Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
Zeki ve farkında insanlar için, hayat yolculuğu zorlayıcı olabiliyor. Başkalarına benzemektense yalnızlığı tercih ediyorlar. Yalnızlık tercih edilmiş de olsa, insan yalnız kalmaya uygun yaratılmamış. Yalnızlık bizleri zorluyor ve mutsuzluğun dipsiz kuyularına yuvarlıyor. Bu kitap yalnızlık, topluma uyum sağlayamamak, kadın- erkek eşitsizliği gibi hayatın içinden pek çok konuyu o kadar içten anlatıyor ki. Kitaptaki goril yuvası metaforuna bayıldım. “Her gün yeni bir goril yuvası, onu bırak, ona geç.”
1/10 puan verdi
Büyük umutlarla almıştım ama şuan diyorum ki verdiğim paraya yazık. Her cümle bir sonrakiyle çelişiyor. Kişisel gelişim kitabı falan değil. Cinsiyet eşitsizliği içinde yaşadığımız bu ülkenin çirkin cinsiyet rollerine yer verilmiş. Altını çizen neyin altını çizdi merak ediyorum. Bu erkek enerjisi kadın enerjisi saçmalığından sonra okumaya son verdim. Neden karakter özelliklerini de cinsiyetçi bir şekilde ayırdı anlayamadım. Hem nahif hem tuttuğunu koparan bir kadınla tanışmamış herhalde yazar. Bu iki özelliğe sahip olmak sizi daha az kadın yapmaz arkadaşlar. Hayır bir de 30.baskı benim elimdeki. Nasıl bu kadar okundu anlayamıyorum gerçekten. Hayal kırıklığı!
"Bir hayatım daha olsa, korkmadan dokunmak için yaşardım onu. Bir keklik beslerdim ellerimle, varsın uçsun sonunda. Bir çiçek büyütürdüm, varsın solsun sonunda. Bir omuz ısıtırdım, varsın gitsin sonunda. Dokunurdum. Ben eriyene dek, biz hiçleşip karışıncaya dek bu derin boşluğa, DOKUNURDUM.
Ama yok bir hayatım daha.
Bir hayat daha
uzun zamandır Livaneli okumamıştım, 2021 yılına bununla başladım ve o kadar iyi geldi ki. Okuma açısından iyi gelse de konu itibari ile toplumumuzun kanayan yarası diyebiliriz. İnsanların bakış açılarına bolca sinir olsam da mükemmel bir okuma oldu.
.
Yazar bizi bize anlatmış. Toplumsal olayları, yine toplumdan insanların ağzından anlatmış. Töre, kadın-erkek eşitsizliği, kadının toplumdaki yeri, doğu-batı karmaşası. Cahil kesim-aydın kesim... Hayatın içindeki her kutup bir araya toplanmış gibi bir kitap. Yazarın kalemi işte tam bu noktada devreye giriyor, konuşmuyor konuşturuyor.
.
Kısaca kitabın konusundan da bahsedeyim. Meryem, annesini doğumundan sonra kaybediyor, şeyh amcası tarafından tecavüze uğruyor ve askerden yeni dönem komando amca oğlu Cemal tarafından infaz edilmesi için İstanbul'a yollanıyor. İrfan üniversitede hoca ve aydın kesimden, zengin ve her şeye sahip bir adam. bütün hayatını bırakıp Ege'de tekne yolculuğuna çıkarak kendi mutluluğunu arıyor. Birbirinden alakasız üç karakter olan Meryem, Cemal ve İrfan bir paydada buluşuyor. Devamında olanları da okumanızı tavsiye ederim.
Karanlığın Sol Eli I The Left Hand of Darkness
"Işık karanlığın sol elidir
Karanlık da ışığın sağ eli.
İkisi birdir, yaşam ve ölüm...”
Ursula k. Le guin’in en sevdiğim eserlerinden biri olan “karanlığın sol eli” bilimkurgu dünyasının en önemli ödüllerinden hugo ve nebula ödüllerinin ikisini de kazanmış ve adeta klasikler arasında kendine yer bulabilmiştir.
Hikaye, dünyamıza hem çok
Jane Austen'dan okuduğum ilk kitap oldu. Çok derinliği olmayan, karakterlere yeterince özenilmemiş bir kitaptı ama konusu çok hoştu bence.
