Ancak bu farklıydı.
Oldukça farklı.
Serilda'nın avcılardan kaçan iki yosun perisini kurtardığıyla ilgili elinde ne gibi bir kanıt vardı? Erlking'i zekasıyla alt ettiğine dair bir kanıt var mıydı? Uyandığında teninde sıcaklığını hissettiği altın bir yüzük ve kolye dışında. Dışarıda kar kürediği ölü çimlerin olduğu birkaç metrelik bir alan dışında. Açık, kilitlenmemiş bir kiler kapısı, hälä taze soğan kokan ahşap kapı dıanda.
Ancak, hayretle yerlerde hiçbir toynak ya da ayak izi olmadığını fark etti. Kar bir önceki gece eve dönerken olduğu gibi el değmemişti. Gördüğü tek ayak izi kendisine aitti. Gece yarısı gelen ziyaretçilerinden ne yosun perileri nin narin ayaklarından ne gümbür gümbür gelen atların toynaklarından e de tazıların yırtıcı patilerinden geriye herhangi bir iz kalmıştı.
Yalnızca zarif, beyaz ve sabah güneşiyle neredeyse neşeyle parıldayan bir arazi vardı
Can Yücel ne de güzel söylemiş...
Kulpu kırık fincanları,
Zayıflayınca giyerim’ kotunu,
Son 5 aydır giymediğiniz kıyafetleri,
Arka balkona tıkıştırdığınız, bir gün yüzünü yenilerim pırıl pırıl olur dediğiniz o sandalyeyi,
Dibi kararmış tencereyi,
Taşındığınız hangi evden kaldığı, hangi kapıyı açtığı artık meçhul olan o anahtarları,
Sırf genç ve
Sendin, sendeki asıl senin anlamını, önemini, değerini gözardı eden : korkaklıkla işin kolayına kaçan...
O işte şimdi hesabını soruyor o sahici senin, senden : ne yaptın sen sana?!...
Bu gece hiç kımıldamadan kendi öz'üne seyahat eden kaçak bir mülteciyim. Ne yolcuyum, ne göçen. En büyük adımlarla kımıldamadan kaçan, yersiz yurtsuz bir kaçak...
Aslında bu kitaba daha önce başlamıştım hatta 135. sayfaya kadar da okumuştum ama sonra hem yazarın olayları yaşıyormuşsunuz gibi etkileyici anlatımı( etkileyici anlatımı tabii ki iyi ama olayları yaşıyor gibi hissetmek kötüydü)hem konunun ağır olması nedeniyle devam edememiştim ve bırakmıştım. Sonra yarım kalan kitaplarımı tekrar okuma ve bitirme