Alp Er Tunga öldi mü
İsiz ajun kaldı mu
Ödlek öçin aldı mu
Emdi yürek yırtılur (DLT, I, s. 41)
"Alp Er Tunga öldü mü?
Kötü dünya kaldı mı?
Felek öcünü aldı mı?
Şimdi yürek yırtılır.
Divanlarımız olur gömütlerce derin,
Yataklarımız da, hafif kokular saçan,
Ve etajerlerde en güzel ülkelerin
Yadırgı çiçekleri, bir bizlere açan.
Son sıcaklıklarını tüketerek yeğin
İki yüreğimiz olur iki dev şamdan,
Çift ışıklar vurur birbirlerine değin,
Ruhlarımız içre, bu ikiz aynalardan.
Mavi ve pembe büyülü bir akşamla biz
Aramızda tek bir şimşek alıp veririz,
Ayrılış yüklü bir hıçkırığa benzeyen;
Ve bir Melek, kapıları az itip geri,
Diriltmeye gelir, öyle candan, öyle şen,
Buğulu aynaları, sönmüş alevleri.
Ey ruhumuzun ikiz kardeşi olan oruç, sen ki ruha geçen, onunla kaynaşan ve onu o eden meleksin.
İslamın kalbinden kopan elçisin, Kur'an'ın elçisisin.
Bize her yıl gelip manevi alemin kapılarını açan cömert
ve derin, kerametli bir elçisin.
Güzel — Yazık saadetimiz tam değil... Yan yanayız, fakat birbirimize hasretiz, vücudumuzdan mahrum oldukça birbirimizden yine uzak kalacağız.
Sevgi — Kim bilir, belki de bir gün hatırlaya hatırlaya kendimizi yaratacağız, arzu hayatın biricik sırrıdır ve biz, imkânların hazinesini açan tılsımlı anahtara henüz sahibiz, ikiz hasretlerine çöreklenmiş düşüncelerimiz hatıraların ve arzuların nabzında zamanı saya saya belki bir gün «aşk»ın ve «ölüm»ün fanî elbisesini de giyinirler.