Poseidon & oğlu
"İtaatkar davranmak pek sana göre değil, değil mi?" "Hayır, efendim." "Sanırım bana çekmişsin. Deniz hükmedilmeyi sevmez."
Doğan ÇocukKitabı okuyor
"Devletin çıkarı uğrana her şey mubahtır, devlet hayatı ile özel hayatın ahlâk ölçüleri birbirinden farklıdır" şeklinde Özetlenecek ana fikirde ilginç öngörüler vardır: ... 5. Zalimlik, bir hükümdarın tabasını birlik halinde, itaatkâr tutabilmek için kullanacağı bir silahtır.
Reklam
Gaye Vasıtayı Meşru Kılar Mı ?
Politika yaparak menfaat sağlayan insanlar, Machiavelli'nin bu tezini çok severler. Birbirlerine Machiavelli'nin "Hükümdar" kitabını tavsiye ederler, siyaset biliminin kurucusu gibi unvanlarla ona övgüyle yaklaşırlar. "Devletin çıkarı uğrana her şey mubahtır, devlet hayatı ile özel hayatın ahlâk ölçüleri birbirinden
Eğer bütün kadınlar, erkekleri terkedip onlarla herhangi bir biçimde ilgilenmeyi reddederse -herhangi bir biçimde, bütün erkekler,- hükümet ve ulusal ekonomi tamamen çökecektir. Erkeklere üstünlüklerinin ve onlar üzerindeki güçlerinin farkında olan kadınlar, erkekleri terketmeksizin bile, birkaç hafta içinde her şeyin denetimini ellerine alabilir ve erillerin dişilere tamamen tabi olmasını sağlayabilir. Aklı başında bir toplumda eril itaatkâr bir biçimde dişiyi takip eder. Eril uysaldır ve kolay yönlendirilebilir, kendisini egemenliği altına almaya talip olan herhangi bir dişinin egemenliğine açıktır. Aslında eril çaresizce, dişiler tarafından yönlendirilmeyi ister. Ama içinde yaşadığımız toplum aklı başında değil, birçok kadın, erkeklerle ilişkilerinde nerede durduğu konusunda en ufak bir fikre bile sahip değil.
Gece Allah'ı anmakla geçirmek, İtaatkâr olanların ibadeti ve gönlü Yanıkların adetidir. [Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz]
Toplumda bu ahlaki gerekçelere insanların onlara baskı yapan kişilere (zalimlere) katıldığı her alanda rastlamaktayız. Her sadakatin tersi itaattir. Tersine, her itaat ise sadakat anlamına gelir. İnsanlar kendilerinin sadık ama itaatkâr olmadıklarına inanırlar, çünkü kendilerinin özgür iradeleriyle sadakati hissedip deneyimlediklerini düşünürler. Ancak insan, sadakati kendi hür iradesiyle seçtiği ahlaki bir değer olarak gördüğünde güçlü olanla özdeşleşmeye hizmet eden itaatin üstünü örtmüş olur. Hem sadakat hem de itaat, otoriteye da yanır ve ahlaki değere gönüllü bir şekilde hizmet eder.
Reklam
144 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
11 günde okudu
Spoiler içeren bir yorum.
