Franz Kafka
Merhabalar Arkadaşlar
Kafka'yı ~1 yıl aradan sonra Dava ile okumuş bulunuyorum.
Eser benim için modern edebiyatın en karmaşık ve derinlemesine anlatılarından birine sahiptir demek hiç abartı kaçmayacaktır.
Kitap, ana karakter Josef K.'nın gizemli bir dava ile suçlandığı anda yaşamının nasıl altüst olduğunu anlatıyor.
Stefan Zweig
Hayatını bizzat kendi elleriyle sonlandıran bir yazar olarak Zweig, okuyucuyu ancak bu kadar avuçlarının içine alabilirdi.
Başlıkta da belirttiğim gibi, adeta öyküyü yaşatıyor insana.
Eser, 1. Dünya Savaşı döneminde geçiyor ve Zweig'in de yaşadığı o dönemde kendi hayatından parçalar taşıyor.
Eserin konusu ise savaş karşıtı bir adamın kendi ülkesindeki savaştan karısıyla birlikte kaçıp farklı ülkeye yerleştikten bir süre sonra kendisine gönderilen orduya, savaşa katılma emri içeren resmi bir mektupla başlıyor.
Zweig de tıpkı baş karakter gibi 1. Dünya Savaşı'nı kendi ülkesinin dışında geçirmiştir.
Ana karakter Ferdinand, kendisine ulaşan resmi emir, buyruk sonrası hayatının en büyük ikilemi, kararsızlığı ile kendi içinde bi' dünya cevap bekleyen sorular ve cevaplar ile boğuşuyor.
Özgürlük mü yoksa sorumluluk mu?
“İnsanlar, insanlar, bana ne insanlardan?” diye bağırdı karısı. “Sen savaşta vurulup düştüğünde ya da eve sakat döndüğünde insanların bana ne faydası olacak? İnsanlar umurumda değil, onların merhametinden, sevgisinden, minnettarlığından bana ne? - Ben seni insan olarak, özgür bir insan olarak görmek istiyorum, özgür ve canlı. Özgür olmanı istiyorum, bir insana yaraşır biçimde özgür olmanı istiyorum, ölüme koşan bir asker olarak değil...”
MecburiyetStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202161,9bin okunma
Simyacı
Merhabalar Arkadaşlar
Simyacı, Paulo Coelho'dan okuduğum ilk eser benim için.
İlk kitap olmasından daha ziyade, direkt kitabın kendisine karşı öylesi yoğun ve de güçlü duygularım var ki...
Eserin yalnızca adı dahi geçse içimde bir özlem, bir efkar, bir tutku canlanmaya başlar o an geçen dakikalarıma güzide bir anlam katar.
Bundan ötürü Paulo Coelho'ya minnetle teşekkürde bulunmak ve bu kitabın benim için bir kurgudan, okuduğum diğer eserlere nazaran çok çok daha fazlası olduğunu ifade etmek istiyorum.
Kitabın esin, ilham kaynağı ise bir o kadar kıymetli ki; o da Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin "Mesnevi" yapıtıdır. :)
Santiago, Fatıma, Billuriyeci...
Ve bunlar direkt aklıma gelmekle birlikte henüz hemen anımsayamadığım birkaç karakter daha...
Rüyasında Mısır Piramitleri'nin çevresinde bir hazinenin olduğunu gören Endülüslü çoban Santiago’nun hazineyi edinme amacıyla çıktığı yolculuk diyebilir, en kısa haliyle.
Ve bu hikayesiyle, Coelho, mümkün olabilecek en verimli öğretilerde bulunarak okuyucuya içtenlikle hitap ediyor.
Kitabın ana vurgusu ise, kişinin kendi menkıbesini bulması/farketmesi/anlaması ve yaşamını onun izinden giderek, onunla birlikte sürdürmesidir.
Kitap dünya klasikleride öncü bir yer edinmiş ve evrensel bir üne sahip olmuştur ki bunu ziyadesiyle hak ediyor bence de.
Hikayenin çevirisi de gerçekten harika bir akıcılık ve anlaşılırlığa sahip ki gayet rahat bir okuma deneyimi sunuyor bize.
Kitap, kitle olarak belki daha çok kendini, kendi hayatını ve amaçlarını anlamak, keşfetmek isteyen okurlara yönelik diyebilirim ayrıca.
