Bir felsefeci ile ilgili bir şeyler okuyordum.
O şöyle yazmış: "Eskiden tek bir çürük elma bir kasa sağlam elmayı bozabiliyorken, bir sağlam elma bir kasa çürük elmayı neden sağlam yapamıyor diye düşünürdüm.
Ayrıca çiçek hastası bir adam bir grup sağlıklı insanın yanına vardığında sadece varlığının bile birçok sağlam insanı hasta ederken
Bir şeyi yarım bilmektense hiç bilmemek daha iyidir; bir kısmını bileceğine hiç bilme daha iyi.
Bir şeyi yarım bileceğine hiç bilme daha iyi. Neden?
Sıradan mantık şunu söyleyecektir: Hiç bilmemektense en azından bir şey bilmek daha iyi. İşin gerçeği hiç de öyle değil.
İşe yaramaz bir şeyi bilmek senin içinde büyük bir üzüntü, bir çaresizlik,
Çoğu kez masumiyetin getirdiği güvenle başlayan yaşam, acımasızca üstüne gelen hayat olayları sonucu yerini kurnazlıkla giden bir güvensizliğe bırakır. Bu, insanı korkutur ve bencilleştirir. Bencilleşen insanın ihtiyaçları artar ve ihtiyaçlarının tutsağı olur. Oysa tek başınalığın özgürlüğünü ve seçkinliğini anlayabilirsen ihtiyaç duymadan sevmeye başlayabilirsin yeniden. "Beni istediğim gibi sevecek mi? Beni seviyor mu?" soruları yerini, "Ben istediğim gibi seviyor muyum? Ben sevebilecek miyim?" sorularına bırakır.
İnsanın düşünce dünyası, toplum içerisindeki konumu, kimliği ve temsiliyeti ne ise, tercih edeceği kılık ve kıyafette onunla uyum içerisinde olmalıdır. Yoksa karşıdakine yanlış bir izlenim verilmiş olur.
“Son dersimizde deneyciliği tartışmıştık. Bugünse tam tersini, akılcılığı ele alacağız. Deneyciler bilginin sadece duyularımız yoluyla elde edilebileceğine inanırken, akılcılar bazı gerçeklerin içkin olduğuna, yaratılışla geldiğine ve akıl yoluyla erişilmesi gerektiğine inanır. Onlara göre bilginin kaynağı deneyimler değil, akıldır. John Locke
Bir insanın suç işlemeye fırsatının olmaması o insanı temiz yapmaz. İnsan, bir şeyi yapma imkanı varken kötülüklerden uzak durabiliyor ya da iyilik yapabiliyorsa o zaman iyi insan olur
Fütuhat-ı Seyyid Muhammed Ruhi
Esmaül Hüsna 2 cilt 211 212 ve 213 sayfalar
ya Musavvir İsmi Şerifi
ibadet sadece yapıldığı yerde kalmaz
Ay'ın doğuşu ve batışı arasındaki hikmetler Cenabı Hakk'ın tasviri dairesinde meydana gelmiştir.
Cenabı Hak Dünya'yı da insanın yaratılışındaki tasvire uygun olarak yaratmıştır.
Tasviri
Fütuhatı Seyyid Muhammed Ruhi
Esmaül Hüsna 2 cilt 186 187 ve 188 sayfalar a Musavvir İsmi Şerifi
Ruhun önündeki engeller
Cenabı Hakk'ın Ya Musavvir İsmi Şerif'inde saklı tecellilerden bir tanesi meyil yani yönelim tecellisidir. Allahu Zülcelal insanı tasvir ederken tasvirin yönelimini de yaratmıştır.
Her tasvir edilen şeyin yönelimi
Futuhati Seyyid Muhammed Ruhi
Esmaül Hüsna 2 cilt 214 215. Sayfalar ya Musavvir esmasi
Hayal aleminden gelen pırıltılarla
Hayal ve tasvir birbirine çok yakın fakat birbirinden ayrı olan iki konudur,
İnsanların bunları karıştırıyor olmasındaki sebep gönül ve akıllarının karışık olmasından dolayıdır ki, bugün hem Avrupa İlmi'nin hem de
"Geleneksel toplumlarda davranışların çoğu diğer insanların beklentilerini karşılamak için yapılır. Dostlar, düşmanlar ve insanın önem verdiği diğer kişiler onun benliğini biçimlendirirler.
Çağdaş toplumlar ise insanın varoluşundan haberdar olabilmesine ve kendi iç yaşantısı doğrultusunda davranmasına öncelik tanır. Bir başka deyişle, bir insanın gerçek kimliği, yaşadığı olayların ne olduğuna değil, o olayların kişi tarafından nasıl yaşandığına göre belirlenir.
Kendisini geleneksel değerlerle yönetmeye alışagelmiş insanlar birden bundan yoksun bırakılıp kendi varoluş sorumluluğu ile yüzleşmek zorunda kalırsa "kimlik bunalımı" denilen olgunun yaşanması da kaçınılmaz olur.
Hızlı toplumsal değişimin oynak koşulları insanı çabuk karar alma zorunda bırakır. Oysa özgürce seçim yapma konusunda Çağdaş dünyanın koşullarına hazırlıklı olmayan kişiler ancak, alışılagelmiş, onaylanacağı önceden belirlenmiş, kurallara uygunluğu saptanmış kararları verebilirler.
Bu, bir üst otoritenin (baba, kurum, töre, Tanrı) kararlarını yinelemekten öteye gitmeyen, esneklikten ve yaratıcılıktan yoksun bir olgudur. Dolayısıyla, alışılagelmişin dışında bir durumla karşılaştıklarında paniğe kapılmaları da doğaldır.”