Yağmurdan iki damla, kulaklarında küpe;
saçlarında sarhoş ikindi esintileri;
aysız gecelerin dantelleriyle örülü kirpikler;
dudaklarında pembe kanatlı bir kelebek;
tenin sabah güneşinde buğday rengi:
gözlerinde kıvranan derin siyahi istek...
Biraz eğ başını, hafifçe gülümse, oldu.
Işık uygun, harika bir fotoğraf olacak bu;
bir de fonda şu cüzzamlı yeryüzü olmasa!
Ah, kurumuş deniz toprağındaki gümrah baca!
Ah, aç yolcuları taşıyan ekmekten tekne,
yine de seviyorum seni sakın kıpırdama.
"Bazen, bütün akşam, hayallere dalana kadar oturuyorum burada, ama bu gece, her şey bu kadar siyah ve ciddiyken, en aptalca hayalin lafı bile titretmeye yetiyor beni."
Şimdi ise tutsağım. Bir hücrede prangaya vurulmuş bedenim; ruhum bir tek düşünceye hapsedilmiş. Korkunç, acımasız, yürek yakan bir düşünce! Artık önümde tek bir düşünce, tek bir yargı, tek bir gerçek var: İdama mahkûm olmak!
Ramazan Işık
@Stpetersburglu
·
12 Ekim 2023 22:00
Genç ve zengindi ruhum, düşlemlerle doluydu. Yaşamın sert ve ince kumaşını bitmek bilmeyen karmaşık motiflerle işleyen ruhum bu düşlemleri, düzensizce ve ara vermeden gözümün önüne sıra sıra sermekten zevk alırdı.
Kurye aradı, banka kartımı adrese teslim için
Ben de işteyim tabii o sıra, neyse ki adam sokak komşummuş, iş çıkışı gel vereyim dedi
Ah hayat, keşke daha mühim konularda doğru anda doğru şans vaat etsen
Her şey nasıl birbiri içinde erimiş gibi. Şu anda şu kayığı denizden ayırmak mümkün müdür? Parmakların ele bitiştiği gibi bu yumuşak sulara yapışmamış mı? İnsan nasıl olur da şu karşımızdaki ışıkların küçük bir hareketle söndürülebileceğine inanır? Bulundukları yere ebediyen mıhlanmış gibi durmuyorlar mı?.. Ve biz... Kendimizi bu geceden ayırmaya muktedir miyiz? Fakat ne garip, şimdi küreklere sarılarak sahile dönmeye ve insan kokan sokaklardan geçerek evlerimize gitmeye mecburuz. Hatta bunu hemen yapmamız lazım. Çünkü vakit geçti. Sevgili teyzelerimiz, amcalarımız var...” Burada ağlar ve haykırır gibi bir sesle devam etti: “Dostlarımız, âmirlerimiz, işlerimiz, derslerimiz var... Allah kahredesi hayatımız var!..”
Bizler, her gördüğümüz fenalığın ve rezaletin bir parçasını ruhumuzda ebediyen beraber taşımaya mahkûm insanlar, onun yanında ne kadar zavallı ve küçük şeyleriz...
Zannediyorum ki, tasavvuru bile baş döndüren bir süratle hiç durmadan koşup giden bu hayat ve bir avuç toprağının bile doğru dürüst esrarına varamadığımız bu karmakarışık dünya beni bir buğday tanesi, bir karınca gibi ezip geçiverecek...