SimyacıPaulo Coelho · Can Yayınları · 2023207,3bin okunma
John Verdon
"Aklından Bir Sayı Tut," yazarı John Verdon'dan okuduğum ilk ve tek kitaptır.
Dahası, yazarın da ilk eseri olmakla beraber kendine ün yarattığı kitabıdır.
Ve bununla birlikte polisiye - gerilim türleri arasında benim için de en güzide eserler arasındadır.
Bir polisiye romanı olarak kurguda hem gizemi hem gerilimi ve hem de olay örgüsü içeriğinde yaşanılanların ardındaki psikolojik sebepler ve okuyucu için ziyadesiyle zekice yerleştirilen bulmaca ve ipuçları...
Romanda, olaylar emekli dedektif olan Dave Gurney’in eski okul arkadaşı Mark Mellery’e gelen bir mektupla başlamaktadır. Mark Mellery’in posta kutusuna bırakılan imzasız bir mektupta aklından bir sayı tutması istenilir ve tutuğu sayı ile mektubun ikinci zarfında yer alan sayının aynı olduğunu görünce korkuyla irkilir. Mektubu okurken nihayetinde şu şiir ile karşılaşır:
“Aldıklarını geri vereceksin
Vermiş olduklarını aldığın zaman.
Biliyorum ne düşündüğünü,
Ne zaman uyuduğunu,
Nereye gittiğini,
Nereye gideceğini.
Seninle bir randevumuz var,
Bay 658.
...
Roman ilk bölümlerde durgun durgun akarken sonraki sayfalarda açılıyor ve hızlanıyor ki okuyucu işte o an tempoyu buluyor
"Söylediğimi yapın. Hayatınızdaki kötü şeyler için suçladığınız insanların listesini çıkarın. Onlara ne kadar sinirlenirseniz, o kadar iyi."
Adam Fawer
Merhabalar
Olasılıksız, benim Adam Fawer'dan okuduğum ilk ve en değerli kitabı ve hiç şüphesiz öyle de kalacaktır fikrimce.
Roman, bir bilim kurgu yapıtı olmasından ziyade, içerisinde birçok unsuru daha mükemmel bir işleyiş, üslup ve anlatıyla barındırıyor.
Bilimi; fizik, kimya, biyoloji, matematik, istatistik, tıp; felsefe ve psikoloji dallarını eserin kurgusuna harikulade bir uyumla, tıpkı bir puzzleın parçaları gibi doğru yerde doğru şekilde oturtuyor.
Bu incelemeden önce kitabı ilk okuduğum tarihten bu yana ~3.5 yıl geçmiş olmasına rağmen benim için albenisi hiç eksilmemiş olan eserlerden.
Ana karakterimiz bir epilepsi hastası olarak karşımıza çıkan Caine adlı bir çocuk-adam.
Ve hikaye, onun ve diğer yan karakterlerin yaşadığı, yaşayacağı karmaşık hediseleri konu alıyor.
Direkt yalın bir anlatım olmasa da akıcı bir okunuşa sahip kitap, okuyucuyu duraksatmıyor ancak zaman zaman bazı düşünce ve bir şeyleri anlama, sorgulama süreci yaşatabiliyor. Ki bu da felsefi, dini anlamda.
"Eğer bir şeyi yapabileceğini düşünürsen, aslında bu mümkün olmasa bile yapabildiğini görürsün. Eğer yapamayacağını düşünürsen, o zaman da çogunlukla yapamazsın."
OlasılıksızAdam Fawer · April Yayıncılık · 202385,9bin okunma
Adam Fawer
Merhabalar arkadaşlar, bendeniz fikrimce bir inceleme daha, bugün burada.
Empati, Adam Fawer'dan okuduğum ikinci kitaptır.
İlki, hemen hemen genel olarak bilinen Olasılıksız'dır.
Olasılıksız
Empati, bir bilim kurgu yapıtı olarak ziyadesiyle keyifli olmakla beraber, içeriğinde birçok temel ve orta düzeyde bilimsel, felsefi ve
Ahmet Ümit
Merhabalar arkadaşlar, bir Ahmet Ümit romanı ile daha buradayım.
Sis ve Gece, yazara ait okuduğum 2. eserdi.
