Geçirdiğim kalp krizi benim için bir dönüm noktasıydı, buna kişisel bir uyanış çağrısı de istersen. İster inan ister inanma bu bana daha zengin, daha esin dolu bir yaşam sürmek için ikinci bir şanstı.
"İster inan, ister inanma ama işin aslı şu: ölümsüz, ölümsüz demek. Bir dakika düşün bunu. Hiç ölmemek ne demek? Hiç güçten düşmemek? Olduğun gibi var olmak, sonsuza dek, bunlar ne demek?"
"Şu İngilizler, tropik yöreleri hep birbirine karıştırırlar. Geçende bir kızla tanıştım, ister inan ister inanma, Moskova'yı Hindistan'ın başkenti sanıyormuş! Canikom! Bu kadar cahil olmak tehlikeli bence. Değil mi?"
- Yalan! Buraya gelişin, beni varlığına inandırmak için...
- Tamam. Ama huzursuzluk, inançla inanmamanın çatışması senin gibi vicdanlı bir adam için bazen öyle bir azaptır ki, kendini assan daha iyi. Bana azıcık inandığını bildiğimden inancını iyice bulandırmak için bu hikâyeyi anlattım. Seni sırayla, inançla inkârcılık arasında dolaştırıyorum,