Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Çoğumuz, hayatımız boyunca bir şeyi ya da birini aradığımızı hissederiz. O şeyin ya da kişinin ne olduğunu bilerek yapmayız ama bunu; içimizde bir his, bir ses, bir titreşim bizi o şeye doğru çeker. Bir tamamlanamamışlık duygusu eklenir bu arayışa. Henüz hiç bilmediğimiz ve tanımadığımız bir şeyin özlemi vardır en derinlerimizde, adını koyamayız. Belki yaptığımız her seçimle bir adım daha yaklaşıyor ya da tam tersine uzaklaşıyoruzdur; belki de kendimizi arıyoruzdur tüm bu yolculukta. Kendimize ait bir parçayı… Bizi tamamlayacak, büyük patlama esnasında parçalara ayrılan atomlarımızı yeniden bir araya getirecek o son parçanın peşine düşmüşüzdür belki de. Bir tür yaşama uğraşına dönüşür bu arayış. Bizi birbirimize bağlayan ipler bir sebepten dolayı kopmuştur ve biz tüm bunlardan habersiz yeniden örüyoruzdur o ipleri, sonunun nereye varacağını hiç bilmeden. İpler, akan zamandır. Bizi birbirimize bağlayan ya da birbirimizden kopartan da zamandır. Hani der ya şair: “Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını, Takvim tutmazlığını, Aramızda bir düşman gibi duran Zaman’ı, Daha o gün anlamalıydım, Benim sana erken, Senin bana geç kaldığını…" Bazen geç kalırız ona ya da o bize erken gelir ya hani, işte öyle… Zamanlarımızın kesişmesinde gizlidir tüm cevaplar, tabii zamanlarımız kesişirse… " Alıntı
ATATÜRKÇÜLÜK MESELESİ Bir fikir veya inanç buhranı içine girmiş bulunan Türkiye'de, cemiyetimizin bir çok temel fikir meseleleri ile birlikte, yakın çağlar tarihimizin, fikir, sanat ve siyaset alanlarında büyük rol oynamış insanları da, ciddi şekilde ele alıp değerlendirme imkanlarını günden güne daha çok kaybeder hale gelmeye başlamışlardır.
Reklam
Müteakip hadiseler, resmiyette Balkan Savaşları’ndan sonra kurulacak (Eşref daha sonra yeniden kurulduğunu söyleyecekti) ve imparatorluğun son yıllarında ekseriyetle dramatik ve trajik sonuçları olan kritik bir rol oynayacak Teşkilat-ı Mahsusa’nın ortaya çıkışında Libya’daki sürecin mühim bir aşama olduğunu gösterecekti. Enver, Eşref gibi fedaî
Aşk yağmur gibidir, insana değmezse bir anlamı kalmaz ki, tıpkı insan yağmura dokunmazsa yağmurun hükmü olmayacağı gibi... Yağmur sadece su kaynağı, kurak toprakların bereket pınarı, dünyanın dörtte üçü olmanın dışında; duygulatın tercümanı ve temas ettiği tende hayaller kurduran bir mucizedir Mert. Yağmurun ardından çıkan gökkuşağı bütün umutsuzluk ve acıları silip götürür. Aynem karşılıklı yaşadığın aşk gibi... Aşk bütün duyguların önüne geçer, bütün sınırları yok eder. İnsanı alıp fırlatır büyülü şehirlere, başı dumanlı dağlara, zümrüt yeşili göllere, sonsuz kavurucu çöllere. Aşk insanın kimyasını değiştirir. Aşk sonsuzdur, sınırsızdır ve özünde toplar her şeyi. Aşk zamansızdır. Aşk deli eder adamı. Gölgelerden ibaret olan yaratılmış ne varsa hükümsüzlüğün altını çizmez mi aşk? Bildiğim şu ki Allah kainatı aşkla yaratmıştır. Varoluşum sebebi budur. Bedensel hazlar Allah'la kul arasında kavuşmayı engellediği için, işte tam da bu sebepten Allah sevdiği kulunu imtihan eder aşkla. Bir gün aşık olursan o zaman Allah' a bol bol dua et ki seni aşk acısıyla sınamasın.
Faust: Duyuyorsun işte, sevinçten bahis yok; kendimi, istiğraka en ziyade elem veren hazza, sevgi doğuran kine, kuvvet veren üzüntüye vakfediyorum. Bilgi ihtirasından kurtulan kalbim, artık gelecekte hiçbir kedere kapalı olmamalıdır. Bütün insanlığın kaderini kendi içimde yaşamak istiyorum. Ruhumla, en yüksek ve en derin şeyleri kavramak, insanlığın hazlarını ve elemlerini göğsümde toplamak, kendi benliğimi onların benliği haline getirmek sonunda da onlar gibi helak olmak istiyorum.* * Yani Faust: "İnsanlık macerasını tam olarak yaşamak istiyorum." diyor. Bu sebepten Faust eseri, insanlığın dramıdır.
Sayfa 51 - 4.Baskı, Aralık 2007
D.A.Ç
insan olmanın her zaman için kendinden başka bir şeye, ya da bir insana-gerçekleştirilecek bir anlama, karşılaşılacak bir insana, hizmet edilecek bir davaya, ya da sevilecek bir insana- yönelmek olduğu yolundaki antik ant- ropolojik gerçeğini anlıyorum İnsan, sadece varoluşundaki bu kendini aşmayı gerçekleştirdiği zaman gerçekten insan, ya da
Reklam
Edep; Müridin kendi nefsine, ihvanına, mürşidine ve Allah’a karşı uyması gereken kurallardır. Bu kurallara uymak vuslat vesilesidir. Edebe uymayanlar lütuftan mahrum olurlar. Ne güzel söylemiş büyüklerimiz “Edeple gelen lütufla gider” diye. Pirimiz Abdülkadir Geylani Hz.leri “Bir edep için, binlerce derviş feda olsun. Edep gittiğinde onu geri
Diyalektik Kıyas Teorisi
_Burhan, tüm şüpheleri ortadan kaldıracak açıklıkta ve itirazlara yer bırakmayacak kesinlikte bir kıyas ve delildir. Kesin ve zorunlu bilginin ilke ve kurallarını vermekte, felsefeyi mükemmel hale getiren kaideleri içermektedir. Bu bakımdan da o, mantığın en yüce bölümü olmaktadır. _Burhan, 3 çeşittir: _1- Varlık burhanı. (Tez) _2- Sebep
( Sanatta ve Edebiyatta Güzelin Sırları ) _Seçkin insanların ve kıymetli düşüncelerin kaderi, çoğunluğu oluşturan avam takımının insafına kalmıştır. _İğdiş edilmiş bir erkek, üreme gücüne ne kadar sahipse, çoğunluk da bilince ancak o kadar sahiptir. Onlar hakiki olanı sahtesinden, sapı samandan, altını bakırdan ayırt etmeyi bilmezler. Hiç kimse
717 öğeden 471 ile 480 arasındakiler gösteriliyor.