Enver'in İstiklâl Harbi senelerinde Avrupa'da, Moskova'da ve özellikle de Batum'da bulunduğu sıralardaki faaliyetleri ve yazışmaları okunduğunda, Sakarya Savaşı sırasında Anadolu'ya geçme konusunda ciddî hazırlıklar yaptığı ama maksadının sadece işgale karşı mücadele olmadığı, gerektiğinde bir İttihadçı darbe ile Mustafa Kemal'i yerinden ederek Ankara'daki yönetimi ele almayı, yani Türkiye'nin yeniden başına geçmeyi arzuladığı görülür. Üstelik, bunu yapabilmek için bazı tehlikeli yolları denemeyi de düşünmüştür: Anadolu'ya isim değiştirerek ve bir nefer kimliği ile girmek, kendi yanlısı olan birliklerde nefer olarak görev almak, zamanı geldiğinde iktidar için harekete geçmek, yahut imkân bulabildiği takdirde Anadolu'ya Sovyetler'in Türk bölgelerinden toplanmış askerlerden teşkil edilecek ve kendi kumandası altında bulunacak süvari alayları ile girmek! Kimlik değiştirerek bir nefer olarak gitmesi Kâzım Karabekir'in uyarılarının ardından Ankara'nın aldığı tedbirlerle önlenmiş, süvari birlikleri projesine de Moskova mâni olmuştu.
Sayfa 14
Merhum Adnan Menderes, Fethi Okyar'in partisinde Aydın il başkanıydı. Etrafta tutulan bir genç olduğundan Atatürk biraz da sorgulamak ve tembih babında görüşlerini dinlemek için kendisini çağırtıyor. Menderes deyince Birinci Cihan Harbi'nde yedek subaylık yapmış, konuşmasını bilen, İstiklal madalyası sahibi biri söz konusu; anlatmaya başlıyor ve memleketin zenginlik istediğinden bahsediyor.
Sayfa 67 - Kronik Yayınları | 20.Basım 2017Kitabı okuyor
Reklam
574 syf.
5/10 puan verdi
Konusu: Bu rejimin temellerinde kan vardır, zulüm vardır, ihanet vardır. Dahası, edilen yeminleri verilen sözleri, inkar vardır. Osmanlı devletinin üç-beş devşirme ve masonun elinde oyuncak olduğu ve sürüklendiği Birinci Cihan Harbi felaketi sonrasında; felakete sebep olanlar hiçbir hesaba çekilmeksizin ellerini kollarını sallaya sallaya yurtdışına kaçmışlar, payitaht İstanbul dahil memleketin her köşesi işgal felaketine uğramış, ümmet sun'i nifak tohumlarıyla birbirine düşürülmüş, devlet acz ve çaresizlik içerisinde bırakılmıştır. Halife'ye, içine düşülen çıkmazdan kurtuluş yolları önerenler, istedikleri maddi ve manevi desteği aldıktan sonra edilen bağlılık yeminlerini ve verilen şeref sözlerini unutmuşlar, şahsi diktatörlüklerini kurmak ve iktidarlarını pekiştirmek uğruna her türlü ihaneti ve namussuzluğu bi hak olarak kullanabilmişlerdir. İşte İstiklal Mahkemeleri bu zulmün ve ihanetin en açık ve en acımasız ibret belgeleridir. Yeni bir cihad da istiklal gibi kutsi ve yüce bir emel uğruna verilen mücadelede ortaya çıkabilecek ihanet gibi badireleri atlatmak için kurulan bu mahkemeler, kısa bir süre içerisinde zulmün en acımasız çarkları haline gelebilmişlerdir...
Ankara İstiklal Mahkemesi Zabıtları (1926)
Ankara İstiklal Mahkemesi Zabıtları (1926)Ahmed Nedim · İşaret Yayınları · 200010 okunma
Koca istiklal harbi ! Daha sevinçlerine doyamadık .Uğrunda fedakarlık edenleri ne çabuk elem ve ızdıraba düşürdün !
Sayfa 191
"Benim dünya seyehatim artık fazla uzamayacak, vasıl olacağım yerde kendimden bahsedecek bir ruh bulmak isterdim." "Çünkü İstiklâl Harbi'nde çektiklerimizi çekmek,ihtiyari bir şehadete atılmak için en evvel kendimiz kendimize inanmaya muhtaçtık." "Yüz bin insan mucize gibi vücutlarından, vücutlarının bin bir alakasından çözülmüş,bir oluvermişlerdi." " 'Ah mösyö, İngiltereye kendimizi muhakkak affettireceğiz.' 'İngilizler aflarını talep edenlere versinler.' Söyleyen Ayşe'ydi. 'İngilizler aflarını talep edenlere versinler mösyö, affı zalimler değil,mazlumlar verir. Çanakkale'de dönüşürken ne asi ne esirdik. Namuslu bir millet gibi dövüştük, öldük, öldürdük. Ne zamandan beri ve hangi milletle harp edilir de mağlup olunduğu zaman ona katil denilir?' 'İngiliz kanıyla Türk kanı bir mi madam?' 'Mikroskop altında İngiliz kanını görmedim. Rengi bizimki kadar kırmızı mı yoksa mavi mi, bilmiyorum. Fakat Türk kanı ateş gibi sıcak ve kırmızıdır.' " "Hayat masalıma bakıyorum da hikâyeden ziyade bir operaya benziyor. Mütemadiyen ayakta ve dekor içinde, mütemadiyen el ve kol sallayarak konuşuyor, bağrışıyor, mütemadiyen öteye beriye düşüp ölüyoruz. İşte, perde arası." "Benimle hakiki hayat arasında kalın bir perde var ve o perdenin arkasında onlar." "Artık harp yalnız kumanda değildir. Kuvvetin,hissiselimin kendi kendine yürüyüşüdür."
İslamiyette Mescid
Hz. Peygamber'in davetinde mescidin ifa ettiği hizmet ve oynadığı rolü sıralayalım: a- Müslümanlar için bütün bir yer yüzü temizdir ve ibadete elverişlidir. Ama Allah'ın zikredildiği mescidler, ruhi bir havaya sahiptirler. Mü'minler, huzü ve huşü içinde “Allah'ın evi” nde kendilerini Rablerine verme, O'na kavuşma imkânını
Sayfa 302 - Hikmetevi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.