Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
batıl olanı güzelleştirmek derken mesela?
Bâtıl olanı güzelleştirmeyi bilen Batı’ya karşılık, Hakkı çirkinleştirmeyi beceren kaba softa ve ham yobaz tipini, kökünden kazıyıcı idrake ulaşmış olarak...
Sayfa 224Kitabı okudu
nasip olsun
Dava işte bu mânâda İslâm'ın yeni neslini yuğurmakta... İslâmın en yeni, değiştirilmez ve örnek nesli, Resül eliyle yuğurulan sahabiler... Sahabilerin ardından "Tabi"ler bu nesil çizgisini uzatmışsa da onlardan sonra dava içtimaî plânda zaafa uğramış ve büyük ferdî zuhurların çevrelediği mahzun zümrelerden öteye geçilememiştir. Bu tecellide, muhafazası en zor iş olan aşkı kaybetmenin ve kaba akılla yapayalnız dış plânda kalmanın neticesi olarak ilâhî hikmet aşikâr... Emevî ve Abbasî devrelerini takip ederek Türk'ün eline geçen İslâmî devlet livası, 600 küsur yıllık gerçek devlet hayatının ancak 250 senesinde böyle bir nesle yataklık etmiş, ondan sonra 300 yıl korkunç bir aşk ve üstün anlayıştan yoksunluk çığrına girmiş, 100 küsur senedir de, aynı ham yobaz ve kaba softa idrakinin tersine dönük şekliyle bütün cehdini İslâm'a karşı çıkmakta bulmuştur. Gün bugündür ki, nesillere kahraman diye tanıtılanlar, İslâm'dan tiksinmenin fikrî ve fiilî icracıları olmuştur.
Reklam
Şeriat Gelince:
~|~ Kadın, yalnız iki göz deliği bulunan bir çuval içine girip evinin zindanında çürümeye mi bırakılacak? ... İslâmiyette kadın, erkeğin bütün hassasiyet ve cehdini mihraklaştıran bir remzdir. O olmasa zürriyet olmaz gibi kuru bir madde ölçüsü bir tarafa, o olmasa erkek ve erkeklik olmaz. İslâmiyet kadını örter ve Hristiyanlık açarken, hakikatte biri onu mefkûreleştirmekte, öbürü de bayağılaştırmaktadır. Nitekim Hristiyanlığın ruh rejiminde kadından kesilmek, Îslâmiyette ise ona doymak vardır. Kadından kesilmenin bâtıl dini, ahlâk ve hassasiyetini aşıladığı cemiyette kadını kasaplık bir et yığını gibi çengele asmak tezadına düşerken, İslamiyet kadına gerçek mahiyeti veren hak din olarak onu örter, böylece kadına gerçek değerini vermiş olur ve arada tezat diye bir şey bırakmaz. Fakat bu nükteden, incelikten kim anlar?.. Kadının cemiyet vitrininde görünmesi de mânası bakımından elbette şart, fakat aynı mânanın ölçüleştirdiği bir kanuna bağlı... Bu ne çarşaftır, ne de yalnız iki göz deliği bulunan bir çuval... Saadet Devrinin kadınına dikkat edenler kanun dairesini hemen görürler. Kanun, kadının, gösterilebilir ve gösterilemez yerlerini açıkça sınırlamıştır. Bu vaziyette kadın, tam bir sınır riâyeti içinde dünyanın en ziynetli, en zevkli, en güzel kıyafetiyle cemiyet meydanında boy gösterebilir. Yoksa asırlar boyu, örtünme emrini çuvala girme şeklinde yorumlayan ham yobaz ve kaba softa elinde kadın, İslâmî mânasını da kaybeder ve âlemde en büyük incelik, en galiz kabalık olarak meydana çıkar. ~•~
~•~ Profesör diretti: — Meselâ dört kadın, meselâ kadını çuval içine sokmak, meselâ her yeni şeye «bid'at» damgasını basmak, meselâ o haram, bu haram, şu haram... — Şeriatte emirler ve yasaklar, Kitaptan ve Sünnet'ten gelen en keskin çizgilerle elmas bir menşur içinde pırıl pırıl gösterilmiştir. Onu, şeriatte olmayan hükümlerle içinden karartanlar ise dışından parçalamaya kalkışanlar derecesinde ve belki daha fazla suçludur. «Ham yobaz ve kaba softa» yi işte böyle çerçevelemek lâzımdır. ~•~
Sözde İMAMLAR!..
~•~ “...böylelerinin başlarına kondurdukları sarık altında, küflü dişler ve karanlık kuyusu ağızlarla kesip biçtikleri hükümler, şeriat ruhuna uzaktır; ve böyleleri, «ham yobaz ve kaba softa» tabirinin bir nevi fabrika mamulü standard örnekleri...” ~•~
19'uncu asırda,mahut ham softa ve kaba yobaz tipi,yerini pembe kıçlı maymunlardan daha sefil Avrupa hayranlarına; ve bu defa aynı yobazlığı küfür ve dinsizlik adına göstermeye namzed,takma beyinli züppelere bırakmak yolundadır.O,Batı dünyası,bir türlü deviremediği muazzam ağacı,içinden kurutmanın yolunu bulmuştur.Böylece tam ruhî ve yarı maddî müstemlekeleşme çığırımız açılır.
