmeyen bir şehrinde geçer.
KörlükJosé Saramago · Kırmızı Kedi · 2022104,2bin okunma
İnsanın en büyük felaketi duygusal olması değil, duygu ve hislerinin esiri olmasıdır. Romantizm rüzgarları, tekneyi sarp kayalıklara çarpan bir afet gibidir.
"O vakte kadar buna pek ehemmiyet vermeyen Şinasi, ilk defa olarak alındı. Zaaf anlarında, insanın can sıkıcı bir vakıayı tahsis edemeyerek umumileştirmesi ve bir felaketi aynı seri içindeki bütün menfi ihtimallere teşmil ederek hepsini hakikat gibi görmesi yüzünden Şinasi de, Neriman'ın arkadaşı tarafından davet edilememesinin hususi sebeplerini araştıramıyor, bütün Darülelhan kızlarının kendisinden hoşlanmadığını zannetmeye kadar varıyordu."
Kendini yalnızlık okyanusuna can simidi olmadan, boğulmak üzere bırakmış bir insan, içindeki dibe sürüklenirken devirdiği her metrede sonsuz huzuru hissetmeye başlamışken, eğer tek bir salise pişmanlık duyarsa yalnızlığından, tek bir salise tereddüt ederse tercihinden, işte o an kişinin felaketi başlar. Panik acıyı getirir. Bir kuş gibi suyun içinde süzulen vücudu çirkinleşir, gerilir, kıvrılır, kontrolsüzce kasılır. Ve tercih ettiği yalnızlığın içinde kaybolmaktan korkan insanın en büyük acısı olan deliliğin başladığı noktadır.
Meursault kadar umursamaz olmayı düşündüm. Düşünce yapısıyla insanı rahatlatan ama bir yandan da kızdıran bir roman karakteri. Hem kendinden çok emin, hem de topluma karşı bir aidiyet duymadığı için çekincesiz. Bu çekincesizlik ise yolun sonunda kendisi için felaketi doğuruyor. İnsanın topluma yabancılaşması, kendine yabancılaşmasıyla başlıyor. Olay yine dönüp dolaşıp insanın özünde bitiyor.
Toplumun sırf bir ölüm üzerine verilen tepkilerden bile bireyi nasıl yargıladığını, duyguların adalet kavramına etkisini ve sosyal normların nasıl da bizi toplum içinde şekillendirdiğini tekrar görmüş olduk.
(Spoiler)
Kafamda sürekli Mersault’un daha bilinçli bir umursamazlık ile hayatta kalabileceğini düşünüp durdum. Sonra bunun olabilitesini sorguladım. Gerçekten de bilinç işin içine girince umursamaz olunabilir mi? Ya da umursamaz olmak için bilinci bir kenara mı koymak gerekir? Felsefe 101 ile işin içinden çıkamadım, hoşgeldin paradoks…
.
️Sadece kırk ailenin yerleştiği kimsenin bilmediği bir Ada'da başlıyor hikaye.
.
Bu Ada'da insanlar huzur ve eşitlik içinde yaşıyorlar. Buradaki yaşam hayatın bütün sitresinden uzak, politik ve siyasi çekişmelerin dışında bir yer.
.
Daha sonra bir Albayın Ada'ya gelmesiyle ada yaşamındaki düzen ve huzur bozulur. Kişisel keyif uğruna doğaya verilen zararı, korkunun insan üzerindeki etkisini, yanlışı başka bir yanlışla düzeltmeye çalışmanın felaketi anlatılıyor.
.
Ada'da yaşayan canlıların öldürülmesi okurken gerçekten üzücü insanoğlu neden bu kadar bencil bunu belki de hiç bir zaman anlayamayacağız.!
.
ilk 30 sayfada adapte olamadım bir türlü kitaba, ama sonra hikayeye öyle bir kaptırmışım ki ne ara bitti anlamadım.
.
Keyifli bir kitap çünkü insanın benciliği yüzünden doğaya verilen zarar hikayeleştirilerek bu kadar güzel anlatılabilir. Tüm canlıların doğada bir yeri var.
.
İnsanoğlu olarak yaşam hakkı olan canlılara bunu çok görüyoruz. Herşey yerinde güzel çiçek dalında, kuş yuvasında. Bu satırlar da farkındalık anlamında gayet güzel anlatılmış o yüzden keyifle okunan bir kitap.
.
#okudumbitti #
.