Öncesinde Beyoğlu Rapsodisi; sonrasında ise İstanbul Hatırası'nı okumuştum.
Bu 3 kitap içerisinde benim için duygusal anlamda en vurucu, kırıcı olanı Sis ve Gece'dir.
Diğer kitaplarında da yer olan tarih, kültür, suç gibi unsurlara bu kitapta bir de yasak aşk hikayesi de dahil oluyor ve sanırım beni bu kadar etkilemesi de, bu yasak aşk ve devamında yaşananlardır.
Buna rağmen Ahmet Ümit, okuyucuya hafif ve yalın bir anlatım sunmuş ki, kitabı bi' çırpıda okumak mümkün.
Baş karakterimiz ise kurguda MİT personeli ya da ajan diyeceğimiz Sedat'tır.
Sedat, birden bire ortadan kaybolan yasak aşkı Mine'yi arayıp bulmak ve başına gelenleri anlamamın peşindedir.
Olay örgüsü okuyucuyu zorlamıyor ve öngörülebilir tahminler yapmasına olanak sağlıyor.
Genel olarak beğendiğim bir eser, tekrar okumaktan zevk alabilirim.
Sis ve GeceAhmet Ümit · Doğan Kitap · 199618,9bin okunma
Ahmet Ümit
Beyoğlu Rapsodisi, benim için Ahmet Ümit kalemi ile bir tanışma romanıydı.
Kendisinden okuduğum ilk eserdir.
Sonrasında ise Sis ve Gece ve İstanbul Hatırası'nı okumuştum.
Beyoğlu Rapsodisi, diğer iki kitaba göre düşünüldüğünde oldukça ağır işleyen ve aranan aksiyonu, hareketliliği son bölümlerde ortaya koyan bir roman.
Tıpkı İstanbul Hatırası gibi ama daha çok Beyoğlu ve çevresi ağırlıklı olarak okuyucuya hem tarihi hem de güncel bilgileri yoğun şekilde naklediyor ve bendeniz fikrimce bu çok hoş.
Tabii salt bir polisiye romanı arayanlar için, benimle aynı fikirde olmamarı beklenir mi, sanmam.
Kitapta tarihi bilgiler kadar diyaloglar da olaylardan çok yer ediniyor ayrıca. (neredeyse)
Konusu ise üç yakın arkadaşın geçmişi ve bugünü üzerinde geçiyor.
Karakterin tümünün de kendine özgü bir kişiliğe sahip olması da ayrıca renk katıyor romana :)
Karakterlerin yaşadığı karmaşık olay örgüsü ve sürpriz dolu dönemeçler, okuyucunun merakını canlı tutuyor bir yandan da. Aynı zamanda, kitapta yer alan toplumsal ve siyasi eleştiriler, metne derinlik katarak düşündürücü bir boyut da kazandırıyor.
Karar sizin arkadaşlar, iyi okumalar.
Ahmet Ümit
Merhabalar
İstanbul Hatırası, Ahmet Ümit'in benim için okuduğum 3. eseri. Ancak hem okurken hem de okuduktan sonra içimden keşke ilk okuduğum İstanbul Hatırası olaydı, diye geçirdiğimi inkar edemem. :)
Roman, Osmanlı İstanbul'unun zengin tarihî dokusunu günümüz İstanbul'uyla harmanlayarak, hem bir polisiye hem de bir tarih romanı niteliği taşıyor arkadaşlar.
İstanbul'un farklı semtlerinde ve tarihî mekânlarında geçen olaylar, Ahmet Ümit'in eserde dönemin siyasal ve sosyal atmosferini ustalıkla yansıtarak, tarihi olaylara ve karakterlere romanın içinden dokuma yapıyor.
İstanbul Hatırası, dilinin zenginliği ve akıcı anlatımıyla biz edebiyatseverler için hakikaten kıymetli eser niteliğinde. Her sayfasında tarihi bilgiler ve ilgi çekici detaylar barındırnası da okuyucuları adeta bir tarih dersine çağırıyor. Aynı zamanda polisiye ögelerle bezenmiş olan kitap,
Okurunu adım adım olayların ve ipuçlarının peşinden sürükleyici bir yolculuğa çıkarıyor. :)
İstanbul HatırasıAhmet Ümit · Everest Yayınları · 201935,4bin okunma
George Orwell
Merhabalar Arkadaşlar
Hayvan Çiftliği, George Orwell'dan okuduğum kitapların ilkidir. (2017)
Kitap, 1945 yılında yazılmış olmakla beraber, en önemli edebi eserlerden biridir.
