"Kendisine yapılan şey ne olursa olsun, bir Peygambere yol kesip, savunmasız ticaret kervanlarına saldırıp mallarına el koymak, üstelik bu işi yaparken cana kıymak, yakaladıklarına dayak attırıp işkence yaptırmak yakışır mı? Sıradan bir insan, bir kral, bir kabile reisi, bir eşkıya bunu yapabilir. Ama söz konusu olan kişi Peygamberlik iddiasındaki bir adam O günkü cahiliye Arap ahlakına ve erdem anlayışına bile sığmayan bir tutumla bunu yapıyor. Haram ayları bile ihlal ediyor. Eğer bunu intikam hissiyle yapıyorsa bir Peygambere intikamcılık yakışır mı? Eğer bunu adalet için yapıyorsa adaleti sağlamanın yolu haramilerin yaptığı gibi yol kesmek midir?
Eğer yakışır, biz inandığımız Peygambere bunu yakıştırıyoruz diyorsanız ben de diyorum ki benim vicdanım ve aklım böyle bir Peygamberlik anlayışını onaylamıyor. Sizin bunu onaylayan mantığınızı da onaylamıyor. Ben böyle bir peygamberi kabul edemiyorum."
Hatıralarının en güzelleri, en eskileriydi. Çocukluğunun ilk seneleri, oldukça hoş geçmişti. Ondan sonra acılar, ümitsizlikler, isyanlarla dolu bir işkence devresi başlıyordu.
bir roman yazmadan önce her kahraman için bir defter açan Zola gibi ya da ince bir kitap için kütüphaneleri karıştıran Flaubert gibi hayatı gözlemlemeyi artık bırakmıştır. Balzac kendisininkinin dışında duran dünyaya nadiren geri dönmüştür, o kendi sanrılarının içine kapanmıştı; bir hapishaneye kapanır gibi, bir işkence koltuğuna oturur gibi çalışma koltuğuna çakılıp kalmıştı ve kısa süreler için...
Yunanlılar tarafından öldürülen Türklerin sayısı binleri geçmektedir. Bunların çoğu, işkence yapılmak suretiyle öldürülmüşlerdir. Bunlardan mezarları kendilerine kazdırıldıktan sonra süngülenerek veya kurşunla vurularak öldürülenler olduğu gibi petrole bulanarak yakılanlar, topuzla başlarına vurularak öldürülenler de vardır. Bazı köylerde halkı camilerde toplayan Yunan askerleri camileri, içindekilerle birlikte yakmışlardır. Sırığa geçirdikleri körpe çocukları sokaklarda gezdirdikleri görülmüştür.
Sayfa 64 - ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ BAŞKANLIĞI YAYINLARIKitabı okuyor
"Nasıl olur da bu kadar beşerî, bu kadar
merhamet ve iyilikle dolu bir dinden Hacı Fettah Efendi o kadar kâbusa benzeyen bir azâb ve işkence çıkarıyordu." Din yobazlık değildir, dini gereğince yaşamamak ve yansıtmamak yobazlıktır.
Beni, kendine işkence etmeye gelmiş sanıyordu. Çünkü o güne kadar insanlardan başka muamele görmemişti. Bu dertli eşeğe baktım, baktım:
“Allah’ım,” dedim, “Ya bu zayıf sefillere kuvvet ver yahut kuvvetlilere merhamet...
"Sana sarılmak istiyor muyum?
...
"Tabii ki istiyorum. Ama her seferinde geri çekileceğini bilerek sana sarılmanın nasıl bir işkence olduğunu biliyor musun? Kanatlarımı kopardılar, Nova. Ve seni her bıraktığımda ben kollarımı da koparmak istiyorum."
TBMM Kürsüsünden Atsız'a Hücum: 1962 Mart'ında CHP milletvekili Osman Sabri Adal'ın TBMM kürsüsünden Atsız'a hücum etmesi bazı gazetelerde yer aldığı gibi Millî Yol'da da genişçe yer alır. Konu Tedbirler Kanunu'dur. Başbakan İsmet İnönü ile meclisteki partilerin genel başkanları Adalet ve Anayasa Komisyonu'na bir