Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
J.-P. C.- Bilimin, gerçekliği organizasyon düzeylerine bölen, nöronal ve sinaptik cengelin akılları durduran karmaşıklığına girmemizi sağlayan büyük kategoriler halinde dilimleyen modeller geliştirme yoluyla ilerlediği doğrudur. Ama bu modeller dünyanın tüm gerçekliğini kapsayıp tüketmek iddiasında değildir. Sinir biyoloğunun iddiası pek sınırlıdır. İncelemekte olduğu nesne, bütünlüğü içinde kavrayabileceğinden çok daha karmaşıktır. Tam tersine, global ve zor çözünür görünen bir bütünün içinden deney yoluyla bir fonksiyonu ayırıp tekilleştirmeye çalışacaktır. Örneğin ben sözünü ettiğiniz o "bütünsel deneyimi" tam anlamıyla yaşayabilecek yetenekteyim, ama bu olgu bu aşamada, bir sinir biyoloğu olarak benim için pek ilginç değildir. "Filozof olarak" onu tartışma yeti ve imkânım vardır, ama onu bilim camiasınca kabul edilebilir terimlerle betimleyecek noktaya gelmek için gösterilmesi gereken devasa çabanın da bilincindeyim. Özetle, prosedürümüz açıkça indirgeyici, ama ne yapalım, başka türlü olamaz.
Sayfa 75 - MetisKitabı okuyor
Dünyadaki en iyi şeyin acısız, sakin, tahammül edilebilir bir varoluş olduğunu kabul ederiz.
Sayfa 12 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Erdemlerin geliştirilmesinin içsel huzura ve esenliğe yol açtığı ve böylece hayatın güzel kılındığı fikri kolayca kabul edilebilir. Bu sayede Allah’ın sonsuz niteliklerini çok daha iyi algılayabildiğimiz fikri de mantıklı görünüyor. Fakat bu anlayışın bariz bir açığı yok mu? Bu ilahi plan aşırı verimsiz olmakla suçlanamaz mı? Allah neden bizi en başta bu erdemlerle yaratmadı? Neden merhamet, doğruluk, şefkat, nezaket ve diğerlerini içimizde programlamadı ve varlığımızın dünyevi safhasını es geçmedi? Böylece meleklerin sorusundan bir adım öteye geçemediğimizi görüyoruz: Allah insanı neden olduğundan daha iyi ya da melekler gibi bir varlık olarak yaratmadı? Bunun cevabını çok uzaklarda aramamıza gerek yok; tek yapmamız gereken kendimize bakmak. Bahsedilen erdemlere dair hiçbir şey bilmesek de, programlanmış olsalardı asla yüksek seviyelerde var olamayacaklarını biliyoruz. Programlanan erdem, gerçek erdem olarak değil, daha alçak bir şey olarak görülür. Bir bilgisayarı her zaman doğruyu söyleyecek şekilde programlayabiliriz, ama bu bilgisayarı dürüst bir bilgisayar olarak tanımlamayız. Hastalara yardımcı olmasına rağmen bir stetoskobun merhametli olduğunu düşünmeyiz. Kur’an’da melekler özgür iradeye sahip olmayan varlıklardır; fakat insanlar meleklerden çok daha üstün bir konuma yükselebilecekleri gibi onlardan aşağı bir konuma da düşebilirler.
Eğer bilgisayar programları süperinsan zekasına ve benzersiz bir kudrete erişirse, bu programlara insanlardan daha mı fazla değer vereceğiz? Örneğin bir yapay zekanın insanları sömürmesi, hatta kendi istek ve ihtiyaçları doğrultusunda onları öldürmesi kabul edilebilir mi olacak? Eğer yüksek zekasına ve kudretine rağmen buna asla izin verilmeyecekse insanların inekleri sömürmesi ve öldürmesi hala nasıl kabul görebiliyor? İnsanı inekler, tavuklar, şempanzeler ve bilgisayar programlarının tümünden ayıran yüksek zekası ve kudreti dışında bir alametifarikası mı var? Öyleyse bu ayırt edici özelliğin kaynağı nedir ve yapay bir zekanın buna asla sahip olamayacağından nasıl emin olabiliriz? Böyle bir özelliğimiz yoksa, bilgisayarlar insanları zeka ve kudretiyle geride bıraktıktan sonra bile, insan hayatına özel bir anlam yüklemeye devam etmek için bir nedenimiz kalacak mı? Evet, bizi bu kadar zeki ve kudretli yapan şey tam olarak nedir ve insan olmayan varlıkların bize rakip olabilme olasılığı, bizi geride bırakma ihtimali nedir?
Sayfa 109
232 syf.
8/10 puan verdi
Kiralık Konak
Öncelikle merhabalar Cumhuriyet Dönemi yazarlarımızdan Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nda ‘‘Kiralık Konak’’ adlı eseri biraz anlatıp yorumlamaya çalışacağım biraz ders anlatır gibi anlatacağım muhtemelen :) Kiralık Konak: 1922 yılında yayınlanmıştır tamamen sembolik bir romandır. Eserde 3 kuşak çatışması vardır. Konusu büyük bir batı hayranlığı
Kiralık Konak
Kiralık KonakYakup Kadri Karaosmanoğlu · İletişim Yayınları · 202317,8bin okunma
Kelâm ve felsefe ilminin hükmü.
"Benim ümmetim sapıklık üzerinde ittifak etmez."(1) Süfyan (r.a.)'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Bir müçtehit dağ başında da bulunsa, o tek başına bir cemaattır." Bunun manası şudur: O âlim bulunduğu yerde, cemaatın yolunda devam eder, böylece tek başına bir cemaat gibi olur Nitekim Hz. İbrahim hakkında Cenab-ı
Çağrı yayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Üzülecek neyim var? Halbuki mutlu olacak çok şeyim var. Şöyle olabilirdi, böyle olabilirdi demenin bir anlamı yok. Geçmiş yaşandı ve değiştirilemez; sadece kabul edilebilir. Yapamayacağınız şeylere değil, neler yapabileceğinize baktığınızda hayat çok daha basit ve çok daha keyifli oluyor. Her gün güzel bir gün.
Sayfa 166Kitabı okudu
- Ne zaman seçim yapacağınıza karar verin: Hayattaki her şeyi seçim yapmanızı gerektiren durumlar haline getirmeyin. Bu zihinsel olarak epey yorucu olur. Çoğu durumda alışkanlıklara ve rutinlere yaslanmak iyidir. Rutin bir şekilde hareket etmekte bir sakınca yoktur. Alışkanlıklardan ve rutinden yoksun bir hayat katlanılmaz olur. - "Ancak en
İletişim YayınlarıKitabı okudu
Hep taşıyamayacağım kadar çok yükü taşımaya çalışırdım ve üstelik kabul edilebilir bir amaç için de değil. Bu doğru değildi.
Sayfa 213 - İş Bankası Kültür Yayınları Modern Klasikler Dizisi/13. Basım/2020Kitabı okudu
Hayatı olduğu gibi kabul etmeliyiz ama kabul edilebilir hale gelmesi için de çaba göstermeliyiz
Sayfa 7 - Alfa yayınlarıKitabı okudu
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.