Eser, alegorik bir dille Sovyetler Birliği'nin tarihini eleştiren ve toplumsal değişim ve iktidarın kötüye kullanımını anlatan bir politik hicvedir.
Roman, çiftlik hayvanlarının insan egemenliğine karşı ayaklanarak kendi özgürlüklerini kazanmalarını ve çiftlikte kendi kendilerini yönetmeye başlamalarını anlatıyor.
Bu devrimci dönemde, hayvanlar yeni bir düzen ve adalet arzusuyla birleşirler. Yeni düzenin temel ilkesi, tüm hayvanların eşit olması ve "Dört Bacak İyi, İki Bacak Kötü" sloganıyla ifade edilen insanlara karşı birlik ve dayanışmadır.
Ancak zamanla, güçlü liderlik arzusu taşıyan domuzlar, diğer hayvanların haklarını ihlal ederek kendilerini ayrıcalıklı konuma getirirler. Orwell, hayvanların içine düştüğü bu durumu, Rus Devrimi'nin ardından Stalin dönemindeki totaliter yönetimi eleştirmek için kullanır.
Roman, manipülasyon, propaganda, yalanlar ve ihanet gibi güçlü bir siyasi eleştiri sunar. Orwell, hayvanların yavaşça insanlara dönüşmesi ve çiftliğin otoriter bir rejime dönüşmesiyle, iktidarın kötüye kullanımını vurgular. Bu süreçte çiftlikte hâkim olan bir grup domuz, kontrolü ele geçirir ve diğer hayvanları sömürerek kendi çıkarlarını korumaya çalışır.
Orwell, kitapta tarihsel olayların yanı sıra insan doğasının zaaflarını da ustalıkla işleyerek okuyucuları düşünmeye ve sorgulamaya yönlendiriyor arkadaşlar.
1984 gibi, herkesin kütüphanesinde yer alması
gerektiğini düşündüğüm yapıtlardan biridir.
Hayvan ÇiftliğiGeorge Orwell · Can Yayınları · 2016246,9bin okunma
Stephen W. Hawking
Merhabalar
Başlıkta da belirtildiği gibi, "Zamanın Kısa Tarihi"
Stephen Hawking'in zihninden ve cümlelerinden bizlerle paylaştığı müthiş bir eser ki, okuyucuyu hem eğlendirip hem eğitiyor.
Eser, ilk olarak 1988 yılında yayımlanmış olmakla beraber günümüze kadar güncel ve birçok basımla ulaşmış ve gelecek nesillere de hitap edecektir yine şüphesiz :)
Hawking, kitapta evrenin yapısı, uzay ve zamanın doğası, kara delikler ve zamanın başlangıcı gibi karmaşık konuları anlaşılır bir şekilde ele alıyor ve yüksek düzeyde matematiksel bilgi gerektirmeden, evrenin temel yapısını merak eden herkesin anlayabileceği bir üslup kullanıyor :)
Kitapta, evrenin büyük patlamayla başladığı, zamanın kavramsal ve fiziksel doğasının nasıl değişebileceği ve kara deliklerin gizemli özellikleri gibi pek çok ilgi çekici konu ele almakla beraber, evrenin sonunun nasıl olabileceğine dair çarpıcı teoriler ve bilimsel araştırmaları da paylaşıyor
Kitap, evrenin gizemlerine duyulan merakı tetikleyerek, bilim ve kozmolojiye olan ilgiyi artırır.
"Zamanın Kısa Tarihi" sadece bilim meraklılarının değil, herkesin anlayabileceği bir şekilde evrenin sırlarına yolculuk yapmasını sağlayan etkileyici ve büyüleyici bir kitaptır. Stephen Hawking'in muhteşem düşünce gücü, kitabı zaman içinde klasikler arasında yerini almasını sağlamıştır.
Bilimi, bilim kurgu tadında okumak ve anlamak için elzem eserlerden.
