Ömer Talha Kavas yazdı: "Öbür Yanı Derin"
"Onlar, atalarının ruhlarına saygı gösterme biçimi olarak yamyamlığı benimsemişlerdi. Yamyamlık, onlar için düşmanın gücünü ve cesaretini içlerine çekme, böylece kabileyi daha güçlü kılma ritüeliydi. Genç Oki, bu ritüele ilk şahit olduğunda henüz çocuktu. Kabilenin savaşçıları, düşmanlarını yendiklerinde, ilk lokmayı kabile şefi alırdı. Bu ritüel insanın insanı yemesinden çok, insanın düşmanını yemesi üzerinden temellendirildiği için kabul edilebilir insani davranışların sınırları açısından hiç kimse tarafından hiçbir zaman sorgulama ve tartışma konusu olmamıştı." nedametdergisi.com/2024/06/25/obur...
Uyumlanmamış ilişkilerde çocuk sevildiği hissedebilirse de, daha derin düzlemde, gerçekten varolduğu haliyle takdir edilmediğini düşünür. Ebeveynlerine sadece "kabul edilebilir" yüzlerini göstermeyi, ebeveynin reddettiği duygusal tepkileri bastırmayı ve bu tür tepkilere sahip olduklarını kendilerine bile inkar etmeyi öğrenirler.
Sayfa 278
Reklam
Ben kendimden başka hiç kimse olmayacağım. İyi ya da kötü, kabul edilebilir ya da edilemez, prestijli ya da prestijsiz, kesin olan bir şey var ki o da sadece kendim olabilirim, başka hiç kimse olamam!
Sayfa 67 - ButikKitabı okuyor
Kadın ruhuna ilişkin sorunlar, kadını, bilinçaltı düzeyinde işleyen bir kültürün tanımına sıkıştırmakla ele alınamayacağı gibi, kadınlar, kendilerini bilincin tek taşıyıcıları olarak görenler tarafından, entelektüel açıdan daha kabul edilebilir bir biçime de sokulamazlar.
…enerjinin yasası
Enerji, özünde kayıtsızdır: İsteğinizin kabul edilebilir veya ayıplanabilir olmasının da, size destek veya köstek olmasının da bir önemi yoktur. Enerji, ahlaki bir talepte bulunmaz ve sizi yargılamak. Enerji, yazdığınız etkilerden hareketle sürekli olarak tepki verir.
Durmadan birinden ötekine geçen sınırsız bir nedenler ve sonuçlar zinciri var. Bir Tanrıya inanmak onursuzluk ve gerçek deneyimimizi yadsımaktı. Ayrıca umutsuzluk nedeniydi. İnsanlar bu dünyadaki yaşam trajedisine başkaca bir avunç bulamadıkları için din tanrıları yaratmıştı. Dehşet ve felaketi savuşturmak için perdenin arkasında gizlendiğini hayal ettikleri bir "aracı"nın beğenisini kazanmaya çalışarak, yanıltıcı kontrol duygusunu oluşturmak adına felsefe ve dinin düş ürünü tesellilerine dönmüşlerdi insanlar. Aristoteles yanılmıştı: Felsefe bilgiye duyulan soylu bir arzunun sonucu değil, acıdan kaçınmak için duyulan korkak bir özlemin sonucuydu. Din eşiği, bu nedenle, olgun, aydın insanın aşması gereken cahillik ve korkuydu. Holbach kendi Tanrı tarihini yazmayı denedi. İlk insanlar doğa güçlerine tapınmışlardı. Bu ilkel animizm, bu dünyanın ötesine geçmeye çalışmadığı için kabul edilebilir olmuştu. İnsanlar güneşi, rüzgârı ve denizi kişileştirmeye ve kendi imge ve suretlerinde tanrılar yaratmaya başladıkları zaman çürüme de başladı. Sonunda, tüm bu tanrıcıkları bir aykırılıklar yığını ve iz düşümünden başka bir şey olmayan tek bir ilahta birleştirdiler. Yüzyıllar boyunca şairler ve teologların tek yaptığı uzlaşmaz nitelikleri zorla bir araya yığarak dev gibi, abartılı bir insan hayali yaratmak olmuştur. İnsanlar Tanrı'yı asla göremeyeceklerdir ama sonunda tamamıyla kavranılmaz bir varlık oluşturana kadar ölçülerini büyütmeye çalıştıkları insan türünden bir varlık vardır ortada.
Sayfa 489Kitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.