Bilinende sınır vardır, bilinmeyende sınır yoktur. – T. H. Huxley
Gözlenebilir evrenin yarıçapı son tahminlere göre ortalama 90 milyar ışık yılıdır.
Evrenin yaşı ise 13,7 milyar ışık yılı olarak tahmin edilmektedir.
Peki 13,7 milyar yıl önce doğan evren nasıl 90 milyar ışık yılı yarıçapında olabilir? Bunun nedeninin evrenin genişlemesi ve
Selamun aleyküm. Bir şey deneyeceğim. Bu aslında bir inceleme ama buradakileri incelemelerin aksine ilginç, daldan dala atlamalı, bol alıntılı, güldürmeden düşündüren uzun bir inceleme. Aynı şeyleri farklı cümlelerle aktaran kitaplardan alıntılar yapıp karma olarak sunacağım bir inceleme. Yazı boyunca yaratıcının varlığına dair bir ispat
Çok anlamlı bir kitaptı Tatar Çölü benim için. O nedenle hakkında birkaç cümle etmeden geçmek istemedim. Başlamadan önce belirtmek isterim ki yazdığım bir tanıtım yazısı değil, incelememsi bir iç döküştür. Bu nedenle yer yer spoiler bulunabilir.
Hayatımızda rahatsız olduğumuz şeylere karşı bir eylemde bulunmak, onu reddetmek ve değiştirmeye
Aramızda milyarlarca yıl ışık hızı uzaklık da olsa; aramızda gezegenler, gökadalar, kara delikler de olsa; aramızda yaşayan ya da ölü milyarlarca yıldızın ışığı, ya da evrenin uçsuz ve dilsiz karanlığı, sonsuz sessizliği de olsa seviyorum.
syncronicity olarak da bilinen Carl gustav jung'un neredeyse tüm yaşamını adadığı konudur. aslında halk arasında tesadüfler diyerek geçiştirebileceğimiz ancak aslında öyle olmayan, o anlamdan uzak bir yönden dile getirilmesidir.
jung'a göre üç önemli nokta vardır:
1.olayların aynı zamanda meydana gelerek fiziksel algının eşleşmesi,
2.subjektif bir ruhsal halin sanki bir rüya ya da hayal şeklinde gerçekleşmesi,
3.aynı durumda ortaya çıkmasını beklenen olayların gelecekte olabilitesi diyerekten özetleyebiliriz.ilginçtir gerçekten bu konu biraz araştırıp,okursanız çok ilginç şeyler öğrenebilir hafifte sıyırabilirsiniz.
iki ayrı olayın birbirleriyle bağlantılı bir biçimde aynı anda gerçekleşmesine eşzamanlılık adı verilir.
örneğin;bir arkadaşımızı düşündüğümüz anda telefon etmesi, kitap okurken “bomba” kelimesini gördüğümüzde,etrafımızda ya da tv ‘de vb...) patlama sesi duymamız, tesla bobini üzerinde düşünürken bir yandan da açık olan radyoda tesla grubunun müziğini işitmek gibi...
bu konu, üzerinde psikolojiden,fiziğe kadar birçok alanda bilimsel yorum yapılmasına karşın, yine bilimsel verilerimizin yetersizliğinden dolayı, tam açıklık kazanmamış,ışık hızı sınırından dolayı da daha ileri götürülememiştir.
Öncelikle bir konuda herkesle anlaşalım. Bu soruların incelemesini 15 güne yakın bir sürede anca yazdım. Sonu nerede bu yazının, diyerek kontrol edilmeden önce, bu sitedeki en uzun inceleme bu olmuştur, diyebilirim. Kimseden bu Evren incelemesini komple okumasını beklemiyorum. Bu incelemenin %10'una sahip incelemeler bile genelde burada uzun
Aslında ironik ve adaletsiz olan durum şu: Sistem senden mükemmel bir işlem hızı ve becerisi istiyor. Bu da yetmiyor, üst düzey bir genel kültür bilgisi istiyor. Işık hızında okuma, anlama, yorumlama yetisi istiyor. Ve olur da çaresiz kalıp kafayı sıyırıp bu şartları sağladığın zaman mit müsteşarı olmuyorsun. Osmaniye'de harita mühendisi olup masanda 2 şekerli çayını içiyorsun. "Yani onca çaba böyle bir kariyer için miydi?" demekten kendini alamıyor insan. Öysm'nin insan aklı ile dalga geçen sınavına varımızı yoğumuzu verip çalışıp güç bela kazanıp hayat boyu ayağımıza sırf devlet gölgesi konforu var diye pranga geçirmektense maymunluk yapıp youtuber olmak bile daha isabetli ve daha kazançlı. Artık okumak denen fiilin kelime olarak bile bir karşılığı kalmadı. Kpss, çaresizliğin ve fakirliğin temsili haline geldi.
-Alıntı
Noel Boba ne kadar gerçektir?
Ren geyiklerinin çektiği kızağıyla, göbekli, tombul yanaklı, beyaz sakallı,
kırmızı giysili Noel Baba kişiliği hangi dinden olursa olsun tüm dünyada
benimsenmiştir. Noel Baba’nın asıl ismi Aziz Nikola’dır. Üçüncü yüzyılda
Antalya’da, Myra’da (bugünkü ismi Demre) dünyaya gelen Nikola
yaşamının büyük bir bölümünü