Joanna, kocası ve iki çocuğu ile şehir hayatından kaçıp Stepford kasabasına yerleşirler. Eşi Walter kasabanın erkekler kulübüne katılır. Fakat kasaba Joanna için fazlasıyla itaatkar ev kadınlarından dolayı rahatsız edicidir. Kasabanın erkekleri akşamlarını kulüpte geçirirken kadınlar ise tüm gün mutlu mutlu ev işlerini yapmaktadırlar. Kendisi gibi düşünen iki kadın arkadaş bulsa da yavaş yavaş ikisini de kaybeder. Çünkü onlar da Stepford kadınlarına benzemiştir. Prosedür değişmez. Kocaları ile başbaşa bir hafta sonu kaçamağı. Bir bakmışsınız ki dönüşüm geçiren kadınlar. Peki kitabın sonunda bizi ne bekliyor? Bir bilinmezlik. Çünkü hala elimizde bir bilmece var. Bu kadınlara ne oldu? Niye, nasıl değiştiler. Bir teori buldu Joanna fakat o da bu değişimden kurtulamadı. O son sahneler gerçekten kitabın en heyecanlı yeriydi. Kitabın sonu beni tatmin etti. Eğer klasik bir mutlu son olsaydı bu kadar etkili olmazdı. Bir an Joanna için ümitlenmedim de değil. Açıkçası kitap kadınlığın indirgendiği noktanın, bu yüzyılda bile hiç değişmediğini gösterdi. Bize empoze edilen kadın algısı Stepford kadınlarından çok da farklı değil. Ve değişmesi gereken kadın değil erkek zihniyeti. Yoksa onların bilinçaltı hep aynı. Onlara hizmet edilmesi, onların rahatlığı yani sadece onlar ne isterse nasıl isterse o şekilde olması. Ne kadar bencilce bir yaklaşım değil mi? Ve ne yazık ki buna çanak tutan kadınlar da var, maalesef. Açıkçası feminist harekete karşı duruş sergileyen erkeklerin asıl amacı rahatlarının bozulmamasından başka bir şey olmadığını düşünmekteyim.
Stepford Kadınları
Stepford Kadınları
Ira Levin
Ira Levin
Stepford Kadınları
Stepford KadınlarıIra Levin · İthaki Yayınları · 2022685 okunma
' 101. Birliğin çoğu savaş sonrasi hayatlarına kaldıkları yerden devam etti ve yargilanmadilar. Sıradan insanlar, sıradan itaatkar savaş suclularini konuşurken yine sadece sözde kalması için yeraltı işkence odaları inşa ediliyordu.'
Örtülü müfredat
...endüstri toplumlarında hâlâ hâkim düzendir temel olarak üç şey öğretiliyordu: Her şeyi zamanında yapmak, itaatkar olmak ve verilen görevi düşünme zahmetine girmeden ezbere tekrarlamak. Özellikle üretim bandı sistemlerini temel alan fabrika ortamı, ister beyaz yakalı ve isterse mavi yakalı olsun, çalışanların zamanında işe gelip gitmesini, yöneticilerin emirlerinin hiç tartışılmadan veya karşı çıkılmadan yerine getirilmesini ve büroda ya da üretim bandı başında aynı şeyleri bıkmadan defalarca yapmayı gerektiriyordu.
Sayfa 39 - Koridor yayınları Birinci Baskı İstanbul 2008 Çeviren : Selim YeniçeriKitabı okuyor
"İşte ahiret yurdu; Biz onu, yeryüzünde büyüklük taslamaktan ve bozgunculuk çıkarmaktan sakınan kimselere (ebedi yurt) kılacağız. (Mutlu) son, (Allah'a karşı) saygılı ve itaatkâr davranan (muttaki) kimselerin olacaktır."
Kasas Suresi/83
Reklam
Aslında insan aklı, kendisinin de bilmediği üzere, “nesneler arasındaki ilişkinin gerçek yapısına uyum sağlamaktan yoksun bırakıldığı için, en azından bu ilişkilerin evrensel huzursuzluğunun her türlü sağduyudan yoksun olması ya da insan varlığının sadece bu ebedî huzursuzluğun itaatkâr bir kölesi olması gibi, ümitsizliğe ya da hayranlığa neden olacak niteliklere sahip değildi. .
Sayfa 227 - Can YayınlarıKitabı okuyor
Dünyanın özgürlükten ibaret olmadığını, hayatın sınırlamaları ve engellemeleri olduğunu anlamasına yetmişti. Bu sınırlamalar ve engellemeler yasaydı. Onlara itaatkâr yaklaşmak acıdan kurtulmak ve huzura yönelmek demekti.