Sayfa 145
Reklam
18'inci asırda,artık aklın madde üzerindeki tecessüs ve tefahhus hakkını sistemleştirmeye ve bu sistemin ilk yemişlerini devşirmeye başlayan Batı dünyasından ve bu aziz cehdi emreden dinin yalnız İslâmiyet olduğundan daima habersiz,din perdesi altında dini karartmaya memur ham softa ve kaba yobaz elinde esir,en ümitsiz müdafaa ve en acıklı hezimetlere göğüs germekle meşgulüz ! Fakat İmparatorluk o kadar cüsselidir ki,can çekişirken bile dünyayı titretmektedir.
Sayfa 144
O devrin iki büyük mesul baş mes'ulü, ham yobaz, kaba softa!... Bu tabiri kullandığım her yerde izahını da beraber getirmezsem rahat etmeme imkan yoktur. Çünkü küfür bize yakıştırıyor bu tabirleri; biziz kaba softa, ham yobaz!.. Halbuki bu sözleri telaffuz hakkı yalnız hakiki, derin ve gerçek müminindir. Bizim kendi çüruklerimizi ayırmak için kullanmaya mecbur olduğumuz vasıftır bu... Küfrün hakkı yoktur bu vasfı kullanmaya... Zira eğer yobazlık ve softalık mukaddes ölçülerin tek noktasını feda etmeden amele bağlılık demekse: ondan büyük rütbe tanımıyoruz. Ama kaba softalıkla ham yobazlık dini anlamamak, kendi ruhunun seviyesine, havasız ruhuna indirmek, nefsanileştirmek, değiştirmek demekse-misallerini göreceğiz, o zaman biz hak sahibi olarak bu tefriki rahatça yapabiliriz
Bir tarafta ham yobaz ve kaba softa,öbür tarafta ondan daha ham inkâr yobazı ve daha kaba taklit softası;ikisi arasında da boynu bükük,dilsiz ve iktidarsız halk kitleleri,küçüklük ukdesini ve mahkûm nefs görüşünü temsil ederler ve bu hâl birkaç asırdır derinleşe derinleşe,hemen bütün İslâm âlemini kaplayıcı bir ruh halinde günümüze kadar gelir.
Sayfa 35
Küfre hangi güç kazandırılmışsa hep kaba softa ve ham yobaz yüzünden...
Reklam
" Allah'ın emri ve Peygamberin tavrı önünde hiçbir teftiş ve muayene hakkına malik olmayan aklı, bir süvari gibi durduracağı ve koşturacağı yeri ayırt edemeden, onu yerinde durdurmak ve yerinde koşturmak emrinin bizzat din buyruğu olduğunu kestiremeden, topyekûn her şeyi yasak bilen ve sırf bu sebeple bütün tarihî felâketlerimize yol açan içten bozucu sıfatıyla ham yobaz ve kaba softa..."
Sayfa 178 - Büyük Doğu YayınlarıKitabı okudu
Batı tesiri 19. Asır başlarında bir kezzap yağmuru halinde üzerimize yağmaya başlar ve müdafaa şemsiyemizi tutan ham yobaz ve kaba softa olduğu için şemsiyeyi delik deşik eder ve sahte aydınlar ve kahramanlar kodrosunda ciğerimize kadar nüfus eder .
Küfür Ehlinin Müslüman Ehle Yobaz Deme Hakkı Yoktur!.
___ Sahte kahramanları türeten bir iklimimiz var bizim, bir fidelik... Bu iklim Kanuni'den sonraki halimizden başlar, büyük tefekkür eksikliği bu hali tam mânasıyle başıboş bırakır ve bu Tanzimata kadar gelir! O devrin iki büyük mes'ûlü, baş mes'ülü, ham yobaz, kaba softa!.. Bu tabiri kullandığım her yerde izahını da beraber getirmezsem rahat etmeme imkân yoktur. Çünkü küfür bize yakıştırıyor bu tabirleri; biziz kaba softa, ham yobaz!.. Halbuki bu sözleri telaffuz hakkı yalnız hakiki, derin ve gerçek müminindir! Bizim kendi çürüklerimizi ayırmak için kullanmaya mecbur olduğumuz vasıftır bu... Küfrün hakkı yoktur bu vasfı kullanmaya... Zira eğer yobazlık ve softalık mukaddes ölçülerin tek noktasını feda etmeden amele bağlılık demekse, ondan büyük rütbe tanımıyoruz. ___
(Üstadın dünden bugünün tasviri) "Ham Yobaz ve Kaba Softa" O, inandığı veya ezbere benimsediği meseleler üzerinde kafası betonlaşmış ve bütün 'elastikiyet-esneklik' kabiliyetini yitirmiş bir tip.
Sayfa 114Kitabı okudu
IRKÇILIK-TURANCILIK DAVASI DOLAYISIYLA Bu kitap, 1944 yılında, İstanbul'da Bir Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi'nde görülen utanç yüklü bir davanın özeti gibidir. Bazı vatansever kişiler, 1944 yılında suç işledikleri, suçlu oldukları için değil; Türk oldukları, Türkçülük idealine aşkla bağlandıkları için büyük zulümlerden, işkencelerden
169 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.