* * *
Yüzbaşı favori karakterim oldu. Anne'i de kitabın genelindeki karakterlere göre sevdim ama güçlü bir karakter değildi bana göre. Lady Russell en sevmediğimdi. Anne'in hayatına bu kadar karışması çok rahatsız etti.
* * *
Kitabın başında yaşanan olaylar o kadar hızlı ve yüzeysel geçildi ki, güzelim konu harcanmış gibi geldi.
* * *
Kitapta birkaç yerde kadın-erkek eşitsizliği rahatsız edici şekilde geçti ama ben dönem şartlarına göre normal karşıladım, sadece keşke kadın bir yazar yazmasaymış diye düşündüm.
Kitabın yazarı Charlotte Bronte (1816-1855), İngiltere doğumludur. Onun yaşadığı yıllarda döneme kadın-erkek eşitsizliği ve sınıfsal farklılıklar hakimdi. Bronte, dünyaca ünlü bu eserinde iki farklı sınıfsal gruptan insanın sancılı fakat samimi aşk hikayesini anlatırken, küçükken yetim kalan ve hayatı türlü zorluklarla geçen Jane'in hikayesi üzerinden döneme hakim olan eşitsizlikleri ustalıkla eleştiriyor. Jane'nin güçlü bir kadın karaktere dönüşmesini okumak oldukça keyifliydi.
Yazıldığı dönemi göz önünde bulundurduğumuzda çağının ötesinde bir eser olduğunu ve böyle bir eseri yazmanın belki de biraz cesaret gerektirdiğini söyleyebiliriz.
Sevgi içte midir yoksa dışta mı?
Anna, mutsuz giden ve aslen yüksek sesle "mutsuz" olduğunu dillendiremeyen albenili hoş bir kadındır. Yaşça büyük eşi Aleksey Aleksandroviç işinde hıslı olduğu kadar dinine ve karısına düşkün lakin aynı özeni oğluna göstermekten acizdir.
Erkek kardeşinin çapkınlıklarından dolayı
#kitapyorumu #gençkızkalbi
Pervin normalde İzmir'de yaşayan ancak İstanbul hayatını, cemiyetini arzulayan genç bir kızdır. İstanbul'a akrabalarını ziyarete gider. İstanbul hiç de Pervin hayal ettiği gibi değildir. Pervin büyük hüsrana uğrar. Aşk ve hayatının aşkını bulmak ile ilgili olan düşünceleri saf ve güzel olan Pervin, aşkı İstanbul gibi büyük addedilen bir yerde bulacağını düşünmekte, kendine saygısı olduğundan görücü usulü tanışmalara karşıdır. Pervin amcasını ziyarete gelen Behiç ile düşüncelerinin aynı doğrultuda olduğunu fark eder.
Görücü usulü tanışmalar oldukça yerinde eleştiriliyor. Amcasının evine gelen ziyaretçilerin yaptıkları konuşmalar ile toplum içinde kadının yeri tartışılıyor. Garip mi bilmem 1911 ile 2020 yılları arasında kadınlara biçilen roller kadınlara yapılan sözü tacizler arasında neredeyse hiç fark yok. Kadının toplumda yeri, kadın erkek eşitsizliği, zengin kesim eleştirisi, toplum normlarının dayatılması konu ediliyor kitapta. Genç kız Kalbi, duygusal, kendini ilk aşk için saklayan, heyecanlanan bir genç kızın hikayesi çok sevdim. Tahmin ettiğimin aksine bir sonla bitti. Aşk ve gerçekler çatışmasını okumak isteyenlere tavsiye ederim.
Bu arada şu anki İstanbul'un tam tersi bir manzara varmış 1911 yılında. Pervin, İstanbul'u "hayat yok, miskin, bitkisel hayat süren halk" şeklinde tanımlıyor. "Doğu şehri havasında" diyor.
#cevizyorumluyor #mehmetrauf #işbankasıkültüryayınları #1k1f #kitapsevgisi #kitaptavsiyesi #kitapayracı #bookstagram #cats #exoticshorthair #okudumbitti #kitaplar #kitap #kitapkurdu #kitapaşkı #kitaplık #türkedebiyatıklasikleri #catlovers