Paranoya
Merhabalar Arkadaşlar
Paranoya, bilhassa seçip de başladığım bir roman değildi. O sıralar (2017) askerdim ve kütüphane lüksümüz yoktu, okuduğum birçok eser gibi Poranoya da gelişigüzeldi.
Ancak bitirmesi ıstırap gibi gelen bazı kitaplardan sonra, (bugüne kadar yarım bıraktığım eser olmamıştır ve temennim de hep böyle kalmasıdır.) taha temkinli oldum artık. :)
Poronaya ise sonradan bir arkadaşım tarafından da tavsiye edilmişti, övgüyle hem de.
Kitap ağır işleyen konusuyla birlikte akıcı üslubuyla okuyucuyu yormuyor.
Kitabın konusu, kendini asarak ihtihar eden (?) bir polisin ölümünün ardındaki sır perdelerini aralamak üzerine geçiyor.
Yaşanan olayı araştımak için işe koyulan baş karakterler ise Sam Kovac ve Nikki Liska adlı ikili polis ekibidir ancak...
Polisiye roman türlerinde kendi branşında birçok başarılı esere imza atan Tami Hoag bu kitapta da yine yaratıcılığının hakkını vermiş bence.
Arada bir okuyucuyu duraklatsa da asla sonunu getirmeden edemiyorsunuz :)
John Hart
John Hart'tan okuduğum ilk romandı ve hikayeyi bitirdiğimde, yazarın diğer yapıtlarına da cidden ilgim geçmişti hemen.
Ancak diğerleri kısmet olmadı henüz. :)
Kitap akıcı ve kavranabilir bir anlatıma sahip olmakla beraber, son sayfayı çevirinceye kadar okura birçok sansasyonel yaşatıyor ve bunu yaparken de kendine özgülüğünden ve tutarlılığından ödün vermiyor.
Tahmin stratejilerinizi ve içgüdülerinizi zorlayacak türden bir eser.
Okuduğum için şanslı hissettiğim polisiye türlerinden bir yapıt.
Kızıl NehirJohn Hart · Koridor Yayıncılık · 2009442 okunma
Sabahattin Ali
Merhabalar arkadaşlar.
Benim için yeri yegane olan bir kitabı daha paylaşmaktan mutluluk duyarım.
"Kürk Mantolu Madonna," benzersiz bir edebi şölen sunan Sabahattin Ali'nin unutulmaz eserlerinden biri.
Roman, aşkın derinliklerine dalarak okuyucuyu duygusal bir yolculuğa çıkarıyor.
Sabahattin Ali'nin akıcı ve etkileyici anlatımıyla, karakterlerin iç dünyasına mükemmel bir pencere açılıyor.
Raif Efendi'nin Maria Puder'e olan aşkı, tutkulu bir ilişkinin yanı sıra kişisel ve toplumsal çatışmaların da derinlemesine işlendiği güçlü bir hikayeye dönüşür. Eserde, aşkın gücü ve karmaşıklığı, insanın kendi içindeki çatışmaları ve vicdan muhasebesini ustalıkla işlemiş diyebilirim.
Kitap, 20. yüzyıl Türk toplumunun sosyal yapısına da ışık tutuyor. Sabahattin Ali, toplumsal normların ve ahlaki sınırların bireylerin özgürlüklerine nasıl etki ettiğini gözler önüne sererken, okuyucuyu düşünmeye ve sorgulamaya teşvik ediyor.
"Kürk Mantolu Madonna," duygusal açıdan derin bir etki bırakırken, düşündürücü öyküsü ve karakterlerin psikolojik derinliğiyle edebiyatsever herhangi birinin bile kalbinde özel bir yer bulacak bir nitelikte, bendeniz fikrimce.
Eğer insan doğasının karmaşıklığına ve unutulmaz aşk hikayelerine dair ilginiz varsa bu kitap bir elzem diyebilirim.
Doğan Özlem
Tarih Felsefesi, direkt isminden de içeriği hakkında bu konuda birçok fikir uyandırıyor doğal olarak.
Ancak bunun yanı sıra kitap, hem ilgili içeriği hem de yer verdiği ayrıca konular bakımından müthiş zengin ve bir o kadar da nitelikli kaynaklara sahip bir yapıt ki bunu, Antik Çağdan 20. Yüzyıla kadarki süreçte adından dünyada söz ettiren ünlü filozofların düşünce ve değerlendirmelerine borçlu desek hiç abartmış olmayız.