Papa'nın Stratejisi
Teolojik tutkularla parçalanmış Bizans dünyasında yeni bir sapkınlık, İkonoklazm ortaya çıktı. İmparator III. Leo bunu başlatmakla kalmadı (726), Roma'yı da buna zorlamaya çalıştı. Bu kadarı artık çok fazlaydı. Papa kendisinden, Konstantinopolis veya Antakya Patrikleri gibi itaatkâr olmasını bekleyen bir efendinin iradesine boyun eğmeyi reddetti. II. Gregorius (715- 731) sadece tehditler savurmakla kaldı. Eğer kopuş o anda ve orada gerçekleşmediyse, bunun tek nedeni imparatorluk geleneğinin hâlâ çok güçlü olması ve papanın nihai bir adım atmakta tereddüt etmesiydi. Ayrıca imparatorla bağları tamamen koparmak, sonu bilinmez bir yola girmek ve Kilise'yi çok büyük tehlikelere maruz bırakabilecek bir misillemenin riskini almak demekti. Papanın, nihai bir işe kalkışmadan, imparatorun huzurunda sadece eşit değil, üstün bir tavır takınmadan, sapkın Doğu'dan kopmadan ve Batı'da evrensel bir Hristiyanlığın temellerini kurmadan, eski dünya anlayışıyla Romalı olmayı bırakıp Katolik olmadan, ruhani gücü otokratik yönetimin dayattığı prangalardan kurtarmadan önce güçlü ve sadık bir koruyucu bulması gerekecekti. Zamanın Avrupa'sında kim böyle bir rolü üstlenebilirdi ki? Bunu yapacak tek bir adam vardı; tacı meşru bir şekilde kendisine iletebilecek bir müttefik arayan Merovenj krallarının saray nâzırı.
Sayfa 44 - SELENGE YAYINCILIK, NO 212, TARİH SERİSİ 166, MAYIS 2022, 1. BASKI, ÖZGÜN ADI Historie de I'Europe Des invasions au XVIe siécle, ÇEVİREN SİNAN AKBAYTÜRKKitabı okuyor
"Kiminin gözüne az, kiminin gözüne çok gelebilir. Kimi her şeyini vermek ister, karşılığında hiçbir şey alamaz, kimi hiçbir şey vaat etmez, itaatkâr bir kalp peşinden gider. Kimseyi ayıplama, insanlar çeşit çeşit ve kalp kimi, niçin ister bilinmez!"
İnsanlar iki zümredir: Allah'a itaatkâr olup Allah yolunda yürüyen insanlara saîd deniliyor. Saadet ehli ama bizim anladığımız "sevinme, mutluluk" mânasına değil; "Allah'ın istediği yolda yürüyen, sırât-ı müstakîmde yürüyen itaatli kullar" manasınadır. Gerçekten de böyle hareket edince, dünya ve âhiret saadetine eriyor. Doğru yolda, dosdoğru gidene saîd derler. Günahlara dalıp âsî, mücrim olanlara şakî derler. Şakî'nin ço- ğulu eşkıyâ, saîd'in çoğulu süedâ geliyor. Saîd saadet mastarından, şakî şekâvet mastarındandır. Eğer bir kimse bu ayda Cenâb-ı Hakk'a kulluk görevini güzel yapmıyorsa, o kimseye şakî diyoruz. "Bir kimse bu ayda pek aziz; sonsuz derecede izzet ve celâl sahibi Allahu Teâlâ Hazretlerinin rahmetinden mahrum kalmışsa, işte o şakîdir." Bu çok önemli! Bu aydan istifade etmeye, bu ayda şakî sınıfından olmamaya gayret etmek lazım! Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz; "Bir insan Ramazan'dan eli boş çıkıyorsa, işte asıl şakî, Allah'ın rahmetine eremeyen o kişidir." buyuruyor. Onun için bu ayda mutlaka ve mutlaka Cenâb-ı Hakk'ın rahmetine ermek, rızasını kazanmak için çok büyük gayret göstermeliyiz.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.