Eserin ilk yayımlanımının ardından, gördüğü rağbet ve ilgi dolayısıyla art arda 11 defa daha basımı yapılmış ve bu kitabı birçok defa okumuş biri olarak bunu hiç yadırgamıyorum.
Doğan Özlem, yapıtında genel olarak her iki anlamıyla tarihe ağırlık verse de, birçok felsefi düşünce ve akımı da bizzat bu düşünce ve akımların kaynağı kabul edilen olan kişi ve kişilerin kendi anlatımıyla okuyucuya sunuyor.
Doğan Özlem, kitabında okuyucuyla gayet yalın ve akıcı bir anlatım paylaşarak yalnızca öğrenci ve akademisyenlere değil, aynı zamanda genel okuyucuya da hitap etmek istemiş.
Bendeniz fikrimce okuduğum en kıymetli yapıtlar arasında.
Antoine de Saint-Exupéry
Sevgili kahramanımız ile ilk tanışıklığım sekizli dokuzlu yaş dönemime kadar dayanıyor.
Buna karşın hâlâ bazen yapraklarına göz gezdirdiğim oluyor.
Çocukluğumdan yetişkinliğime doğru uzanan süreçte ve sonrasında, Küçük Prens'in "böyledir işte" dediği o "büyüklerden" ne kadar farkım vardı şimdi?
Ya da hiç yok muydu?
Yalnızca sayılar ile mi ilgilenmeye başlamıştım yoksa hâlâ bir şeylerin renklerinin, şekillerinin, seslerinin; beni hissetmeye, düşündürmeye, heyecan duymaya teşvik ettiği oluyor muydu yine?
Küçük PrensAntoine de Saint-Exupéry · Can Çocuk Yayınları · 2015235,3bin okunma
Andreas Franz
Merhabalar
Tetikçi, ilk okuduğum günden bu yana ~8 yıl geçmiş olmasına rağmen, yazar Andreas Franz'ın eser içeriğinde gerçek hayata dair değindiği konular bakımından benim için hâlâ en cesur yapıtlar arasında.
Klasik bir kiralık katil romanının çok daha ötesinde.
İnsanın birçok konuda fikri ve düşünsel kişiliğini sorgulatacak bir eser niteliğinde.
Akıcı okunurluğunda hem kaotik hem trajik hem de bir parça romantik havayı tattığımı rahatlıkla söyleyebilirim.
Okuduğum için şanslı hissettimğim kitaplardan.
TetikçiAndreas Franz · Pegasus Yayınları · 201555 okunma
William Gibson
Merhabalar
İlk incelemem ile sizlerleyim.
Yayımlandığı yıl itibariyle türünün ilk ve öncü yapıtı olarak kabul edilen Neuromancer, William Gibson tarafından 1984 yılında bizlerle buluştu.
Cyberpunk çağında distopik, tekno bir gelecekte yer alan eserde işlenen konu; hem sanal gerçeklik ortamında hem de gerçek fiziki atmosferde yaşanan neredeyse soluksuz, koşturmacalı bir savaşı içeriyor.
Yapay zeka ve yine yapay vücut uzuvları ve aynı oranda gelişmiş teknolojiler dahilinde de kitap okuyucu için yerli yerinde bir zevk şöleni oluyor.
Türü bakımından ilk başlarda okurken kendimi ait olmadığım bir dünyanın içine sürükleniyormuşçasına tedirginlik ve yadırgama içinde bulsam da ilerleyen bölümlerde hikayeye daha yakından dahil olduğumu hissettim.
Günümüzün yapay zeka vb. unsunlarının de geleceğine ışık titan kitap herkese hitap etmese de benim için muhteşem yapıtlar arasında.
Hikaye hızlıca ve karmaşıklaşmadan akıyor ancak yayımcı bakımından çeviri kusurlu olduğundan ötürü orijinal dilinde okunmasını tavsiye ederim.
Ayrıca yazar William Gibson, bu eserin yayımlanmasıyla birlikte, bilim kurgunun üçlü tacı olarak betimlenen Nebula, Philip K. Dick'i Anma ve Hugo ödüllerini kazanmıştır.
İyi okumalar.